kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 21 Nisan 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ÜLKÜ TAMER

Salihli'de bir şiir ikindisi

Tuğrul Keskin, Salihli için "şiirin başkenti" diyor. Belki abartılı... Şairleri tanıdığım için söylüyorum, şair neredeyse şiirin başkenti de orasıdır. Geçen hafta bir avuç şair için şiirin başkenti gerçekten Salihli'ydi.
Salihli Şiir İkindileri artık durmuş oturmuş, kimliğini bulmuş bir etkinlik. Yıllar önce Mehmet Başaran'la katılmıştım bu etkinliğe. Geçen hafta da 39. Şiir İkindileri'nde Nihat Behram, Haydar Ergülen, Fikret Hakan, Mehmet Çetin, Mahzun Doğan'la ve başta Namık Kuyumcu'yla Dinçer Sezgin olmak üzere İzmirli şair dostlarla toplandık.
Tanımaktan mutluluk duyduğum Salihli Belediye Başkanı Mustafa Uğur Okay, çağdaş, aydın bir yönetici. Etkinliği yürekten destekliyor. "Kentlerin kültürel dokularının oluşturulması" için özel çaba gösteriyor. Bu çabasının ürünleri somut biçimde, Belediye Tiyatrosu'yla, resim sergileriyle, başka etkinliklerle görülebiliyor.
Şiir İkindileri, bu çalışmaların bir ürünü. Bu yıl, Tuğrul Keskin'in önderliğinde gerçekleştirilmiş. (Uzun aradan sonra Tuğrul'la karşılaşmak gerçekten çok güzeldi.) Etkinliğe ilkinden bu yana aralıksız katkılarda bulunmuş Oğuz Okul'un adını da anmam gerekiyor.
Benim için gerçekten unutulmaz iki gündü.
Ataol'a katılıyorum. Nihat Behram, 68 kuşağının önde gelen şairidir. Yıllardır görmemiştim onu. Salihli'de karşılaşmak büyük mutluluktu. Şiirlerini kendi sesinden dinlemek de...
Şiiri "teatral" okumak tüylerimi ürpertir. Televizyonda bol bol örneklerini görüyoruz. Nihat da öyle okuyor şiirlerini. Ama onunki bambaşka. Dinlerken hiç yadırgamıyor, aksine keyif duyuyorsunuz. (İşte Nihat'ın bir ayrıcalığı daha.)
Haydar Ergülen'le, toplu şiirlerini yeniden, yeniden okuduğum bir dönemde karşılaşmak da güzeldi. Şiirden çok kedilerden söz ettik. Bir "kedi delisi" daha. Mahallenin, kediler açısından, "baba"sı. Yıllar süren emekten, terden, duygu yoğunlukları yaşamaktan sonra şiirin babalarından olmayı da başardı. Her yeni şiirine merakla, sevgiyle eğiliyorum.
Fikret Hakan... Sinemanın yanı sıra edebiyat sevgisini de diri tutmuş bir dost. Müzikte tek sesliliğe acımasızca karşı. Ama başka konularda kendi tek sesliliğini çılgın bir savaşçı gibi koruyor. Neyse ki o arada kendi sevimliliğini de koruyor. Öfkeyle başladığı bütün konuşmalarını "İyi geceler arkadaşlar" diye bitiriyor.
Bir mutluluk da Mehmet Çetin'i tanımam oldu. Yıllar süren cezaevi ve yurtdışı serüvenlerinden sonra bir insan nasıl bu kadar sıcak olur, sevecen olur, hoşgörülü olur, aklım almıyor. Ne yalan söyleyeyim, pek okumamıştım şiirlerini. Ama "giderim, zeytin ağaçlarının ordan / zahmet etme kovmak için beni / bilirim önceki hayatımdan / giderim" dizelerinin şairini bundan sonra ilgiyle izleyeceğim.
Mahzun (kimi yerlerde Mahsun yazılmış; Muhlis bile diyen olmuş) Doğan'la da uzun süreden sonra karşılaştım. Namık Kuyuımcu'yla olduğu gibi. Namık'ın sıcak dostluğu yüzünden fışkırıyor. Bülten incelediğimi görünce öteki şairlerle birlikte ortaklaşa iki altılı ganyan oynattı bana. Neyse ki, ikisini de tutturarak onurumuzu kurtardık; şair başına 170'er lira kazandık. Ama bunu Haydar yazacak, ben ayrıntıya girmeyeyim.

Etkinlikte beni belki de en çok keyiflendiren olay şiirlerimi Levent Akpınar'dan dinlemek oldu. Zülfü'nün bestelediği şiirlerimden altısını.
İnanılmaz güzel bir sesi var Levent'in. "Selam Olsun" u, "Memik Oğlan" ı, "Güneş Topla Benim İçin" i, "Kırda Vurulanların Türküsü"nü o kadar güzel, o kadar yalın, yürekten, etkileyici bir biçimde seslendirdi ki...
Kapanış yemeğinde de aldı sazını eline, halk türkülerimizi söyledi.
Keşke bir albümü olsa da sık sık dinleyebilsem diye düşündüm.
Ama inanıyorum, bir süre sonra birileri Levent'i "keşfedecek", sesini o kısıtlı çevrenin dışına taşıyacak.
Evet, bir Salihli Şiir İkindileri daha yaşandı. Sonbaharda 40'ını devirecek. Bu tür etkinliklerde sanatçı, şiirlerini "seyirci" ye okuyor genellikle. Ama Salihli'de "dinleyici" var. Bu özellik, ikindileri uzun yıllar sürdürür sanıyorum.