kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
8 Kasım 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Geçmiş Hortlaklar Günü/nüz kutlu olsun

Şimdi oturduğum yerde yaşamasaydım İstanbul'da Nişantaşı'nda, Teşvikiye'de oturmak isterdim. Tepeden tırnağa şehirci olduğum ve peyzajı ancak "erden" bir doğa bütünlüğü içinde sevdiğimden bu semtlere gittiğimde mutlu olurum. Fakat, hangi tarihten başlatacağımı bilemediğim için, "son zamanlarda" diyerek geçiştireyim, bu mahalleler bana eski tadı vermiyor. Nedeni orada karşılaştığım yapay, yapmacık, kibirli, kendini beğenmiş insanlar ve davranışlar. Erkekler de öyle ama bilhassa kadınların tamamı pahalı giysileri, makyajları, takıları içinde her türlü yaratıcılıktan uzak, hepsi bir örnek halde etrafta salınıp duruyor. Gene de "şehir" solumak istediğimde oralara gitmekten başka yapacak bir şey bulamıyorum ve her gittiğimde biraz daha şaşıyorum etrafta gördüğüm 2000'li yılların "bling bling" kültürünün döküntülerini gördüğümde.
Bunların sonuncusu tam da Obama'nın ilk siyah başkan seçilmesinden önceki günlere "tetabuk" ediyordu ve ne yalan söyleyeyim, bu iki güzide semtimizde bendenizin sadece Amerika'da büyük bir zevkle ve hoşluklarla kutlandığını bildiği Hortlaklar Günü'nün kutlandığını görünce ağzım bir karış açık kaldı. Meğer okullarda da bu gün kutlanırmış. Meğer sonradan bir arkadaşımın "hoca sen de çok geri kalmışsın" lafından öğrendim ki, neredeyse bir on yıldır ülkemiz bu "mukaddes" günü kutlarmış.
Ne diyeyim, kutlu olsun, hayırlı olsun.
Bana "yaptığın neyse iyisini yap" diye öğretildi. Bunun üstüne, "madem" dedim, "geri kalmışım, kendime usta seçtiğim Beckett'in ' yenildin mi, iyi, bir daha yenil, daha iyi yenil' lafı uyarınca da, büsbütün geri kalmamaya çalışayım" ve o nedenle de oturup gene biraz kitap okudum, neymiş bu "Hortlaklar Günü" diye. Kabaca özetleyeyim.
Efendim, bütün bu tür kutlamalar gibi o da yeni yıl başlangıcı, hasat mevsimi gibi nedenlerden kaynaklanıyor. KeltGal kültüründe o gün insanlar ekinleri topluyor, kış için hazırlık yapıyor, hayvanları kesiyor. Aynı zamanda, tıpkı Metin And'ın Oyun ve Bügü kitabında Anadolu'daki örneklerini gördüğümüz gibi, Galler (Gaelic) o gün ölülerle diriler arasındaki sınırın aşıldığına inanıyor. Ölüler, tabii artık hortlak olarak dünyaya dönüyor 31 Ekim'de. ( Hortlaklar Günü-İngilizcesi "halloween", o da "all hallows evening" yani "tüm içi boşalmışlarınölülerincadıların gecesi"nin kısaltılmışı. ) İnsanlara, hasata, hayvanata zarar veriyorlar. Hep bu tür şeylerde rastlandığı ve sanatın da temelini oluşturan "taklit" gereğince, insanlar kendilerini cadı, ölü, iskelet, kuru kafa kılığına sokarak onları kaçırmaya çalışıyor.
Amerika'da çok renkli ve zevkli bu zamanlarda dikkatimi hep günün sembolü olan boşaltılıp kuru kafa şeklinde oyulmuş balkabaklarının içine dikilen mumlar çekerdi ve "ışıkmum" derdim kendi kendime "tabiat karşısında insanın tek, biricik dostu". Gece karanlıkta evlerin önünde öyle, komik bir şekilde yanarlardı. İşin en hoş yanı da iskelet kılığına girmiş çocukların evlerin kapısını çalıp "trick or treat" demesidir. Ben onu Türkçeye eski bir kovboy filmleri sever olarak "paranı canını mı" diye tercüme ederdim ki, öyledir. Şeker, para, işte bir şeyler verip savarsınız ( treat) sabileri. Vermezseniz evi başınıza yıkarlar (trick).
Bunları iyi kötü biliyordum da, asıl merak ettiğim, Amerika'dan ve onun bu günü ithal ettiği İrlanda ve İskoçya'dan, biraz da İngiltere'den başka bir yerde kutlanıp kutlanmadığı idi. Eh, biliniyor ve kutlanıyor ama "cim karnında bir nokta" mesabesinde. Yani bizdeki gibi değil.
İşte o zaman anladım, çağdaşlaşmamızı tamamladığımızı, her mahallede küçük bir Amerika yaratmayı başardığımızı.
Bu vesileyle herkesin geçmiş Hortlaklar Günü'nü kutlar, nicelerini dilerim.