kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Kasım 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Oyunculuk sektöründe hanımağa gibi olmak gerekiyor

HATİCE UTKAN MAGAZİN
Kartallar Yüksek Uçar'ın meşhur Hanımağası'nı canlandıran Nurseli İdiz ilginç açıklamalarda bulundu. İdiz 'Oyunculuk sektöründe hanımağa gibi durmanız, acıları içinize atmanız, gerekiyor. Maalesef benim içim magazine de, halka da çok fazla açık' dedi..
İLİŞKİLİ HABERLER
Oyunculuk sektöründe hanımağa gibi olmak gerekiyor
Yıllardır ne tiyatrodan, ne sinemadan, ne de televizyondan vazgeçebilen Nurseli İdiz'i şu sıralar perşembe akşamları Fox TV'de yayınlanan 'Kartallar Yüksek Uçar' dizisinin hanımağası olarak izliyoruz. Dizi ve tiyatro oyunu 'Kadıncıklar' arasında koşturup duran İdiz, oyunculuk sektöründe hanımağa gibi güçlü durmak gerektiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor: 'Kendi acılarınızı, özel hayatınızda olup bitenleri, hiçbir şeyi insanlara yansıtmamanız gerekiyor. Maalesef benim içim dışarıya da, magazine de, halka da çok fazla açık.' Dizilerde genellikle katı ve sert kadınları canlandıran Nurseli İdiz aslında öyle bir insan olmadığını, hassas ve espirili olduğunu belirtiyor.

* Kartallar Yüksek Uçar dizisindeki karakterinizi biraz anlatır mısınız?
Bir hanımağa... Daha önce oynanmış ve artık klasikleşmiş bir rol. Oyunculara binde bir gelebilecek rollerden. Topraktan gelen bir kadın, kocası genç yaşta öldürülüyor. Çocuklarını büyütmek için mücadele veriyor, çiftçilik yapıyor. Ama daha fazla büyümek için kirli işlerin içine giriyor. Güçlü, duygularını ve bireyselliğini bastırmış, kocasını unutamamış katı bir kadın.

GÜÇLÜ GÖRÜNÜRÜM AMA
* Sizin karakterinizle Hanımağa'nınki birbirine benziyor mu?
Aslında o kadar sert değilim, espirili bir kadınımdır. Güçlü görünürüm ama o görüntünün altında, hayata karşı duruşumda o kadar sertlik ve kararlılık taşımam. Oynadığım karakterlere göre daha naif bir tipimdir. Hatta 'Bu oynadığım karakterlerin kafası onda bir oranında bende olsaydı, neler yapardım' diye düşünüyorum bazen.

* Bu dizinin önceden çekilmiş olması sizin için avantaj mı?
Benim için avantajlı çünkü artık klasikleşmiş bir eser. Atilla İlhan senaryosunda oynamak her oyuncunun hayalidir. Ben genelde seçici davranıyorum. Ama projeleri seçerken parasal olarak karar vermiyorum. Bu seneki dizilerde de benim oynayabileceğim çok fazla rol yoktu. Bana gelen en uygun teklif buydu.

* Dizi sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hesap kitap yapılmadan, düşünülmeden çok fazla dizi yapılıyor. Bence bu sektöre zarar veriyor. Daha az ve daha öz iş yapılmalı. Çoğu dizi ziyan oluyor. Senaryonun iyi tasarlanmış olması gerekiyor, oyuncuların iyi oynaması gerekiyor. Birinden biri aksarsa o dizi tutmaz.

* Size gelen rolleri neye göre değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle senaryoya bakıyorsunuz. Senaryo sizi nereye taşıyabilir, önceki işleriniz dışında sizi nereye götürecek, oyuncu olarak siz senaryoyla ne kadar bütünleşiyorsunuz, ne kadar farklı bir kalıba girebiliyorsunuz... Bunların hepsine bakıyorum.

