kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 2 Ağustos 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
VAROŞLARA UZANDILAR RP’li kadınlar kapı kapı dolaşıp, ev toplantıları yapıyorlardı. Erdoğan’ın hedefi bu sayede varoşlara uzanmaktı.

Kadınları siyasete soktu kaleyi içerden fethetti

BARIŞ ERDOĞAN
30 yaşındaki RP Beyoğlu İlçe Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Görüşçülerin alışkın olmadığı bir metot izliyordu: "Mutfağa ve evine hapsedilmiş kadınları siyaset sahnesine çağırmak." Erdoğan'ın izlediği stratejiye göre, mutfakta kim iktidar olursa Türkiye'de de o iktidardı..
Darbe sonrası kurulan Turgut Özal'ın ANAP'ı, Necmettin Erbakan'ın siyasi yasaklı olmasından da faydalanarak 'milli görüş' camiasının önemli bir kesimini saflarına katmıştı. Aslına bakılacak olursa kendini merkez sağa yerleştiren Turgut Özal, Milli Görüş camiasının içinden çıkan bir isimdi. Yeni kurulan ANAP, İstanbul'da özellikle de Beyoğlu bölgesinde yaşayan muhafazakâr gençler arasında reis olarak tanınan Tayyip Erdoğan'a da kanca atma girişiminde bulundu. Ancak Erbakan'dan yeni bir siyasi oluşumun yakın bir süre içinde başlayacağı sinyalini alan Erdoğan, gelen teklifleri reddetti. Uzun soluklu bir mücadeleyi göze alan Erdoğan, üstadına vefalı davranmış, "Benim liderim var" demişti.

MUTFAKTAN İKTİDARA
Erdoğan, ANAP'ın kuruluşundan tam 60 gün sonra RP'nin Beyoğlu İlçe Başkanı oldu. 1970'lerin gençlik kolu başkanı eski arkadaşlarını toparlayarak yeniden siyasal mücadeleye başladı. 30 yaşına henüz basmış Erdoğan, milli görüşçülerin pek de alışık olmadığı bir siyasi çalışma metodu izliyordu. O zamana kadar pek de evlerinden çıkmayan kadınları siyaset sahnesine sürdü. Daha sonra RP'yi iktidara da taşıyacak olan bu modele göre, Refah Partili kadınlar kapı kapı dolaşıyorlar, ev toplantıları düzenliyorlardı. Amaçları diğer kadınları partinin saflarına çekmek varoşlara ulaşmaktı. Zira Erdoğan'ın izlediği stratejiye göre "mutfakta kim iktidar olursa Türkiye'de de o iktidardı." Kaleyi içten fethetmek gerekiyordu. Kısa sürede önce İstanbul İl Teşkilatı ardından tüm RP örgütleri siyasette kadınların gücünden faydalandı. 1986 yılında ilk kez milletvekilliği ara seçimlerinde İstanbul'dan aday oldu. Erdoğan'ın gözünde sadece geleneksel olarak camilerden gelecek oy yoktu artık. Erdoğan partililere yaptığı bir konuşmada "meyhanelere de, diskoya da, hatta genelevlere de gitmeli ve çalışma yapmalıyız" dedi. Gerçekten geneleve giderek kadınların oylarını talep etti, onlara düştükleri "karanlık dünyadan kurtarmayı" vaat etti. Bu ilk milletvekilliği adaylığı yenilgiyle sonuçlansa da onun için önemli bir tecrübe oldu. Siyasseteki her yenilgi onu çalışmak için daha fazla hırslandıracak daha fazla güçlendirecekti. 1989'daki yerel seçimlerde Beyoğlu Belediye Başkanı olmak için aday oldu. Seçimi kazanamadı ama yüzde 20 civarında oyla RP'yi, SHP'nin ardından ikinci parti yaptı.

VEKİLLİĞİ 11 GÜN SÜRDÜ
Artık Erdoğan, tüm İstanbul'da tanınan bir şahsiyetti. 1991'deki genel seçimlerde Erdoğan, İstanbul altıncı bölgeden ilk sırada milletvekili adayı oldu, ikinci sırada Mustafa Baş vardı. Kamuoyuna 'Kutsal ittifak' olarak yansıyan oluşum seçimler sonucu bu bölgeden bir milletvekili çıkardı. Sonunda Erdoğan milletvekili olmuştu. Kasımpaşalı genç politikacı mazbatasını aldı ve Ankara'nın yolunu tuttu. Erdoğan'ın milletvekilliği macerası sadece 11 gün sürdü. Tercihli oy sisteminin olduğu seçimde aynı partiden arkadaşı Mustafa Baş, seçim sonuçlarına itiraz etti. Tercihli oylar yeniden sayıldı. RP'li seçmenlerin çok az bir kısmı tercihli oy kullanmıştı. Tercihleri Mustafa Baş'tı. Erdoğan'ın vekilliği iptal edildi. Kısa süren milletvekilliği macerası Erdoğan'ın moralini bozmadı, onu daha da hırslandırdı. Artık hedefi daha büyüktü. Birçok Avrupa devletinden daha fazla nüfusa sahip olan, Türkiye'nin en büyük, en kozmopolit kentini yönetmek. 27 Mart 1994'te yapılacak yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmak için propaganda çalışmalarını iki yıl önceden başlattı. İlk hedefi partinin İslamcı imajını toplumun gözünde değiştirmek, partiye milliyetçi muhafazakâr bir görünüm vermekti.