kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 27 Temmuz 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Henüz çocukken çayla tanışan Rizeli Mustafa Bilsel, 40 yıllık mesleki birikimini Doğuş Çay'la birleştirerek, en kaliteli ve lezzetli çayların sofralarımıza gelmesini sağlıyor. Bilgi birikimi ve fiziksel özellikleriyle Türkiye'nin 'Çay Dedesi' sıfatını alan Bilsel, bu tanımlamadan çok hoşnut olduğunu söylüyor..
Zamanın birinde büyük bir imparator yaşarmış. Bu imparator çok uzak bir diyarda, Çin'de hükmünü sürermiş. Bir öğle vakti, çiçeklerle bezeli bahçesinde dolaşırken, o zamana kadar hiç duymadığı esrarengiz bir kokuyla karşılaşmış. Bu koku öylesine hoşuna gitmiş ki, hemen yanına hizmetlilerini çağırıp, kokunun kaynağını bulmalarını istemiş. Meğerse koku, kaynayan bir suyun içine kazara düşen yemyeşil ve küçük yaprakçıkların haşlanması sonucu oluşmuş. 'Kokusu bu kadar güzelse, tadı kim bilir nasıldır?' diye düşünen imparator, çayın tadına bakmış... Bu efsanenin ne kadarının doğru olduğu bilinmiyor. Ancak bilindiği kadarıyla çay, keşfedildiği günden itibaren Çin'de bambaşka bir kültür oluşturup, apayrı felsefelerin kapısını aralamıştır. Ünlü Avustralyalı şair Peter Altenberg tarafından 'ruh banyosu' olarak tanımlanan çay, günümüzde sudan sonra en çok tercih edilen içecektir. Çay içmek bir keyif işidir. Dünyada en çok çay tüketilen ülkelerin başında gelen Türkiye, bu keyfi Doğuş Çay ile taçlandırıyor.

1950'Lİ YILLARDAN BERİ ÇAY İŞİNDE
2006 yılından bu yana Doğuş Çay ile birlikte çalışan Türkiye'nin 'Çay Dedesi' Mustafa Bilsel, henüz küçük bir çocukken tanıştığı çayla ilgili bilgi birikimini Doğuş Çay için kullanıyor. Rizeli Bilsel, 1950'li yıllardan bu yana çay işiyle ilgileniyor. Bir dönem Çaykur Çay Araştırma Enstitüsü'nde çalışan Bilsel, Türkiye'de ilk kez Tomurcuk Çayı'nı da keşfeden isim olarak tanınıyor. 40 yıllık mesleki birikimi ve fiziksel özelliklerinden ötürü kendisine 'Çay Dede' dendiği söyleyen Bilsel, bu tanımlamadan dolayı çok hoşnut olduğunu dile getiriyor.

* Çayla yollarınız nasıl kesişti?
1949 yılında Rize'de doğdum ve çayın Türkiye'deki geçmişiyle aynı yaşlarda sayılırım. 1950'li yılların sonlarına doğru, aileme ait bahçesinde, çay üreticisi olarak bu işle ilk kez ilgilenmeye başladım. 1968'de, üniversite yıllarında staj çalışmaları dolayısıyla, Çaykur Çay Araştırma Enstitüsü'ne girdim. Çayda gübreleme ve klonal seleksiyon bölge çalışmalarında stajyer öğrenci olarak başlayan çay serüvenim, okul sonrasında, aynı iş yerinde devlet memuru olarak göreve başlamamla devam etti. Bu görevle birlikte başlayan akademik çay serüvenim ise; 1985 yılına kadar aynı iş yerinde biyokimya şube müdürlüğünde, çayla ilgili değişik konularda araştırmalarla sürdü. 1985 yılında çayın özel sektöre açılmasıyla özel sektöre geçtim. 1985- 2006 yılları arasında yaş çay, paketleme ve kalite kontrol müdürlükleri görevlerinde bulundum.

TOMURCUK ÇAY ÇOK BEĞENİLDİ
* Tomurcuk Çayı'nı Türkiye'de ilk kez siz keşfettiniz, Tomurcuk Çay'ın diğer çaylardan farkı nedir, bu çayın keşif öyküsünü sizden alabilir miyiz?
Biyokimya Şube Müdürlüğü görevini sürdürdüğüm yıllarda, aynı zamanda değişik gül ve çiçeklerin bolca bulunduğu bir botanik bahçe olan Çay Araştırma Enstitüsü'nde sürekli ürün geliştirme üzerine çalışmalar yaptım. Enstitüde yetiştirilen bazı kokulu gül yaprakları ve çiçeklerin, siyah çay ile karışımıyla farklı aromalarda çay içimi olabilir mi düşüncesiyle, aromalandırma konusunda araştırmalarda bulundum. Daha sonra limon, portakal, yasemin, zambak, hanımeli ve bergamot gibi 20 farklı aromanın kuru çay ile karışımlarını deneyerek, laboratuvarda ve toplu tüketim noktalarında yaptığımız testlerin sonucunda, diğer aromaların yanında çaya en uygun aromanın bergamot olduğu kanısına vardık. Aslında daha sonraki yıllarda öğrendik ki, o dönemde bergamot aromalı çay, "earl grey" adı altında, dünya piyasalarında bulunmaktaymış. Ancak, o dönemde yabancı menşeli çayların Türkiye piyasasına girişi ve satılmasının yasak olması, bizim bu çayı bilmeden tekrar keşfetmemizi sağladı.

