kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Ekim 2008, Pazartesi
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

11 Eylül'ün izindeki çocuk

KAYA GENÇ KİTAP
26.10.2008
Amerikan edebiyatının yükselen yıldızı Jonathan Safran Foer'ın Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın romanı, 11 Eylül'de babasını yitiren bir çocuğun arayışını anlatıyor..
Jonathan Safran Foer, yalnız ve güzel ülkemizde az bilinen bir isim. Oysa 1977 yılında New York'ta doğan bu akıllı adam, Amerikan edebiyatının en ilginç yazarlarından biri. Alaycı, duygusal, yaratıcı, hırslı, eşitlikçi, öfkeli, heyecanlı, taze, güçlü, şaşkın, kaybolmuş. Bu kelimelerle yalnız Jonathan Safran Foer'ı değil, Dave Eggers'ın kurduğu mizah dergisi McSweeney's çevresinde toplanan bir grup genç yazarı da tarif etmek mümkün. İşte bu akıma dahil edilebilecek Foer'ın Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın romanını okursanız, göreceksiniz ki, ne söylendiği gibi roman sanatı ölmüş ne de bütün imkanlarını tüketmiş. Kitabın kahramanı, 'bir velet'. 9 yaşında. Adı Oskar. Babası 11 Eylül'de New York'taki İkiz Kuleler'e yapılan saldırılarda ölmüş, arkasında mavi bir vazo, o vazonun içinde de bir anahtar bırakmış. Soru şu: Bu anahtar hangi kapıyı açacak? Gerçekten de son sayfaya kadar romanı 'elinizden düşüremeyeceksiniz' çünkü insan bu sorunun cevaplanmasını içten bir merakla görmek istiyor. Kahramanımız Oskar, New York'taki 100 milyonlarca kapı kilidini teker teker denemek gibi bir projeye girişiyor. Kendisi birazcık takıntılı, birazcık aşırı duyarlı, birazcık dahi. Stephen Hawking'e mektuplar yazıyor, Fransızca konuşuyor... Hatta o kadar ciddi bir 'akademik' tip ki, akademisyenleri kızdırmak pahasına söyleyelim, insan onun duygusuz olmasından korkuyor.

SON SAYFAYA DEK HEYECAN
Malumatfuruşluğu erken yaşta başlamış, hayatın bütününe bir bilgi alemi olarak bakıyor; düşünceleri kronolojik bir çizgide ilerlemiyor, duyguları Aristo'nun drama teorilerine uymuyor, yalnızca kelimeleri kullanmak ona yetmiyor. Oskar'ı Foer bir 'sayfaya sığamayan ses' olarak tasarlamış. Akla biraz da Salinger'ın Gönülçelen'indeki Holden Caulfield'ı getiriyor. İnsan şehirde onunla birlikte bir macera yaşamak, onun gözünden dünyaya bakmak istiyor. Sesini aşırı gürültülü ve inanılmaz yakın bir yerden duyabildiğimiz kahramana eşlik eden iki anlatıcı daha var. Burada akla hemen bir başka büyük Amerikan yazarını, Kurt Vonnegut'u getiren bir hikayeye tanık oluyoruz. İkinci Dünya Savaşı'nda Alman şehri Dresden'in Amerikalı ve İngiliz savaş uçakları tarafından bombalanması, Oskar'ın dedesini sessizliğe, dilsizliğe, hayatta hiç konuşmamak gibi değişik bir karar almaya itmiş. Sessiz dedeyle geveze torunun arasında dokunaklı ve etkileyici bir gerilim kuran Foer, fotoğraflar, çizimler ve tipografik oyunlarla kaplı sayfalar boyunca bize edebiyatın sınırları olduğunu ve bu sınırları aşmanın hep romancının meselesi olduğunu gösteriyor. Siren Yayınları'nı tebrik edelim: İsmine yakışan bir biçimde bastıkları ilginç kitaplarla kitap kurtlarını peşlerinden koşturuyorlar. Çevrilmesi her açıdan zor Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın'daki dünyanın Türkçe'de yaşadığını memnuniyetle gördükten sonra, kitabın finalinde Lyle Owerko'nun 'Falling Man' olarak adlandırılan fotoğraflarıyla yüzyüze geliyoruz. Oskar'a yakışan bir oyuncu saflıkla kitabın son sayfalarını hızla çevirdiğinizde bir kuleden ölüme atlamış adamın gerçekten de göğe yükseldiğine şahit olacaksınız. Yazarın amacı, tam da bu anda, size Dresden'e yapılan saldırıları hatırlatmak bence. Ve biraz da, ayrılmaktan hüzünlendiğimiz Oskar'ın masumiyetiyle karşıtlık oluşturan şiddetin 'Müslümanlar'dan önce Batı'dan geldiğini ima etmek.- Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın, Jonathan Safran Foer, Çeviren: Algan Sezgintüredi, Siren Yayınları, 394 s., 22 YTL