kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
13 Aralık 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

Yunanistan, otorite ve özgürlük

Tam da Türkiye'de, polisin uygulamalarından şikâyet edilen bir dönemde, komşumuz Yunanistan'da, 16 yaşındaki Alexis Grigoropulos' un polis kurşunuyla öldürülmesi üzerine, olaylar çıktı. Eylemler, yatışmak bir yana, dalga dalga ülke geneline yayıldı. Anarşist grupların attığı molotof kokteyline ve taşlara, polisler göz yaşartıcı bomba ile karşılık verdi. İşyerleri talan edildi; arabalar yakıldı.
Bunun, Alexis'in öldürülmesi karşısında hak, hukuk, demokrasi adına ortaya konan doğal bir tepki olmadığı açık. Yunanistan'da, ülkeyi birbirine katan gruplar, zaten kendilerini "anarşist" diye tanımlıyor. Onlar, düzene ve otoriteye karşı tavır alıyorlar. O gencin öldürülmesi, sadece eylemlerini yaymak ve taraftar toplayabilmek için bir vesile. Demokrasi, ancak kuralları işleyen, başkalarının hakkına saygı gösterilen bir toplumda hayatiyetini sürdürebilir. Aksi takdirde, otoriteden de daha kötü olan anarşiye teslim olursunuz.
1967-1974 arasında yaşanılan cunta dönemine tepki olarak, Yunanistan'da, özgürlükler konusunda kıskanç bir toplum ortaya çıktı. Bu ihtiyaca cevap vermek üzere gerçekleştirilen ve hürriyetlerin önünü açan düzenlemeler, belli ki bugün iktidarın elini kolunu bağlıyor. Oysa otorite ile özgürlükler arasında, dengenin korunması çok önemli. Yunanistan'da ipin ucunun kaçtığını Zaman gazetesindeki yorumunda Herkül Milas da anlatıyor. "...Ordu bütünüyle siyasetin dışında bırakıldı. Halk ile kavgalı olan polis örgütü demokratikleştirildi. Sivil toplum ön plana çıktı. Halk devletten korkmaz oldu. Diktatörlük yıllarında sindirilmiş olan gençlere haklar tanındı. Ancak bu gelişmeler, azar azar aşırılıklara vardı. Toplu yürütülen her hareket, fetişe dönüştürüldü. Halk hareketlerine karşı çıkmak, cuntacı ve antidemokratik bir tutum sayıldı. Bugün Yunanistan'da istenilen her yerde protesto mitingi ve yürüyüşü düzenlenebiliyor. Pankartlarını yolun ortasında açanlar, trafiği kesip, kentleri felç edebiliyor. 20 yıldır hiçbir polis üniversitelerin bahçesine bile adımını atamadı. Örgütlü ya da anarşist grup, onlarca kez Atina'daki üniversite binasını basmış, yağmalamış ve ateşe vermiştir. Suç işleyenler hâkim karşısına çıkarılıp, ceza almamıştır. Öğrenciler, liselerde dahi şikâyetlerini dile getirmek için okullarını işgal edebiliyor..."
Halkın devletten korkmaması, polis örgütünün demokratikleşmesi ve askerin, siyasi erkin denetimine girmesi güzel de, otorite ile özgürlükler arasındaki dengenin korunamaması halinde, Yunanistan'daki gibi bir dehşet tablosu ortaya çıkıyor. Bu da özenilecek bir durum değil.