* Doğuş Çay ile çalışmaya nasıl başladınız?
Doğuş Çay ile 2006 yılının nisan ayında çalışmaya başladım. O döneme kadar uzaktan takip ettiğim ve gerek çay sektörüne, gerekse üretim kalitesine yaptığı yatırımlar ve getirdiği yeniliklerle hep ilgimi çeken ve takdir ettiğim bir firmaydı. 2005 yılında Doğuş Çay, iki yeni fabrikasını devreye soktu ve kapasite artırımına gitti. Bu fabrikaları kurarken dünyada, çay üretimi konusunda en gelişmiş teknolojiler, Türk çayı üretimine adapte edilerek kullanıldı ve tek hedef "standart kalite" idi. Ben de; firma sahipleri tarafından gelen bir teklif üzerine, fabrikalar arasındaki kalite uyumunu ve koordinasyonu yönetmek üzere Doğuş Çay ailesine katıldım ve iki sezondur, büyük bir keyifle, yıllardır biriktirdiğim tecrübelerimi Doğuş Çay markası için seferber ettim.

* Size 'Çay Dede' diyorlar, neden?
Fiziksel görüntü olarak Türkiye'nin 'Deprem Dede'si sıfatını kazanmış deprem uzmanımız Ahmet Mete Işıkara'ya benzerliğim yüzünden herhalde... Kendisi gibi; uzmanlığım olan çay konusunda 40 yıldır verdiğim hizmetler ve mesleki birikimim yüzünden bana bu sıfatı layık gördüler.

* Size yakıştırılan bu sıfatla ilgili ne hissediyorsunuz? Sizce Doğuş Çay'ın yeni reklam kahramanı olabilir misiniz?
Özelikle Ahmet Mete Işıkara'nın mesleğine olan bağlılığı ve çalışmalarıyla halkın sevdiği bir kahraman haline gelmesi, takdirle karşıladığım bir şey. Benim de ona benzetilmem tabii ki beni mutlu ediyor. Bu durumu; gerek insan ilişkilerinde, gerekse mesleki birikimimle, çevrem tarafından sevilen ve saygı duyulan biri olduğum şeklinde yorumluyorum. Doğuş Çay'ın yeni reklam kahramanı olur muyum bilemiyorum ama bu sıfatı bana layık görmeleri bile bana keyif veriyor.

* Son yıllarda yeşil çay başta olmak üzere meyveli çaylara da rağbet giderek arttı. Sizce, siyah çay tahtını kaybediyor mu?
Her farklı çay türünün kendine özgü içim özelliği vardır. Genel kabul gören tüketicinin damak zevkine uygun olanı sunmaktır. Siyah çay, özellikle ülkemiz için çok geleneksel ve kültürel bir içecektir. Diğer çay türlerinin siyah çaya kolay kolay rakip olabileceğini tahmin etmiyorum. Yeşil çay tüketimi bu aşamada Türk damak zevkine yeni yeni sunulmaya başlanmıştır. Biraz evvel bahsettiğim gibi yeşil çay, siyah çaya nazaran içerdiği antioksidan bileşikler nedeniyle, sağlık yönünden bir dereceye kadar tercih edilme sebebi olmuştur. Doğuş Çay, 2004 yılında Türkiye'de üretilen yaş yapraktan, yeşil çay üretmeye başlayan iki firmadan biridir.

* Amerikalılar kahvenin sütsüz ve şekersiz içilmesi gerektiğini, aksi takdirde kahvenin orijinal tadının bozulacağını söylerler. Sizce de bu çay için geçerli mi; şeker ya da meyve aromalarını çayın gerçek lezzetine zarar veriyor mu?
Çayın damak zevki veren içme şekli şekersiz ve aromasız olanıdır. Çünkü değişik tatlandırıcı ve şeker ilavesi ile çaya özgü bulunan aromanın kaybolması, çayın orijinal lezzetini bozmaktadır. Şeker, çayda istenmeyen bazı lezzet özelliklerinin kamufle edilmesini, sütlü çay ise bu özelliklerin iyice açığa çıkmasına sebep olur.