kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
8 Kasım 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat

Histanbul: şimdiki İstanbul'un zemin etüdü

GÜLŞEN İŞERİ
31.10.2008
Bir festival kapsamındaki önce Hollanda'da sergilenen Histanbul, nihayet İstanbullu tiyatro izleyicisiyle buluştu. Oyunda izleyicileri bugünün İstanbul'u bekliyor..
Garajistanbul'un yeni projesi Histanbul, geçtiğimiz günlerde prömiyerini yaptı. Kemal Gökhan Gürses'in aynı adlı çizgi romanından yola çıkılarak besteci Evrim Demirel'in müziğiyle yeniden hayat bulan oyunun yönetmenliğini Övül ve Mustafa Avkıran yaptı; başrol oyuncuları ise Mehmet Ali Alabora ve Roza Erdem... Oyunda zemin etüdleri yapan mühendis Ali Bora'nın bir sokak arasında karşılaştığı kadının İstanbul mu, yoksa bir tahayyül mü olduğunu anlaması için yedi tepeyi dolaşması gerekiyor. Yedi meze tarifi, yedi şarkı, yedi bölüm, yedi animasyon...
Şarkılar, şiirler hep İstanbul için söyleniyor.
Oyunda izleyiciyi bugünün İstanbul'u bekliyor. Aynı zamanda oyun, sorgulatıyor, İstanbulluları İstanbul'la yüzleştiriyor.

-Histanbul, Kemal Gökhan Gürses'in 1992'deki çizimleriyle bugünün İstanbulu'na yolculuk yaptırıyor. Bugünkü İstanbul'u anlatırken kaygı neydi?
-Mehmet Ali Alabora:
Buraya gelirken oyunu Rotterdam'da seyretmiş bir çiftle karşılaştık ve bize şunu dediler: "Bugün geldik İstanbul'a ve oyundaki sesleri, karakterleri burada görmeye başladık."
-Roza Erdem: Uçaktan iner inmez İstanbul'u dinlemeye başladıklarını ve Histanbul'daki oyuna denk düşen sesleri yakaladıklarını söylediler.
Bunu başarmışız. Bu, İstanbul üzerine bir güzelleme değil; İstanbul, acısı, tatlısı, kötüsü, zoru, güzeliyle bu oyunda.

-İstanbul'un bu karmaşasında yaşayıp bunu sahnelemek ve oynamak, oynadıktan sonra durup bu şehre yeniden bakmak nasıl bir duygu?
-M.A.A:
Ben bu şehirde büyüdüm, başka hiçbir şehirde yaşamadım, bu şehri çok seviyorum, bu oyunu oynadıktan sonra duygum bu şehre sahip olmak değil. Onun yanında durmak gibi bir hisse kapıldım.
-R.E: Yaşadığın kadarıyla, içinde hareket ettiğin çevre kadarıyla kendi değerini yaşamak.
Yapılabilecek tek şey bu sanırım.

-Oyunda birçok yere gönderme var. Oyundaki Ali Bora karakterinden yola çıkarsak, herkesin İstanbul'u var. Gecekonduda oturanın da İstanbulu'nu anlatıyorsunuz.
-M.A.A:
Ali Bora'nın kendisi de zaten Teneke Tepe'de oturuyor. Burası, Maltepe'nin arka taraflarını çağrıştıran bir gecekondu aslında. Biz çok merak ediyoruz tabii, herkesin gelip görmesini isteriz. Çünkü bu oyunda da bir gecekonduda oturanın İstanbul'u var. İstanbul dediğimiz şey bugün artık, o minareler, manzaralar, rakı, balık ve deniz kenarı değil...
Denizi bile görmeyenlerin İstanbul'u...

-2010'da İstanbul Kültür Başkenti olacak... Histanbul'u oynayanlar olarak bu neler düşündürtüyor size?
-R.E:
Sanatın İstanbul'la anılması hoşuma gidiyor.
-M.A.A: Bence tarih boyu bir başkentti İstanbul. Kültür Başkenti olmasının hepimiz için bir avantajı var. Kültür politikaları üretmesine yardım edebilir de, etmeyebilir de... Dezavantajı da olabilir, ama bu dezavantaj iyiye de dönüştürülebilir. Turistik bir şehir olarak algılanmasından ziyade kültürle anılan bir şehir olarak algılanmasına sebep olabilir.

-Peki İstanbul'da sizi çarpan yerler nereler?
M.A.A:
Bu şehrin her yerinde anım var benim... Küçükarmutlu'da da anım var, Esenler'de de, İçerenköy'de de, İstanbul'un en popüler yerlerinde de... Ben bu şehirle elimden geldiğince ilişki kurmaya çalışıyorum, yani bakmaya, kendime küstürmemeye çalışıyorum.
Kişileştirmekten alıkoyamıyorum kendimi İstanbul'u düşünürken...
R.E: Ben ise kişileştirmiyorum.
Haberin fotoğrafları