kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 18 Mayıs 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU

Anayasa sen çok yasa!

Burası, hep söylüyoruz, "demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti" ya... Hep şöyle olursa iyi olur:
Başbakan yine kimsenin hayat tarzına karışmadıklarını söyler; ama bir şekilde mayo reklamı yasakları uygulanır.
Böylece kimsenin hayat tarzına karışılmamaya devam edilir.
Bu arada hayat tarzına karışılmasından yakınanların bir kısmı, kapalı bir hayat ve giyim tarzını tercih edenlere karışılmasını makul görmelidir.
Tabii karışılma lafın gelişi; ona da, bilhassa üniversite, çeşitli yasaklar olmalıdır.
Devlet laik olmalı ama mecburi din dersi de bulunmalıdır.
Dini taassuptan korkan, bıkan ve bağnazlığa karşı uyanıklık isteyen kimilerinin başka bağnazlıklar içinde, birçok şeyi kutsal, dokunulmaz, tartışılmaz sayan "aydınlanmış tarzı" da makbul sayılmalıdır. Aynen tersi de.
Aslolan hakikaten, ampullü veya kendinden aydınlanmalı, bir şekil bağnazlıktır.
Şu da çok yerindedir:
Memleketin başbakanı memleketin gazetecilerini sık sık mahkemeye vermeli, yaşam tarzlarına karışmayıp yazı tarzlarını mahkum ettirmelidir.
Ki şu da zaten yerli yerindedir: Genelkurmay'ın çeşitli yargı eleştirileri, basın kritikleri, rejim muhtıraları; "demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti" nin gereği olarak anında "bağımsız" yargı tarafından bağımsız biçimde dikkate alınmalıdır.
Çünkü Anayasa aynen, "Hiçbir organ, makam, merci ve kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz" der.
Bu zaten o, o da zaten bu demektir!
O yüzden;
Meclis işlevsiz, bir dergi baskınlı ama baskısız, yerel mahkeme ise hayalci sayılabilir.
Elbette herkesin adil yargılanma, temyiz, davanın yeniden görülmesi, eksik delillerin tamamlanması gibi hakları mevcuttur.
Bu yüzden, 30 küsur yıl hapis alsa dahi, bir sivil de (sivil de), yani sivil de "masum", bir asker de masum sayılmalıdır.
Ve yüksek yargı, hepimiz için gayet mantıklı şu ayrımı yaparsa, burası daha da demokratik hukuk devleti olur:
Siviller sivil mahkemeye, askerler askeri mahkemeye.
Memlekette, kimi şeriat heveslisinin en az çift, mümkünse birkaç hukuk ve yargı sistemi olmasını arzuladığı malumdur.
"Laik devlet", kanun önünde eşitlik, yargı bağımsızlığı, yargı birliği gibi ilkelerden ötürü kesinkes haklı biçimde işte bunu da önler.
Ama "askeri yargı"nın kapsam genişliği tabii ki bunlara aykırı sayılamaz.
Şu da asla aykırı değildir:
Misal, Şemdinli sanıkları askeri yargıda suçsuz bulunabilir.
Tam kendilerini suçsuz ve serbest zannederken mesela o astsubaylar, birdenbire kendilerini 21 gün "oda hapsi" nde bulabilirler.
Mantıklıdır.
Çünkü, "askeri yargı" ya da rağmen, "askeri yargısız ceza" mevcuttur, uygulanmaktadır; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önemini idrak edemediği için "insan hakları"na aykırı saysa da, iki dudak arasında oda hapsi, hem laikliğe, hem demokrasiye, hem hukuk devletine münasip kaçar.
"Sosyal" kısmından zaten emin değilim.
Çünkü, ne iktidar, ne muhafazakarlar, ne milliyetçiler, ne "sosyal" demokratlar, ne liberaller, ne kimi demokrat, ne de ordu üst kademesi bu "sosyal"den hoşlanır.
O öyle tuhaf bir "devlet niteliği"dir; araya sıkışmış.
Çok tekrar edersen, "sosyaliz, sosyaliz, sosyaliz" diye, "sosyalistiz" filan olur ki...
Uzatmayayım; tıkır tıkır işleyen "demokratik, laik hukuk devleti"ne esastan uymaz!