kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Mayıs 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU

Büyük devlet velet millet

Meydanlarda yüz binler toplanmışken bile...
Yüz binlerce insan iktidara tavır almışken bile...
Yıpranmış, yenilmiş iktidar seçime gitmek zorunda kalmışken bile...
Cumhuriyet, laiklik ve lafta da olsa demokrasi namına bu "demokratik kitlesel tepki" yi önemsemesi, ona güvenmesi, onunla gurur duyabilmesi gereken "devlet adamları ve kadınları" neden böyleler?
Yani, ordu üst kademesinden başlayıp YÖK Başkanı, Yüksek Mahkeme heyetleriyle perçinlenen bu "büyüklük" gösterisi, "devlet sahipliği" iddiası, "rejim biziz" havası, halka bu tepeden bakış, bu güvensizlik, azarlama üslubu, "babalık" pozisyonu neden?
Neden "büyük dönüşüm, değişim, devrim, sürekli reform" nefesiyle yola koyulmuş bir cumhuriyeti kendi akılları ve yüreklerinin sınırlarında donduruyorlar?
Cumhuriyet'i kim, tek başına birtakım statülere emanet etti?
Neden, aslında "Cumhuriyet mitingleri" için (kürsülerden ziyade) meydanlara çıkanlar da dahil, "halk" tan hazzetmiyorlar pek?
Neden halkı, en azından büyük çoğunluğu, güvenilmez, kaypak, cahil, eciş bücüş, kaba saba, idrakten uzak, bazen koyun bazen keçi, hatta teke, korkulu ve kokulu, terli ve tehlikeli bulmakta bu denli ısrarlılar?
Üstünlüklerinin ne olduğunu ve nereden kaynaklandığını sanıyorlar?
"Cumhuriyet" ile "demokratik, laik, sosyal hukuk devleti" nin birer "kamu görevlisi", dahası "kamu hizmetlisi" olmanın ve bununla onur duymanın dışında, ne tür bir zümre hakimiyeti imtiyazına sahip olduklarını düşünüyorlar?
Azarlamalarının, sürekli yol göstermelerinin, yoldan çıkacağız diye korkmalarının, çıkmayalım diye ha babam uyarmalarının, kulak çekmelerinin, parmak sallamalarının, hep aynı şeyleri ezber ve terennüm ettirmek istemelerinin, emir verip tehdit etmelerinin meşru kaynağı nedir?
Kendi yükümlülüklerindeki işlerle ilgili hesap da vermeleri gerekenler...
Yani savunmada, güvenlikte, ordu mensuplarında, hukukta, adalette, yargı insanlarında, akademide, eğitimde, öğretim kadrolarında ve öğrencilerde, binalarda, lojmanlarda, insanlarda ve onların muhatap olduğu tüm vatandaşlarda ne sorun varsa; bunlar konusunda "kamusal sorumluluk, duyarlılık, hesap verebilirlik" içinde olması gerekenler...
Neden hep en üstün, en layık, en haklı, en doğru, en yetkili, en büyük, en ağır, en okkalı, en meşru, en akil pozlardalar?
Cumhuriyet neden "Paşalık" kurumunu lağvetmişti, neden "Zade" likler silindi?
Cumhuriyet neden ısrarla "her türlü zümre hakimiyeti ve tahakkümü ile imtiyaza karşı" kurulmak zorundaydı?
Cumhuriyet neden Saray'ı, hanedanları, dini ve dünyevi ayrıcalıklar ile üstünlük iddialarını ret ile işe başlamak zorundaydı?
Tamam, fiilen şu oldu bu olmadı ama, neden feodal kurumlar, ağalık gibi statüler, en azından kağıt üstünde "cumhuriyetçi" filan değildi?
Laiklik meselesi sadece soyut "din" in kendisiyle mi ilgilidir yoksa özde ve fiilen, "dayatmacı din aristokrasisi ile din gücüyle mutlak iktidar iddia edenler" in yok edilmesi, her dünyevi işe karışmayı meşru kılan "din adına imtiyazlar" ın da kırılması mıdır?
Peki, "laiklik" bir de buysa, bu kez laiklik adına yeni zümre hakimiyeti ve imtiyazlar icat ile icra neyin nesidir?
Bu "cumhuriyet aristokrasisi"; Cumhuriyet idealinin bizzat yok etmek istediği her türlü aristokratik, ayrımcı, mutlak kudret iddia edici, zümre egemenliği ve imtiyazla donanmış şeylerin bir ve bin türlüsü değil midir!

"Meydanlar", demokratik tepki ve tavırdır.
Ama "Cumhuriyet Aristokrasisi", Cumhuriyet'in esasına, özüne, en azından vaadine, sözüne; damardan ve özde karşı, karşıt, aykırı bir imtiyaz ve zümre tahakkümü şeklidir.
Hakiki cumhuriyetçi, hele bunu "sol"dan iddia edenler, feodal bir aristokrasi benzerini, sırf rütbesi, sırf cüppesi, sırf kürsüsü, sırf makamı var diye makul ve hoş göremez.
Bu
içten pazarlıklı, tutarsız iktidar özde demokrasiyi temsil etmiyor; ama bu cumhuriyetçi türü de sözde cumhuriyetçi!