* Şimdiye kadar bütünleştiğiniz bir rol oynadınız mı?
Hayır ama bundan sonra iki rol oynamak istiyorum televizyon için. Bir komedi dizisinde yer almak istiyorum. Bir de kenar mahallede, alt sosyal sınıftan bir kadını canlandırmak istiyorum. Bu ikisini oynamadan emekli olmayacağım.

* Televizyonda program yaparsam, bu bir haber programı olur demiştiniz...
Evet, insanlara yardım edebilmek, bazı sorunları deşebilmek adına haber programı olsun isterim. İçeriksiz bir eğlence programı yapmak bu yaştan sonra bana çok anlamlı gelmiyor. Belki bir bilgi yarışması yapabilirim.

* Bu aralar çok aktifsiniz, bu özel hayatınızı etkiliyor mu?
Özel hayat diye bir şey yok, bir gün dışarı çıksanız tüm dengeler bozuluyor. Ancak uyumaya, çocuğunuzu bir-iki saat görmeye zaman ayırabiliyorsunuz.

* Uzun süredir oyunculuk yapıyorsunuz. Bu sektörde olmak size ne öğretti?
Aslında bu sektörde biraz hanımağa gibi durmak gerekiyor. Geçen gün Hülya'nın bir röprotajında da vardı, tamamen kendi içinizi kapatmanız gerekiyor demişti. Kendi acılarınızı, özel hayatınızda olup bitenleri, hiçbir şeyi yansıtmamanız gerekiyor. Maalesef benim içim dışarıya da, magazine de, halka da çok fazla açık. Aslında daha katı durabilmek gerekiyor ama ben bunun dışında bir insanım. Ama biraz öğrendim ve tecrübe kazandığımı söyleyebilirim.

* Hiç ortalarda olmadığınız bir dönem oldu mu?
Hiç kaybolmadım ben. Her sene kesinlikle bir tiyatro, en azından bir iki dizi yaptım. Bir sezon bile ara vemedim. Ama magazinde hiç yer almadığım zamanlar olmuştu. Gazetelerde özel hayatımla ilgili bir şey görülmediği zaman 'ortadan kayboldu' deniliyor ama ben 27 yıldır- şu an 47 yaşındayım-hiç bir zaman ara vermedim.

KALICI OLMAK ÖNEMLİ
* Ekranlara ilk çıktığınızdan bu yana neler değişti?
O zamanlar çok gençtik, herkesin bir ilk parlaması oluyor. Basın üstünüze geliyor sonra insanlar size alışıyorlar. Ama ben gençlere şunu söylüyorum; o kadar çok parlayan, sonra yok olan insan var ki... Önemli olan çok uzun yıllar kalıcı olabilmek...

* Ne zaman duracaksınız?
65 yaşına kadar çalışırım sonra da keyfim için çalışırım diyorum. Çünkü bu zamanlar bir oyuncunun en olgun çağları. Mesela yurtdışına baktığınız zaman, bizim yaşlarımızdan sonra oyuncular tecrübe kazanıyor ve ustalaşıyor. Ama Türkiye'de 30'lu yaşlara kadar olan yaş grubuna ya da 60'tan sonraya yer var. Çünkü sadece genç insanlara ya da yaşlı insanlara hikayeler yazılıyor. Ben yine de kendimi çok şanslı buluyorum. Çünkü uzun yıllardır, ara vermeden faal bir şekilde çalışıyorum.

* Altın Portakal Film Festivali'ne çağrılmadınız diye hiç sitem ettiniz mi?
Evet, çünkü bugüne kadar hiç çağrılmadım. Çağırsalardı giderdim. Bazı gruplar var. Bunu Antalya Film Festivali için söylemiyorum ama çok popüler olan oyuncuları tercih etmiyorlar. Sanki çok popüler olmak yeterince sanatsal derinliği olmamak anlamına geliyor onlar için... Ama popüler oyuncuların da sanatsal derinliği olabiliyor.
Haberin fotoğrafları