kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
4 Aralık 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MELİHA OKUR

Obama, AB ile Türkiye'ye yeni fırsat penceresi açar mı?

Büyük Avrupa, büyük krizin ortasında nereye koşuyor?
Peş peşe kurtarma paketlerinin açıldığı bir dönemde Avrupa, tek vücut olma sınavından başarıyla çıkabilecek mi?
Bu sorulara yanıt vermek, şimdilik zor görünüyor... Gerçi AB Dönem Başkanı Sarkozy, tek vücut olma çabasını denedi ama başaramadı. Karşısına Almanya Başbakanı Merkel dikildi. Sahneyi Sarkozy'ye bırakmadı. Fransa'nın şov yapmasına izin vermedi.
Tartışmaya gerek yok. Fransa ve Almanya arasındaki bu çekişmeyi bir tek kişi iyi değerlendirdi: Finans dünyasının yabancısı olmayan, maliyeyi iyi bilen ve duruşuyla çoğu kişinin kendisine tepeden baktığı Gordon Brown . İngiltere, 'çarpıcı kurtarma modeliyle' pek çok ülkenin övgüsünü kazandı. AB içinde farklı bir yolculuğa çıktı.
Eskiden Brüksel'de politika konuşuluyordu. Şimdi en çok maliye ve ekonomi bakanları toplanıyor. AB'nin kriz yönetimi tartışılıyor. AB'de herkes bu krizden yenilenerek ve güçlenerek nasıl çıkılacağının hesabını yapıyor.
Ardı ardına paketler açıklayan AB'nin patron ülkeleri, ne yazık ki henüz krizden tam çıkacak mucize bir reçeteyi ortaya koyamadı. Almanya ve İngiltere durgunluğa girdi. Fransa sessiz.
Beğenilmeyen ve masanın altına atılan reçeteler, üst üste yığıldı... Çok zor geçeceği tahmin edilen 2009 için bile çareler üretmekten uzak kalmış görünüyor.
Acaba AB, eski gücünü yitiriyor mu?
Bu soruya cevap vermek için 20 Ocak 2009'da Beyaz Saray'a yerleşecek olan ABD'nin yeni Başkanı Barack Obama'yı beklemek lazım. ABD, Obama ile pozitif yeni bir döneme merhaba demeyi çok istiyor.
Büyük Avrupa da bu sürecin başlamasını bekliyor. AB, yeni dönemde daha çok rol üstlenmek istiyor. Bölgesel rol değişimlerinde daha güçlü olma hevesine kapılmış.
İşte bu yeni dönem, AB'nin kapısında sabırla bekleyen Türkiye için çok önemli.
Acaba Türkiye'siz bir AB, bölgesel rol dağılımında istediği noktada olabilir mi? Kafkaslarda, Balkanlarda, Ortadoğu'da ve Avrasya'ya açılımda gerekeni yapabilir mi?
AB'nin Türkiye'ye her zamankinden daha çok ihtiyacı var.
İşte geçen yıl Brüksel'de açılan İstanbul Merkezi'ndeki 'İstanbul Diptikleri: Çağdaş Görsel ve Sözel Duruşlar' Sergisi'nde bu konu bol bol konuşuldu. Çünkü aynı saatlerde Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye raporunun taslağı görüşülüyordu.
2009'da Türkiye ile AB arasındaki maraton, çok zorlu geçecek. 2009 Haziran ayında Avrupa Parlamentosu'nda seçim var. Türkiye dostu ekibin başını çeken Oll Rehn ve Barosso veda ediyor. Yeni gelecek Avrupa Birliği Komisyon üyeleri ve Avrupalı Parlamenterler ise krizin göbeğinde ne yapar? Bilmiyoruz.
Kıbrıs masada, ama çözüm uzakta görünüyor!!!
Bizim için önemli olan Kıbrıs...