kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Ocak 2009, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
Cumhurbaşkanı Gül, SABAH yazarı Yavuz Baydar ve atv Haber Genel Yayın Yönetmeni Fuat Uğur'u Çankaya'da ağırladı...

Marjinal konular bile tartışılıyor

01.01.2009
Giriş...
Keskin soğukla ürpermiş, karlarla kaplı Ankara'da, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le makamında konuştuk. atv Haber Genel Yayın Yönetmeni Fuat Uğur'la beraber, geniş bir ufuk turuna koyulduk. İlki dün akşam yayınlanan bu mülakatın en can alıcı bölümlerini bugün ve yarın okuyacaksınız. Cumhurbaşkanı Gül, çok önem verdiğini söylediği "soft power" konseptine uygun, "yumuşak güç" üslubuyla bezeli bir anlatımı tercih ediyor. Mesaj verirken, söylediklerinin alt anlamlarını, dipnotlarını anlamamızı istiyor. Suyun görünen yüzüne değil, diplerine işaret ediyor. Sesini yükseltmeden, ölçülü biçili bir dille. Belki de bunda, Cumhurbaşkanı olmanın dayanılmaz ağırlığı da olabilir. Ufuk turunda, ısrarlı sorularımıza rağmen, 2008'in "kayıp yıl" olmadığını vurgularken de, diğer konularda da bardağın dolu taraflarını göstermek istedi hep. Negatif enerji saçan, mesele üreten konuların farkında olduğunu da açıkça belli etti. Ama hep satır aralarında. Cumhurbaşkanı ile 2008'i belirleyen tüm "makro" alanlara, bu alanlardaki pürüzlere girdik. 2008'de kazanç hanesi neden boşluklarla dolu? Kurumlar arası ve içi ahenksizliklerde, Anayasa'nın kendisine biçtiği "birleştirici" role yeterince yakın mı? Bu konuda neler yaptı, neler yapmadı? Başbakan Erdoğan ile arasında soğukluk olduğu, "kadim dostluğun" yara aldığı doğru mu? 2008'de türbanla ilgili gelen Anayasa Mahkemesi kararı ardından hâlâ yeni bir Anayasa hamlesi mümkün mü? Gerekir mi? Rektör seçerken niye tartışmalı kararlara imza atıyor? Ekonomik krizin Türkiye gemisini ne kadar salladığını düşünüyor? Kriz yaklaşırken geniş bir mutabakatı şart görüyor mu? AB müzakere sürecinin suni solunumda olmasına öfkeli mi? Kürt ve PKK sorunlarında yol haritası nedir? Gazze trajedisi, Türkiye - Ermenistan ilişkileri, Obama döneminde Türkiye-Amerika hattında yeni parametreler ve dış politikada 2009 Türkiye'si. Gül'ün görüş alanında netleşen noktalar şunlar: 2008 daha iyi geçebilirdi, ama sosyal süreçler yavaştır, sabırlı olmak, demokrasiyi tahkim etmek gerekir. Kriz gelmektedir, boşvermek yerine tedbirleri artırmak gerekir. İşsizlik tehlikesine odaklanmak şarttır. AB ilişkilerinde 2009'u atılım yılı ilan etmek zorundayız, reformları AB için değil, Türkiye için yapmaya devam ederek... Yeni bir Anayasa elbette mümkündür, çünkü her kesim aynı değişiklikleri istemektedir. Erdoğan ile arasında ne olursa olsun, Türkiye için profesyonel ve hedefe odaklı bir ahenk her zaman olacaktır. Hiçbir şey kişisel ve aileler arası ilişkileri etkileyemez. Obama ile çok taraflı bir ilişki üslubu kurulacaktır, ilişkiler daha da iyi olacaktır. Türkiye, Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi için sonuna dek gidilecektir.
Yavuz BAYDAR


