kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 27 Nisan 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Prof. Dr. Vural ALTIN (Boğaziçi Üniversitesi Nükleer Mühendislik Anabilim Dalı emekli öğretim üyesi)

Gecikmiş zorunluluk: Nükleer Enerji

Türkiye enerjisinin yüzde 73'ü, dışa bağımlı!
* Türkiye 2007 yılında tükettiği genel enerjinin yüzde 73'ünü ithal kaynaklardan, 41 GW kurulu gücüyle ürettiği 191 GWh elektriğin yüzde 48'ini doğalgazdan sağlamış. Halbuki doğalgazın hemen tamamı ithal edilmekte ve fiyatı petrole endeksli olarak artıyor. Bu bağımlılığın frenlenip, oranının azaltılması lâzım.

* Nükleer santrallar, yılın büyük bir kısmında 'emre amade' olup, yüzde 90'lara varan kapasite faktörleriyle çalışabildiklerinden, 'baz yükü' santralı olarak çalıştırılmaya yatkınlar. Ancak, devreye sokulup çıkarılmaları veya çalışmaları sırasında, güç düzeylerinin yükseltilip alçaltılması zaman aldığından, talebin gün içindeki kısa süreli değişimlerine ayak uydurmaları, pek mümkün değil. Halbuki doğalgaz santralları, yarım saat gibi kısa bir zamanda devreye sokulup çıkartılabilir ve yakıtın akış hızını değiştirmek suretiyle, güç düzeyleri değiştirilebilir. Yani, hem baz yükü santralı olarak, hem de 'talep izlemek' için çalıştırılmaları, görece kolay. Nükleer santrallar bu kapsamda, elektrik arzının genişletmenin yanında; doğalgaz santrallarının taşıdığı 'baz yükü' görevini kısmen devralarak, bu santralların bir kısmının 'yük izleme' işlevine yöneltilip, yenilenebilir enerji kaynaklarını yedekleme işlevinde kullanabilmeleri için serbest bırakılmalarını sağlamak üzere gündeme gelmiş durumda. Aksi halde, yenilenebilir enerji kaynaklarının; elektriğin temin güvenilirliği ve üretim-iletimdağıtım şebekesinin kararlılığı risklerini artırmaksızın, daha üst düzeyde devreye sokulabilmeleri mümkün değil.

* Nükleer santralların özel sektör tarafından kurulmasına öncelik tanınmakta. Halbuki nükleer santralların, ilk yatırım maliyeti yüksek, inşa süreleri uzun. Yatırımların geri dönüşü beş yıla varan uzun sürelerden sonra başladığından, serbest bir piyasada projenin seyrini öngörebilmek zor. TETAŞ'ın 15 yıllık satın alım garantisi, bu belirsizliği azaltmayı hedeflemekte. Kamunun santral için sağladığı yer tahsisi ve lisanslama hizmetleri gibi altyapı yardımları, keza teşvik amaçlı. Dünya'nın hemen her ülkesinde, enerji sektörünün tüm dallarında benzeri uygulamalar var. Kamu bu teşvikleri sunarken bir yandan da, TETAŞ'ın satın alma ilanı sonucu oluşacak fiyatların ekonomik olmasını sağlamaya çalışıyor...

URANYUM REZERVLERİ AZ
* Nükleer teknoloji, her ne kadar kaynak çeşitliliğini artırmak suretiyle enerji temin güvenliğini artırabilecek ise de, başlangıçta büyük oranda dışa bağımlı olmak zorunda. Fakat her teknolojide olduğu gibi, yerli katkı oranı artırılmak suretiyle 'yerelleştirildikçe, yerli bir kaynak gibi davranmaya başlıyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin enerji açısından kendine yeterliliğinin de artırılması amacıyla, teknolojinin bir yandan kullanılırken, diğer yandan yerelleştirilmesi hedeflenmekte. TAEK (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) ölçütleri bu yüzden, teklif veren firmaların, yerli katkı oranını paket sonunda yüzde 60'a ulaştırmaya yönelik bir yol haritasını sunmalarını şart koşuyor. Bu da yeterli görülmüyor. Türkiye'nin bilinen uranyum rezervleri az. Dünya enerji konjonktüründe nükleere doğru hızlı bir kayma gerçekleşecek olursa, yakıt temini açısından sıkıntılarla karşılaşılması olasılığı var. Buna karşı önlem olarak, TAEK ölçütleri aynı zamanda; 'yakıt üretiminin ülke içinde yapılmasıyla ilgili olarak plan ve program önerilecektir' şartını koşmakta. Sürecin tasarımlandığı şekilde sonuçlanması halinde, geriye programın, güvenlik mevzuatının etkin icrasıyla ve öngörülen sürede tamamlanması kalıyor.

* Türkiye'nin elektrik talebi; 1970-80 yılları arasında yüzde 11, 1981-90 arasında yüzde 8.9, 1990- 2000 arasında yüzde 8.6 artmış. 2001 ekonomik kriziyle duraksadıktan sonra; 2006'da yüzde 6 artışla 174.6 GWh'a, 2007'de de yüzde 8.4 artışla 189.3 GWh'a ulaşmış. TEİAŞ'ın (Türkiye Elektrik İletim A.Ş.) değerlendirmelerine göre; talep artış hızının görece düşük, ortalama yüzde 6.3 oranında seyrini öngören 'alçak senaryo'nun gerçekleşmesi halinde dahi, 2016 yılında 322 GWh'u bulacağı öngörülen talebin karşılanamaması olasılığı var.

* ETKB enerji arzını genişletip temin güvenliğini artırmak amacıyla; elektrik üretiminin halen dayandırıldığı doğalgaz, kömür ve hidro kaynaklarına; yenilenebilir ve nükleer olmak üzere, iki ayak daha ilave etmeyi planlıyor. Nitekim, 2007 yıl sonuna kadar lisanslanmış olan rüzgâr kapasitesi sadece 250 MW iken, EPDK'nın 2007 yılı sonunda yaptığı rüzgâr santralları çağrısına 85 GW'lık başvuru oldu. Bunun 40 GW'ı gerçekleşecek olsa bile, büyük rahatlama sağlanacak.

* Ancak, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretiminin; bu kaynakların kesintili veya değişken olmaları, öte yandan elektriğin büyük ölçekte depolanmasının halen mümkün olmayışı nedenleriyle; şebeke istikrarının sarsılmaması için, emre amadeliği yüksek başka kaynaklara dayanan güç santrallarıyla yedeklenmeleri gerekiyor. Fakat bu 'başka' kaynağın doğalgaz olmaması lazım, bu kaynağa bağımlılığın daha fazla artmaması için. Nükleer enerji bu kapsamda gündeme gelmiş durumda; 5710 Sayılı Yasa da, bu nedenle çıkarıldı.