kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
6 Kasım 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Amerika'yı seçmek-2

Nihayet beklenen oldu ve Amerika tarihinde ilk kez siyah bir insan
başkanlık koltuğuna seçildi. Obama'nın bundan sonraki tarihini sadece bu olguya bakarak ele almak ve tartışmak bile mümkün.
Obama "klasik" veya "standart" bir siyah değil. Özyaşamöyküsünü okuyanlar bunu bütün çıplaklığıyla görebilir . Sorunlu bir geçmişten geldiği ve kozmopolit bir aidiyet taşıdığı açık. Ne var ki, Obama, hayatının çok önemli bir bölümünü bir siyah olarak değil herhangi bir orta sınıf Amerikalı gibi yaşamıştır. Bu nedenle de kampanyası döneminde herhangi bir orta halli Amerikalının rahatsızlık duyacağı bir tek vurguda dahi bulunmamıştır.
Siyah olan karısı Michelle Obama . Onun hayatını inceleyenler siyah bir insanın hangi çilelerden geçerek bugün bulunduğu yere geldiğini görecektir. Bu bakımdan seçimi Barack değil Michelle Obama'nın kazandığını bilmek gerekir ki, bu bizi çok önemli ikinci sorunsala getiriyor.
Bu özellikleriyle Barack Obama, dünkü yazımda ele aldığım gibi, gerçek ve kalıcı bir değişim getirebilir mi?

Yanılıyorsunuz, öyle değil
Soruyu olumsuz yönde yanıtlayanlar, Obama'nın kurulu düzenin adamı olduğunu söyleyenler, kampanya sırasında kendi "farklılığını" toplumsallaştırarak "öteki" etrafında bir politika hattı oluşturmadığını belirtenler var. Bunlara ben başka bir şey ekleyeyim: Obama'nın kendisine yardımcı olarak seçtiği Biden, Amerika'daki kurulu düzenin veya isterseniz derin devletin diyelim en muteber ve mutemet adamlarından birisi. Bununla Obama sistemle zıtlaşmayacağını, aksine onunla ittifak halinde olduğunu vurguladı.
Bütün bunlara bakarak Obama'yla birlikte yeni bir düzenin ortaya çıkmayacağını, işlerin eskisi gibi gideceğini düşünenler olacaktır. Haklıdırlar. Yalnız onlara şunu söylemek gerekir: bugün "devrimci" denebilecek sert, radikal, kopuş anlamına gelen bir değişiklikten söz etmiyoruz. Şunu bilelim ki, ABD, bütün o "sivik demokrasi" kültürüne rağmen "derin devlet" kavramının en ileri derecede hakim olduğu bir ülkedir ve kimse hayale kapılmasın, o ülkede askerin söylediğinden mek parmak farklı bir politika üretilmemiştir.

İzleri var değişimin, görülüyor
Buna rağmen bunların hiçbirisi Obama döneminin farklı olmayacağı anlamına gelmiyor. Tam tersine toplumsal değişim kontrol edilebilir bir şey olmadığından, Obama en azından o değişimi başlatan bir kıvılcım olacaktır. Demokrat olmasından siyah kültürle olan ilişkisine kadar, sahip olduğu siyasal karakter özellikleri yeni bir toplumsallık anlamına gelecektir. Evet, daha 1968' de en temel haklarını elde etmek için mücadele eden ve suikasta uğrayan siyahlardan sonra bugün Beyaz Saray'da siyah bir ailenin yaşaması bile başlı başına bir değişim olgusudur.
Obama elbette etrafını yeni muhafazakarlarla ve onların derinlere inen uzantılarıyla sarılmış bulacaktır. Onu kısıtlamak için bu insanlar ellerinden geleni yapacaktır. Hatta o da zafer konuşmasında dile getirdiği "yurtseverlik, tek millet, tek devlet" kavramlarını kullanacaktır. Ama bu onun Irak konusunda olumsuz oy vermesinden başlayıp yeni muhafazakar olmamasına kadar uzanan çok geniş bir yelpazede farklı bir politika uygulamasının önündeki engeller değil.
En azından dünyanın yeni bir rüzgara ve umuda bu kadar ihtiyaç duyduğu bir dönemde bunu umut etmek bile az şey değil. Kapitalizmin temel kuralları, küreselleşmenin ve yeni muhafazakarlığın siyasal boyutu bu dönemde bir nebze de olsa törpülenecektir.
Obama'nın şahsında bu umuda oy verilmiştir. Yeni bir Amerika seçilmiştir.