kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 9 Aralık 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Demokratik tasarımlar

Hızla değişen ve gelişen modern yaşam, gündelik hayata yeni kurallar dayatırken, eskiden kalantorların tekelinde olan 'hayatın zevkleri' de ucuzluyor. İsveçli mobilyacı IKEA, Türkiye'yi de tasarımın demokratikleşmesi kavramıyla tanıştırdı..
Tasarımla ilgili fikirler giderek değişiyor. Yakın bir geçmişe kadar tasarım (özellikle modern tasarım) kavramı, zenginler için üretilmiş pahalı objeleri nitelemek için kullanılırdı. Günümüzde ise modern tasarım, zarif bir sadelik taşıyan çizgileriyle yalnızca popüler ve ulaşılabilir olmakla kalmadı, bireysel değişimin ve bir anlamda da eşitliğin sembolü haline geldi. Yani maaşınız faturalarınızı karşılamaya yetmeyebilir ama 5 YTL bile olmayan bir lambayı satın alarak eskiden sadece çok paralıların tekelinde olan 'hayatın zevklerinden' yararlanabilir ve kendinizi modern, farklı, sıra dışı hissedebilirsiniz. 2005'in mayıs ayında ilk mağazasını Ümraniye'de açan IKEA da herkes için daha iyi bir günlük yaşam yaratmak hedefiyle yola çıktı ve ucuza mal edilen tasarım harikası ürünleriyle, Türkiye'yi de 'demokratik tasarım' kavramıyla tanıştırdı. Bugün, Forbes dergisinin en zenginler sıralamasında ilk beşte yer alan Ingvar Kamprad'ın 1943'te marka olarak tescil ettirdiği IKEA adı, Ingvar, Kamprad, Elmtrayd ve Agunnaryd kelimelerinin ilk harflerinden oluşuyor. Yani kurucunun adı ve soyadının, doğduğu çiftliğin ve yaşadığı köyün isminin baş harflerinden. 1931'de daha beş yaşındayken mahalle arkadaşlarına ıvır zıvır satarak başladığı ticaret yaşamını halen sürdüren, her yıl İsveç'teki tüm çalışanların yeni yıllarını tek tek ve bizzat kutlayan, çok eski model bir Volvo kullanan, asla ekonomi sınıfı dışında uçak bileti almayan ve kuşkusuz dünyanın en başarılı isimleri arasında yer alan bu ilginç adamın hikâyesini Erdal Şafak 15 Mayıs 2005 tarihli SABAH Pazar'da mükemmelen anlatmıştı. Dileyenler internetten yazıya ulaşabilir... Biz burada, IKEA'nın kasım ayında Bayrampaşa'da açtığı mağazasının görüntüleri eşliğinde tasarıma verdiği öneme ve tasarım ekibine göz atalım. Ayşe EKER

* IKEA'da tasarımın demokratikleşmesi kavramının esasını oluşturan yassı kolileme sistemi aslında tamamen bir kaza sonucu ortaya çıkıyor. 1956'da, Kamprad'la birlikte çalışan bir teknik ressam ürettiği bir masayı arabaya yüklemeye çalışıyor. Masanın ayaklarının arabaya sığmasına imkân yok, bunun üzerine Gillis Lundgren usta "Hay Allah! Ayakları çıkarıp, masanın altına koyalım, sonra yeniden monte ederiz," diyor ve iş bitiyor. Bagaja rahatça yüklenen yassı koli, hem Kamprad'ın hayatını hem de kitleler ve tasarım arasındaki ilişkiyi kökünden değiştiriyor. İçinde bol miktarda 'hava' da paketlenen koca ambalajın ve nakliyesinin maliyetinden kurtuluyorlar. Ürünü monte etme ve taşıma işini de müşteriye bırakınca fiyatlar diğer mobilya fiyatlarıyla kıyaslanamayacak bir düzeye iniyor ve Ingvar Kamprad hızla dünyanın en zengin adamlarından biri oluyor.

* Teknik ressam Gillis Lundgren, IKEA'nın ilk tasarım ekibini kuruyor. İlk ürünlerden Billy isimli kitaplık ve Klippan kanape, bugün hâlâ en çok satanlar arasında. Halen hayatta olan Avrupalıların %10'unun bir IKEA yatağında ana rahmine düştüğü iddia ediliyor. Yassı koli sisteminin ortaya çıkmasıyla çok çok ucuza mal edilen mobilyalar, kuşaktan kuşağa aktarılan ve bir sürü duygusal yük de taşıyan aile mobilyası kavramının da yavaş yavaş terk edilmesine neden oluyor.

* IKEA mağazalarında kestirmeden istediğiniz departmana gitmek imkânsız. Ana kapıdan giriyor, okları takip ederek yol boyunca bir evin her bölümünü kat ederek çıkıyorsunuz dışarı. Bu ilkeden asla taviz vermiyorlar. Tam da bu nedenle bütün mağazalar şehrin dışında ve çok büyük. Birçok ülkede, şehir merkezlerinde ya da alışveriş merkezlerinde küçük ve bir konuda uzmanlaşmış IKEA dükkânları açma teklifinde bulunulmuş. Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değil, çünkü "Bizim vizyonumuz, mümkün olduğunca çok sayıda kişi için daha iyi bir günlük yaşam, bu da hayatın tümünü kapsıyor. Parçalamamız söz konusu değil," diyorlar.

* Diyelim bir kanape almak için geldiniz. Hiçbir zaman kanapeyle sınırlı kalmıyor, kasaya gidene kadar fırın eldiveninden sabunluğa, çöp tenekesinden bıçağa kadar bir sürü şeyle doldurmuş oluyorsunuz sepetinizi. Mağaza yöneticileri yılda üç kez müşterilerin içeride nasıl bir rota izlediğini ortaya seriyor. Mesela ABD'de bir mağazada, erkeklerin karılarıyla birlikte döşemelik kumaşlar bölümüne girmekten hiç hoşlanmadıklarını fark edip, kumaş bölümünün girişine tamir aletleri yerleştirmişler. "Sattığımız tornavidaların sayısına inanamazsınız," diyorlar.

* Genelde ihtiyacınız olan en temel şeyleri önceden belirledikleri için IKEA'cılar ülkelerin tüketim alışkanlıklarıyla ilgili çok kapsamlı araştırmalar yapmıyorlarmış. Bu da bazı tuhaf durumlara yol açmış zaman içinde. Mesela Vancouver'da 1976'da açılan mağazada bir bakmışlar ki cam vazolar kapış kapış gidiyor, stok dayandıramıyorlar. Sonunda, müşteriler arasında yapılan küçük bir araştırma gerçeği ortaya çıkarmış: Kanadalılar, Avrupalıların su içtiği bardakları çok küçük buldukları için, küçük vazoları su bardağı yerine kullanıyorlarmış meğer.
Haberin fotoğrafları