kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Şubat 2009, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Böcekleşme

"Dinleme" işi bir rezalet.
Doğru.
Her vatandaşı tehdit eden bir zıvanadan ve hukuktan çıkmışlık.
Tamam.
Lakin şimdi bu konuda kalemlerinden kan damlayanlar yahut "dinleme mağduru" olarak "içeriden" veya dışarıdan yakınanların ciddi kısmı da bizatihi "kulakçı".
Misal;
"Telekulak" olayına feveran eden gazetelerin, yöneticilerin hatta yönetici konumunda bulunmuş yazarların birçoğu, magazinden spora, siyasetten piyasaya birçok insanın "dinleme bant kayıtları"nı (hatta telefonlarını bile) teşhir etmiş olanlar.
Kendisi "bantlandığında" hep "haberleşme özgürlüğü, insan hakları, hukuk" diye okuyuculara koşuveren "genel" yönetmen şöyle bir arşivine baksın; kimleri aynen öyle teşhir etmişler diye.
Misal;
"Dinleme" sonucu teşhir edilen emekli generallerin, subayların bazıları bizzat yaygın "dinleme" ile insanları bantlayan, dosyalayan, fişleyen ameliyelerin komutanları.
Emniyetçiler de öyle.
En çarpıcı misal;
Cep telefonu şirketinin patronu belli ki "dinleme" işlerinde kolaylık sağladıkları Jandarma İstihbarat komutanını ziyaret etmiş; Komutan onunla konuşmasını da bantlamış. Sonra birileri bunları dinlemiş, bantları ele geçirmiş, o konuşmalar da teşhir edilmiş.
Bir başka çarpıcı misal;
Yukarıdaki birbirine dolanmış bantlama, dinleme ilişkileri sırasında, Jandarma Komutanı'nın Telefon Patronu'ndan daha üst komutan adına bir talebi var: Patronun, medya grubuna yıllık 8 milyon dolara mal olduğunu söylediği gazetecinin tekrar işe alınması.
Şimdi, kendisi de dinlenerek, tutuklanarak, evi ve kimi tanıdığının evi didiklenerek belgeleri, kayıtları alınmış o gazetecide çıktığı söylenen "kulaklama" eserlerine bir bakın:
Daha önce üst görevlerde bulunduğu büyük medya grubunun önemli yöneticilerini de balıkçı restoranlarında "dinletmiş."
Doğru ise, kendi de o grupta çalıştığı sırada hem.
Hem, şimdi "dinlemeler" den çok şikâyetçi genel yayın yönetmenini de.
Belki de "böcekler, köstebekler" o grubun gazete, TV binalarında, odalarında, patron katlarında da cirit atıyordu; kim bilir hem de!

Buna, yüz hatları itibariyle, "feysboku çıkmış medya" diyebiliriz sanırım.
Dinlenen, dinlenenleri teşhir edebilen, kendisi teşhir edilince ağlayan, birbirini, arkadaşını, patronunu, yöneticisini, meslektaşını da dinleten...
Böcekleşmiş, köstebekleşmiş, şebekeleşmiş, şebekleşmiş medya düzeni.
Uşaklaşmış, ulaklaşmış, kulaklaşmış bir gazetecilik türü.
Çok kişinin cellatken kurban düştüğü, kurbanken cellat olmaya can attığı bir mezbaha.
Bilmiyorum, bugünlerde "Güven" anketleri yaptırıyor mu medya yönetimleri?
Mesela okurun bizim gazeteye güveni ne durumda?..
Mesela okurunun, "vergi cezası" muhatabı olup "basın özgürlüğü"ne titizlenen gruba, gazetelere güveni, desteği ne oranda?
Yaptırmalılar ve yaptılarsa eğer, dinlemeye takılmadan kendileri açıklamalılar.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın