kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
10 Aralık 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Estetiği kurban etmek

Bugün aslında farklı ve siyasi bir konudan söz açacaktım, fakat cumartesi günü yazdığım "sakal" konulu yazıya gelen mesajların ve tepkinin yoğunluğuyla o sırada ortaya çıkan "bayram görüntüleri" beni yeniden bu konularda birkaç şey yazmaya itti.
Sakal yazısında söz ettiğim estetik-inanç ilişkisi belli ki bazı kişilerin ve çevrelerin dikkatini, daha doğrusu tepki ve öfkesini çekmiş. Benim inanç doğrultusunda dün de bugün de davrananların estetiğe dikkat etmediklerini söyleyişime karşı çıkıyorlar. Aralarında bu tür davrananların yani inançlarının gerektirdiği tutumu aynı zamanda estetik bir tavırla bütünleştirenlerin bulunduğunu bilmek sevindirici ama bu kadarı öteden beri farklı konuları dikkate getirerek altını çizdiğim bugünkü İslam ve estetiksizlik ilişkisinin ötesinde bir anlayışın egemen olduğuna beni ikna etmiyor. Tam tersine ben hâlâ bugünkü İslam'ın ne bugüne ait ne de dün biçimlenmiş bir "rafine" estetikle bütünleşmediğini düşünüyorum ve bu yetersizliğin İslam'a ait bilgi birikiminin yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyorum.

Mimari ve müziğin İslam'ı
Gerçekten de daha önceki dönemlerde İslam'la estetik arasında kurulan ilişki İslam'ın bir bütün olarak kavranmasından kaynaklanıyordu. İslam devletin yönetim biçimi olduğundan Osmanlı döneminde yüksek kültürün bir parçasıydı. Halk arasında yaşanan İslam Osmanlı ulema ve havassının duyarlılığını belki kavramıyordu fakat ondan etkileniyordu. Bunu sağlayan en önemli unsur da mimariydi.
Mimari
egemen ideolojinin aktarılmasıdır, bir ideoloji üretim ve aktarımının aracıdır. Sadece cami mimarisi bile yüksek kültürün İslam'la bütünleşmiş estetik duyarlılığının kitlelere aktarılması için yeterliydi, buna köprü, türbe ve hatta diğer sivil yapıları eklerseniz ortaya nasıl bir estetik bütünlüğün çıktığını düşünebilirsiniz. Müzik bu kompozisyona başka bir kanat sağlıyordu. Bu nedenledir ki Yahya Kemal'in İslam'ı estetize etmekle kendisini görevlendiren şiiri müzik ve mimariyi başlı başına bir unsur olarak ele alıyordu.

Felsefenin ürettiği estetik
Bugünkü Türkiye'de İslam gene çok önemli bir toplumsal kültür aracı. Doğrudan doğruya sosyolojik bir unsur İslam. Fakat İslam estetiğinin bugünkü dünyada nereye oturtulacağı bilinmiyor. Bugünün estetiğiyle bağlı, onunla etkileşen bir İslam estetiği üretilemiyor çünkü İslam bugünkü dünyanın estetik gerçekliğini oluşturan olguların içinden algılanmıyor. Sadece vicdan, inanç bağlamında içselleştiriliyor ve o kapasitesiyle de siyasi bir ideoloji olarak ortaya çıkıyor. Bugünkü estetiği kendi dışına itiyor.
Eğer İslam bu söylediğim özelliklerden yoksunsa bu aynı zamanda onun felsefi bir temelden de yoksun olarak algılanmasıyla ilgili bir husus. Oysa daha önceki dönemde bahsettiğim estetik kompozisyon ve sentez onun aynı zamanda felsefi olarak kavranmasıyla ilgiliydi. İnsanlar İslam dediklerinde kendi içlerinde damıtıldığı kadarıyla olsa bile onu felsefi bir perspektiften algılıyorlardı. Kısacası hayat, ideoloji, estetik bir bütündü ve bunların ortak dokusu İslam'dı.

Bugünü tersinden algılamak
Bugün bu birikimden tamamen yoksunuz. Bugün İslam'la içe olanların, onu bir inanç olarak yaşayanların estetik planda yapabildiği tek şey İslam'ı onunla tümüyle ilgisiz, farklı bir kültürün ürettiği, farklı bir ideolojik algılamadan türemiş bir estetikle bütünleştirmektir. Nedeni açık: İslam bugün hayatın her noktasını kapsayan bir "yaşama biçimi" olmayınca kendi estetik sentezini yapamıyor. Estetik dışarıdan ithal ediliyor. Bu 19. yüzyıldan beri yaşadığımız gerçek.
Bu durum ortaya egzotizmden arabeske uzanan bir karmaşa çıkarıyor. Biz o karmaşayı "İslam'ın modernleşmesi" diyerek aşmaya çalışıyoruz ama ortada gerçek bir karmaşa var.
Bu karmaşanın içyüzünü ve bayramla olan ilişkisini yarın ele alayım, sonra gerekirse gene tartışırız.