kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
7 Kasım 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MAHMUT ÖVÜR

Beyaz Saray 'siyah beyaz'

Obama seçimi kazandı. Sonucu ABD'yi dışarıdan izleyenler büyük çoğunlukla şöyle yorumladı:
"Dünya nefes aldı."
Sanıyorum dünyayı böyle düşündüren, son 8 yıldır ne zaman ne yapacağı kestirilemeyen Bush yönetiminin devam etme korkusuydu.
Kuşkusuz böyle diken üstünde yaşamayı ABD halkı daha derinden hissetti ve bu düşünceyle "Tarihi değişme" onay verdi.
Böylece beyaz gibi büyüyen bir siyah ABD başkanı oldu.
Bu değişimin küresel dünyaya nasıl bir yenilik getireceğini işin uzmanları enine boyuna tartışacak.
Ben işin Amerika'daki "siyah beyaz siyaset" boyutuna dikkat çekmek istiyorum. Daha önce de yazdım, New York sokaklarında Che Guevara'nın yanında sadece Obama tişörtleri satılıyor ve çoğunun üzerinde "Tarih değişiyor" sloganı yer alıyordu.
O slogan seçim sonuçlarıyla hedefine ulaştı. Ve siyahıyla beyazıyla ABD halkı yeni bir tarih yazdı.
Sonucun böyle çıkacağı büyük olasılıkla tahmin ediliyordu ama yine de insanların içinde bir son dakika kaygısı vardı.
Uzun bir süre ABD'de yaşayıp Türkiye'ye dönen bir arkadaşım şöyle diyordu:
"ABD'de derin bir beyaz ırkçılık var. Bunu orada yaşayan bilir. Dışarıdan bakınca bunu görmeniz mümkün değil. Bu nedenle Obama'nın kazanma şansı hiç yok."
Aslında bu görüşü paylaşan çok insan vardı.
Hatta Başbakanlık Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu benzer bir kaygıyı "Seçmen sandık başında kararını değiştirebilir' diyerek dile getiriyordu.
Ama ABD'deki demokrasi herkesi şaşırttı ve en azından renk açısından "kendi ötekisi"ni başkan yapacak bir olgunluğa ulaştığını tüm dünyaya gösterdi.
Peki, bu tarihi değişim, sorunlarıyla yüzleşemeyen bizi etkiler mi?
Bu yılın başlarında ABD seçimlerine değinmiş ve şu soruyu sormuştuk:
Acaba kendi Obama'mız olsa seçer miydik?
İşimizin zor olduğu kesin.
Ama Obama'nın seçilmesi bize de, dünyaya da yeni bir mesaj iletiyor.
"Başarabiliriz..."
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bizim "başarabiliriz" diyeceğimiz şeyin ne olduğunu çok net söyledi:
"Farklılıklar zenginliğimizdir."
Geriye sadece o farklılıkların "nefes alacağı kanalları açık tutmak" kalıyor.
Bunu da becerelim artık.
Obama'nın seçilmesi bilinen klasik siyasi gerçeği bir kez daha kanıtladı.
Seçim başarısının arkasında toplumun "değişim" arzusu yatıyor.
Toplum, bu değişim arzusuna samimiyetle cevap verenin düşüncesine, rengine bakmıyor.
Bizde 1973'te Bülent Ecevit, "Bu düzen değişecek" sloganıyla dağlara taşlara adını yazdırdı.
Aynı şekilde 3 Kasım 2002'de "Muhtar olamayacak" denilen Tayyip Erdoğan Başbakan oldu.
Aslında dünden bugüne tüm tek parti iktidarlarının arkasında böyle bir değişim arzusu yatıyor.
Halk değişime destek veriyor, hatta bu arzuya cevap verenleri tek başına iktidar yapıyor ama ne yazık ki o iktidar sahipleri en fazla bir dönem sonra "statüko"ya teslim oluyor.
Türkiye bu kısır döngüden hala kurtulmuş değil.
Obama tecrübesini bu açıdan dikkatle izlemekte yarar var.
Siyasetle Obama ilişkisine bakınca ilginç bir unsur daha dikkat çekiyor.
Siyasetin finansmanı...
Obama küçük küçük bağışlarla yaklaşık 650 milyon dolar toplayarak bir ilke imza attı.
Bakalım bizim siyasetçiler hala şeffaf olmayan siyasetin finansmanı açısından anlamlı bu yöntemden yararlanabilecek mi?