* 2009 için rektör atamaları ve Anayasa'dan başlayarak Türkiye'nin iç meseleleriyle ilgili öngörüleriniz neler?
- Ben üniversitelerde yeni bir dönem açılması gerektiğine inanıyorum. Bu yeni dönem dediğim; yine yanlış anlaşılmasın, ülke meseleleriyle, siyasetle ilgilenmeyen, susturulmuş üniversiteler dönemi değil. Onlardan en büyük beklentimiz ülke meselelerinin aşılmasına da katkı sağlamalarıdır. Ama üniversitelerimizin günlük siyasetin bir platformu olmamasını ve Türkiye'nin gücüne güç katacak hamleleri yapmasını arzu ederim. Onun için üniversitelerin bütün güçlerini kendi misyonlarına yoğunlaştırmaları gerektiğine inanıyorum. Bu çerçevede rektör seçimleriyle ilgili yetkilerimden vazgeçebileceğimi geçenlerde söyledim. Tabii, bir değişiklik gerekiyor. Bir Anayasa değişikliği... Arzu ederim ki Türkiye 2009'da, daha kapsamlı, herkesin içine girebileceği bir anayasa değişikliği çalışmasını gerçekleştirebilir. Burada en önemli konu usuldür, metottur. Ben aslında anayasanın nasıl olacağıyla ilgili herkesin kafasında iyi kötü aynı şeylerin olduğunu anlıyorum. Çünkü iktidar olsun, muhalefet olsun, hazırladıkları taslaklara baktığımda, nelerin değişmesi gerektiğini görüyorum. Bütün anayasa taslaklarını şöyle masanın üstüne koyduğumuzda o kadar çok ortak konu var ki! En önemli, en temel meselelerde ortak anlayış var aslında. Onun için konunun, güzel bir usulle, daha sakin ve katılımcı bir şekilde, polemik konusu yapılmadan, günlük siyasi meselelere karıştırılmadan dikkatli ele alınmasını tavsiye ederim.

'BEN İYİMSERİM'
* Bu konuda iyimsersiniz ama Anayasa Mahkemesi'nin 10'uncu ve 42'nci maddelerle ilgili kararı Anayasa'nın Meclis tarafından herhangi bir şekilde değiştirilmesini mahkemenin vesayeti altına soktu.
- Her şey aşılabilir. Yeter ki böyle güzel bir anlayış, çalışma ortamı olsun. Ortaya çıkmış bütün taslaklara bakın. Demokratikleşme, hukukun üstünlüğü, özgürlüklerle ilgili temel meselelerde aslında hepsi ortak noktadalar. O bakımdan ben iyimserim.

* Kapatma davası, terör ve ekonomik kriz yüzünden '2008 Türkiye için kayıp bir yıl olmuştur' diyenler var.
- Bunların muhakkak ki bir tahribatı oldu. Gerçekleri saklamanın anlamı yok. Büyük resme baktığımızda Türkiye'nin ileri gittiğini ve güçlendiğini, bu olumsuzluklar olarak gördüğünüz şeylerden bile güçlenerek çıktığını söyleyebilirim. Türkiye gerçekten büyük bir ülke. Elbette kendine has problemleri var. Ama Türkiye büyük bir olgunluk içerisinde bu problemlerini aşma yolundadır. Tartışmaları da olgunlaşma sürecinin bir parçası olarak görüyorum. Hatta şimdi bazen en zengin ülkelerde tartışılan, yani marjinal gibi gözüken bazı konular bile Türkiye'de tartışılmaya başlandı. Bunlar aslında iyi şeyler.

'BAŞBAKANLA ARAMIZDA KAVGA YOK'
* Başbakan Erdoğan'la kadim bir dostluğunuz var. Özellikle Cumhurbaşkanı olduğunuzdan beri "Araları biraz soğudu, uzaklaştılar, fikir ayrılıkları ortaya çıktı" gibi söylentiler ortaya atılıyor. Bunlara bir nokta koymak istiyor musunuz?
Tayyip Bey ile biz 1968'den beri arkadaşız. O bakımdan kadim arkadaşız tabii ki. Ayrıca, en son beş-altı senemiz de nasıl geçti bütün Türk kamuoyunun gözü önündedir. Ve bu dostluğumuz muhakkak ki bakidir bizim. Sayın Başbakan'la, ben Cumhurbaşkanı olduktan sonra bu hukukumuzun ve profesyonel ilişkilerimizin devamında gayet dikkatliyiz Ama, Sayın Başbakan'la Cumhurbaşkanı arasında kavga, itişme, kakışma, birbirini iğneleme, basın üzerinden birbirine bir şey söyleme -eğer bunlar arzu ediliyorsabunların hiçbirisi söz konusu değildir, olmayacaktır da. Biz kendi konumlarımızın farkındayız. Konumlarımızın gereğini de hakkını vererek yerine getiriyoruz. Yazılanları görüyorum zaman zaman, bunları da normal karşılıyorum. Çünkü, hür bir basının olduğu bir ülkede, açık toplumda, bazen bunlar ciddi zannedilerek yazılabilir.