kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
8 Kasım 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Bülent Ersoy, özel mesajlarını kamuoyuna açtı!

Bülent Ersoy nasıl doyurur?

Sami Tosun
06.11.2008
Efendim, elin Sarah Ferguson'unun şu yaptığına bakın hele. Uğur Dündar'a özenmiş, soruşturmacı prenseslik yapmaya başlamış. Geliyor, çocuk yuvalarını gayrı ahlaki bir biçimde gizli kameraya çekiyor, bizi cümle aleme rezil etmeye çalışıyor.
Kameraya çekme tarzı ahlaki standartlara uygun olmayınca neye yarar? Al o görüntüleri paket yap... Hakikaten, elin Britanya prensesleri ne arıyor ki bizim yuvalarda? Yuvarlana yuvarlana gidiyorduk cümleten işte...
Tabii şimdi 'çocuk yuvası', 'skandal' falan lafları geçince, insanın aklına ister istemez Vakit yazarı Hüseyin Üzmez de geliyor. Kendi adıma, bu adli tıp raporlarını kim, neye göre, nasıl hazırlıyor, ciddi biçimde düşünmeye başladım. Hayır, Üzmez Bey'e kimse alenen sahip çıkmıyor; dahası, hükümetinden muhalefetine, hatta kimi Vakit gazetesi yazarlarına kadar herkes, "Bu nasıl iş arkadaşım?" diye isyan ediyor. Ama gelin görün ki, piyasanın görünmez eli gibi bir görünmez el, 'çocuğa taciz' davasını bir güzel Üzmez Bey lehine çözüyor gibi. Mevzu o değil, içimden bir ses, kendimi o görünmez elin hışmından sakınmam gerektiğini söylüyor. Maazallah, el görünmez olunca, tacizin nereye kadar uzanacağını da kimse hesaplayamaz!..

HAK ETMEDİĞİM, DOĞAÜSTÜ BİR VARLIKSIN
Vallahi, çok açık konuşayım, bizim bu memlekette cinsi hayatın çok acayip bir yere gittiği kanaati fena halde peşiyor zihnimde.
Şimdi, Bülent Ersoy'un İzmirli bir 'işadamımız'la yine bir 'aşk skandalı' ortaya çıktı ya, öyle ağzım açık seyrediyorum olan biteni. Adam 'Diva' için iki senelik eşinden boşanmaya kalkmış diyorlar, sonra adamın kendisi açıklama yapıyor, "Etrafta onca güzel hanım varken, niye Bülent Hanım'ın peşinden koşturayım ki?" mealinde sözler söylüyor, nihayet Bülent Ersoy 'cephe'sinden 'şok edici belgeler' basının önüne sürülüyor, adamın attığı cep telefonu mesajları ifşa ediliyor... Evet, buyurun, söz konusu mesajlardan biri: "Senin tarafından sevilmenin tarifi öylesine zor ki. Aman Allah'ım bu kadın beni seviyor demek inanılmaz ötesi olsa da seni sevmek bambaşka bir dünya. Riyakarlık gibi algılanmasın ama sen kadınlığınla, erkeğine sağladığın özgüvenle, seksteki doyurganlığınla ve de insanlığınla benim dahi hak etmediğim doğaüstü bir varlıksın. Seni çok seviyorum..."

VATANDAŞ HİZMET NEDİR, İYİCE GÖRSÜN...
İnsanın dimağı bu durum karşısında protesto gösterisi yapıyor sayın okurlar! Genç bir adam, ki Diva'nın durumları hep böyle, ipi kazıktan koparmış, acayip bir hücuma geçmiş, Bülent Ersoy da ifşaatta sınır tanımamış, müstehcen ve mahrem sayılabilecek ayrıntıları dahi önümüze atmış. Ama bunun necip Türk medyasında geniş yer bulması daha bir enteresan. Vatan gazetesi internet sitesinde mesajların tekmili birden yayınlanmış.
Şimdi en başa dönüp meseleleri tekrardan tartışalım: N'oluyoruz ya?! Zerrin Egeliler'in suçu neydi de, 'seks yıldızı' diye adı çıktı? Baksanıza, bizim bütün yıldızlarımızın, gök cisimlerimizin, köşe yazarlarımızın 'doyurganlık' durumları alenen tartışılıyor artık! Hayır, oldu olacak araya parça da koyun, vatandaş 'hizmet' nedir iyice bir görsün.
Sapıtmış vaziyetteyiz değerli okurlar. Yani, bir anne, bir baba, bir de hala, 32 yaşındaki bir adamla nişanladıkları ve fakat o adamla evlenmek istemeyen çocuk yaştaki kızlarını odaya kilitleyip, sonra da nişanlısını çağırıyor ve "Gel kızımıza tecavüz et de, olsun bitsin bu iş," diyorsa; bir başka kız çocuğu, kendisini taciz ettiği için şikayette bulunduğu babası tarafından doğranıyorsa, durup cümleten, "Biz ne yapıyoruz?" diye düşünmemiz lazım. Galiba bunu en çok da medyanın yapması icap ediyor. Yani, Bülent Ersoy'un her gösterdiği mesajı yayınlamak zorunda mıyız? Pozisyon tarifine giren mesajlar önümüze gelse daha mı güzel olur? Reyting, tiraj ve 'tık' uğruna nerelere kadar gidilecektir? O görünmez el daha kimleri 'tıklayacak'? Neyse, kime konuşuyorum ki ben?