kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
15 Kasım 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MAHMUT ÖVÜR

Bir kez daha 'Kürtler ne istiyor?'

Son 30 yıldır Türkiye, çok az ara verilse de yoğun biçimde Kürt meselesiyle iç içe yaşadı ve o sorunu tartıştı.
Hâlâ da tartışıyor.
Ağır bedeline rağmen ne yazık ki sorunu ortadan kaldıran bir çözüm üretilmiş değil.
AB sürecinde Kürt kimliği ve diliyle ilgili üretilen çözümler de yarım kalınca sorun gündemdeki yerini korumayı sürdürüyor.
Önceki gece Ali Kırca'nın Siyaset Meydanı'nda yine "Kürt Sorunu" tartışıldı. Uzun süren tartışma sonunda gelip "Kürtler ne istiyor?" sorusuna dayandı.
Ali Kırca, ısrarla sordu ama verilen cevaplar da onu tatmin etmedi.
Tam da bu konu üzerine son iki yılda birkaç kez yazı yazan biri olarak hâlâ "Kürtler ne istiyor?" sorusuna cevap arıyor olmamız ilginç değil mi?
Sorun sadece Kürtlerin ne istediklerini açık ve net ortaya koymasında değil. Bu büyük oranda artık biliniyor.
PKK ve DTP ekseni, içi tam doldurulmasa da "demokratik özerklik"
talebini, Şerafettin Elçi gibi şiddetin uzağındaki sivil isimler ise "Federasyon" tezini en azından son yıllarda açıkça savunuyor.
Bu konuda uzun yıllardır yurtdışında yaşamasına rağmen sivil Kürt siyasetinin bilinen ismi Kemal Burkay' ın söyledikleri ise, ne istenildiğini çok net anlatıyor:
Özetle şöyle diyor Burkay :
"Her onurlu ve özgür halk gibi kendi anadilimizle eğitim görmek, dilimizi hem özel hem de kamu yaşamında, sosyal ve siyasal her alanda, basın-yayında özgürce kullanmak istiyoruz. Her özgür insan ve halk gibi, yöneticilerimizi kendimiz seçmek istiyoruz. Kendi durumumuz ve geleceğimizle ilgili olarak kendimiz karar vermek istiyoruz."

CHP bile tereddütlü
Tartışmacılardan Korkut Özal'ın dediği gibi sorunun çözümü iyi yönetilen bir Türkiye'den ve çağı yakalayan bir anayasa yapmaktan geçiyor ama Avni Özgürel'in de ısrarlı belirttiği gibi sorun siyasal bir sorun.
Sadece kimliğin tanınması ve dilin kullanılması değil, bu hakların yasal bir güvenceye bağlanması isteniyor.
İşte bu noktada devreye Türkiye'deki sivil ve askeri güçlerin bu soruna nasıl baktığı sorusu giriyor.
Doğrusu asıl sorun burada... Türkiye, birileri istiyor diye değil kendi yurttaşı için bir çözüm ortaya koymalı. Daha önce de yazdım, bu konuda ne siyasal partilerin ne de devletin ortaya konulmuş bir projesi yok.
Bugün Türkiye'nin kurucu partisi CHP bile 1989 yılında hazırladığı raporu savunup savunmamakta tereddüt ediyor.
Bu da doğal olarak topluma yansıyor. En son GENAR araştırma şirketinin yaptığı araştırmada ilginç bir soru var.
Soru şu: "PKK ile mücadelede ne yapılmalı?"
Araştırmacılar bu soruyu şöyle yorumluyorlar:
"PKK ile mücadele konusunda Türk toplumunda belirgin bir öneri öne çıkmamaktadır."
Toplumun, birbirine yakın değerde 20 ayrı önerisi söz konusu.
İşte o önerilerden ilk 5'i...
- Silahlı kuvvetlerin yetkisi çoğaltılmalı/silahlı mücadele yapılmalı
- Doğuya yatırım yapılmalı
- Bölgede eğitim artırılmalı
- Siyasi çözüm bulunmalı
- İşsizlik sorunu çözülmeli
Siyasetin çözüm üretmediği bir noktada toplumun, kafası karışık da olsa "siyasi çözüm"ü ilk 5 tercih arasına koyabilmesi önemli bir gösterge.
Bu durumda işin asıl sahibi siyasetin, devreye girmesi gerekmiyor mu? Eğer Türkiye partisi olduğunu söyleyenler soruna demokrasi içinde bir çözüm üretemeseler daha çok "Kürtler ne istiyor?" diye tartışacağız.