kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
15 Kasım 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Parayla sanat yapmak

Gün geçmiyor ki, tanınmış olsun veya olmasın, bir galeriden bir davetiye gelmesin ve "yeni" (eskiden ne güzel "müptedi" yani "iptida" eden yani (yeni) başlayan derdik), genç bir ressamın sergisi duyurulmasın. Hem gelen davetiyelere hem de etrafta bu kadar genç sanatçının bulunmasına sevinmemek mümkün mü, ben de çok memnun oluyorum ama içimde de bir kuşku uyanıyor. Nedeni açık: gidip görebildiklerimde iki büyük eksik fark ediyorum. Birincisi bu ressamlar/sanatçılar kimlerdir, bunların bu sergiyi açmasını hangi özellikleri sağlamıştır sorularının yanıtı yok.

İcazet almak
Kuşkusuz tanınmış bir galerinin ve seçicilerinin bir ressamı "lanse" etmesi önemlidir ve bu önemli bir nitelendirmedir. Ama her zaman yerleşik galerilerle çalışılmıyor, bazen galeri de bilinmeyen, yeni açılmış bir yer oluyor.
O durumda da söz konusu ressamın ciddi, sözüne güvenilir bir eleştirmenden iyi kötü bir el veya icazet alması gerekir ki, benim bu işlerle uğraştığım 25 yılın sonunda bu konuda, bu alanda gelip durduğumuz yer koskocaman bir sıfırdır. Kimse kırılmasın, alınmasın, ne yazık ki, Türkiye'de yeni sergiler ve genel olarak da görsel sanatlar alanını izleyen, değerlendiren, sözüne, yazısına güvenilir eleştirmenlerimiz yok.
Son bir çare, gitgide yaygınlaşan, benim kayyum dediğim, piyasanın "küratör" demekte ısrar ettiği sergi düzenleyicileri. Kayyumluk sistemine bir itirazım yok ama o da serginin bütününe, genel kavramına ve bağlamına dönük bir tartışma yaratıyor, içinde yer alan sanatçıların teker teker tartışılmasına olanak vermiyor. O zaman...

Para yatırmanın şartı
Ortada büyük bir sıkıntı var ve nedeni şu: daha dün yayınlanan International Herald Tribune'da çıkan bir makalede, çağdaş sanat dünyasının kriz dinlemediği, fiyatların başını alıp gittiği, sermayenin bu alana yatırım yapmayı sürdürdüğü anlatılıyordu. Türkiye'de de gerek özel, gerekse kamusal (müzeler) koleksiyonerliğin geliştiği ortada.
Birbiri ardınca açılan müzeler belki işi hala yeterli bir noktaya getirmemiştir ama son zamanlarda düzenlenen Çağdaş Sanat Fuarı gibi bu işin ticaretine dönük alanlar da yakın bir dönemde Türkiye'de bu sektöre para yatıran kesimin ciddi bir sermaye ortaya koyacağını gösteriyor. Ayrıca biliyoruz ki, Sotheby's gibi müzayede konusunda dünyanın bir numaralı kuruluşu Türkiye'ye gelmiş ve çağdaş sanat ürünlerini düzenlenecek bir müzayede için seçmeye, toplamaya başlamıştır. Yakın bir dönemde gerek gerekse dış piyasa hareketleri hızlanacak ve Türk çağdaş sanatı hızla alıcı bulacak, para kazanacaktır.

Haydi eleştirmen bulalım
Bütün bu süreç ve çerçeve içinde eğer böyle bir alan olacaksa (ki, olacak) o takdirde daha şimdiden bu işin doğru ve gerçek bir zemine oturması için adımlar atılmalıdır. Kim mi atacak o adımları?
Besbelli ki, bu iş bu alana yatırım yapanlara düşer. Çağdaş sanat fuarı düzenlemek nasıl bir girişim ve uzun erimli bir yatırım, bir piyasa oluşturma aracıysa onu düzenleyenler, galeriler, müzeler, müzayedeciler profesyonel dergi ve eleştirmen oluşturmak için üstlerine düşeni de yapmak zorundadır.
Her zaman dediğim gibi Amerikan sanatını doğuran Leo Castelli gibi galericilerimiz yok ama hiç değilse Clement Greenberg gibi eleştirmenlerimiz olabilir. Unutmayalım ki, her kuşak kendi eleştirmeniyle gelir. Boşuna mı "marifet iltifata tabidir" demişler.
Genç sanatçıların işlerine bakınca da, para verip alanları gördükçe de bunları düşünüyorum. Çünkü parayla aşık olup olmayacağını bilmem ama çağdaş sanat bal gibi parayla oluyor! Ama işin iyisi veya kötüsü para daima akıllı yatırımı sever. Aklın yoluysa bilgiden geçer.