kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
18 Aralık 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Emlak Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Krizin öteki yüzü

Krizin Türkiye'yi etkileyeceği kesin ama ne ölçüde etkileyeceği konusunda henüz yeterli kanıt yok denirken, şu sıralarda daha fazla dile getirilen bir görüş var, kriz en fazla alt gelir gruplarını vuracak deniyor . Deniyor ama krizin asıl sonucunun bu olup olmadığı pek belli değil. Ben de bu yazıda krizin arkasına gizlenmiş çok daha önemli saydığım bir gerçeği ele alayım.
Eğer işten çıkarmalar gibi bazı unsurlar düşünülürse şu yukarıda verdiğim yargı doğru. Reel ekonomide önemli çöküşler meydana gelirse bu yargı gene doğru. Hane gelirini aşan harcamalara bulaşmış ailelerde kendini gösterecek "kredi kartı" sorunu büyürse bir kere daha bu yargı doğrulanacak. Ama bir başka nokta daha var hiç dikkate alınmayan: bu kriz daha çok yüksek gelir grubundaki kişi ve kesimleri etkiliyor, öncelikle etkiliyor.

Orta sınıfın kaderi
Bu, işin önemli bir yanını meydana getiriyor. Nedeni şu: krizin ortaya çıktığı merkez Amerika. O ülkede şimdi balon denilen anlamsız daha doğrusu sanal (fiktif) ekonomik büyüme iki kesimi derinden etkiledi: hem üst gelir grubundakiler hem de Amerikan orta sınıfı bu ekonomik çöküşten yara aldı. Amerikan alt gelir gruplarının (ki hiç öyle yabana atılmayacak derecede büyüktür) bundan ne derecede etkilendiği şu an için o kadar netlikle bilinmiyor.
Gelelim Türkiye'ye. Bu ülkenin Amerikan orta sınıfının gücüne sahip bir orta sınıfı yok. Yıllardır devam eden gelir dağılımındaki müthiş eşitsizlik yüksek gelir grubuyla düşük gelir gruplarını birbirinden iyice kopardı ve orta sınıfı neredeyse yok etti. Türkiye'de krizin daha ziyade üst gelir dilimindekiler bakımından hissedildiği belli. Eğer yeterli önlemler alınır ve ekonomi normal rayında kalabilirse düşük gelir grubundakilerin, çok karmaşık bir ekonomik yapıya sahip olmayışımızdan ötürü, bu krizi o derecede hissetmeyeceği öne sürülebilir.

İstanbul burjuvazisi eriyor mu?
Peki bu durumun siyasetteki açılımı nedir?
Önemli soru budur ve cevabını bir ölçüde yukarıda verdik. Eğer ekonomi reel sektörlerde çok büyük bir sarsıntı yaşamazsa ve eğer alt gelir grupları gelişmelerden çok ciddi etkilenmezse belki de Türk siyasal tarihinde ilk kez bir kriz iktidarın çok ağır bedeller ödememesine yol açacak. Nedeni besbelli: yapılan bütün sosyolojik çalışmalar AKP tabanının önemli ölçüde bu kesimlerce oluşturulduğunu ortaya koyuyor.

Anadolu yeni sahip
İkincisi Anadolu'daki sermaye. AKP'nin ikinci büyük dayanağı budur. Kriz bu kesimi hiç beklenmediği ölçüde etkileyebilir. Çünkü bu çevre bütünüyle reel ekonominin içindedir. Reel ekonominin kendisidir . İktidar gerekli önlemleri zamanında alır ve krizi iyi yönetirse üstelik ortaya hiç beklenmedik bir sonuç çıkacak: sermayenin el değiştirmesi ya da sermaye transferi. Açayım.
Amerika'daki mantıkla gidecek olursak krizden büyük ölçüde İstanbul burjuvazisi etkilendi. Yurtdışında yatırımı olanlar, "hedge fon"ları kullananlar, borsada kâğıt çevirenler, kısacası sıcak para rantiye sınıfı krizden etkilendi ve ekonomik varlığını önemli ölçüde yitirdi. Onların içine düştüğü finansman sıkıntısına karşılık nispeten ayakta kalan reel sektör yani Anadolu sermayesi şimdi gelip büyük bir rahatlıkla bu sermaye grubunun elindeki birikimi kendisine aktarabilir. Gerçekleşmesi hiç hayal olmayan bu durum ortaya çıkarsa Türkiye'de siyasetin tamamıyla farklı bir yapı kuracağı açık.
Ortadaki tartışmanın altında asıl bu sorunun yattığı besbelli değil mi?
NOT: Geçen hafta cumartesi günü yayınladığım yazıda eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Sn. Prof. Nazım Terzioğlu'nun adını Arslan Terzioğlu olarak yazdım dalgınlıkla. Merhum Terzioğlu'ndan da, durumu bana ancak benim bir girişimimden sonra büyük bir incelikle aktaran oğlu Prof. Tosun Terzioğlu'ndan da içtenlikle özür dilerim.