kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Mayıs 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
Jak Kamhi

'Türkiye hiçbir zaman şeriat ülkesi olamaz'

ŞELALE KADAK
ŞELALE KADAK
"Türkiye'de Allah'a şükür gençlik, ordu bu Cumhuriyet'in koruyucusudur. Türkiye'de şeriat olamaz" diyen Jak Kamhi, seçimlere gidilerek büyük bir krizin önlendiğinin altını çizdi..
Avrupa'da cumhurbaşkanlarına, başbakanlara, siyaset adamlarına bir telefon uzaklığındaki 'âkil adam' O. Jak Kamhi'den söz ediyorum. Bakmayın 80'ini devirdiğine. Müthiş hafızası ve bilgi birikimiyle 'benim' diyen gençlere taş çıkartır. Emeklilik, kitabında yazmıyor. Hele konu Türkiye'nin meseleleri olunca, hiç üşenmiyor ve anında soluğu problemimiz olan ülkede alıyor. Son yıllarda özellikle Fransa'da başta Avrupa Birliği olmak üzere Ermeni meselesi gibi önemli konularda çalmadık kapı bırakmıyor. Peki ne oluyor? Tabii ki söz konusu kişi pek çoğunun 'kadim dost' diye nitelediği Jak Kamhi olunca, kapılar sonuna kadar açılıyor. Kamhi bazen daha Ankara hareketlenmeden ya da randevu talep ederken, görüşmelerde bulunmuş ve Türkiye'nin hanesine bir artı yazmış oluyor.

Yuvarlak Masa'da 12 yıl
Uzun yıllar İktisadi Kalkınma Vakfı Başkanlığı'nı yaptığından, daha da önemlisi Avrupa Yuvarlak Masası'nda tam 12 yıl üye olarak görev yaptığından Avrupa'daki birçok başkan, başbakan, cumhurbaşkanı ile ilişkisini dostluk derecesinde yakınlaştırmış O. Sadece AB üyesi ülkelerden önemli sanayicilerin üye olabildiği Avrupa Sanayicileri Yuvarlak Masası (ERT), Kamhi'yi üye yapmak için özel bir üyelik şartı dahi getirmiş. İşte yukarıda saydığım özelliklerini bildiğimden, Fransa'da Sarkozy cumhurbaşkanı seçilince "Peki bu bizim için aslında ne anlama geliyor" sorusuna cevap bulabilmek için ben de Kamhi'nin kapısını çaldım. Jak Kamhi söyleşi taleplerini hep nazikçe geri çeviren bir isim. Ancak konu ülke meselesi olunca talebimi kabul etti. "Benim en büyük servetim ki Allah kaybettirmesin, bana duyulan güvendir" diyen Jak Kamhi şimdilerde hatıralarını yazıyor. Onun gönderdiği ve kendisine gelen pek çok önemli mektuptan söz ediyor. "Her biri bir kitap olur. Şimdi hatıralarımı yazıyorum ki, torunlarım da benim nasıl bir insan olduğumu öğrensinler" diyor...


* Yine bir seçime gidiyoruz. Gelişmeleri siz nasıl yorumluyorsunuz? Ülkemizde vuku bulan son gelişmelerin daha büyük problemler yaratabileceğinden endişe ediyor idim. Seçimlere gitmemizle önemli bir kriz önlendi. Ben Cumhuriyet yaşadım. Atatürk'ün ölümünü gördüm. Türkiye'miz Ata'ya çok şey borçlu. Onun icraat ve inkılapları sayesinde bu güzel günlere eriştik. Gelişmemizin boyutu, komşu devletleri kıskandırıyor. Bizler Türkiye'mizin layık olduğu seviyeye ulaşmasını istiyoruz. Bu gelişmemizi, değişik sebeplerden istemeyenler var. Tuzaklar kuruluyor. Ve bizler de bu tuzaklara düşüyoruz. Oysa düşmemeli. Bir birlik içinde bunlara karşı çıkmalıyız. Neyse ki en güzel sonuç bulundu. Türkiye'nin potansiyeli çok yüksek. Hep söylüyorum. Türkiye'nin AB'ye girmesi ekonomik potansiyeline bağlı. Türkiye hazmedilecek bir ülke haline gelince otomatik olarak AB'ye girecek.

* Cumhurbaşkanını halkın seçmesi konusundaki yorumunuz nedir? Cumhurbaşkanını halkın seçmesi güzel bir şey. Ama bunun metotları var. Komplike bir iştir. Cumhurbaşkanının birçok nitelikleri olması gerekiyor. Tarafsız olması gerekiyor. İnşallah bu sorun seçimden sonra çözülür.

* Siz hem siyasetin içindesiniz, şöyle bir bakıyorum, dünyadan ve Türkiye'den bütün liderlerle bir araya gelmişsiniz, hem de milletvekilliğine hiç sıcak bakmamışsınız. Neden? Ben hiçbir zaman siyasete girmedim. Oğlum girdi tabii. Ama siyasetin içinde oldum. Birçok defa danışmanlık da yaptım. Mesela Çiller'e yapmıştım. Şimdi de Abdullah Gül tarafından verilen 'Gönüllü AB Elçisi' sıfatım da var. 1975'ten beri politikanın içindeyim yani. Politikada birçok konu, resmen görüşülmeden gönüllü elçiler aracığıyla dile getirilir, olgunlaştığı takdirde de hükümetler resmen tartışırlar. Ermenilerle olan ilişkilerde öyle oldu mesela. Önce Ermeni makamlarıyla gönüllü elçiler aracılığıyla temaslarda bulunur, oradan görüşler olumlu olursa, gelip Ankara'da temaslarda bulunurdu. Ama ben hiçbir zaman bir partiye mensup olmayı düşünmedim. Türkiye'de hangi parti olursa olsun, ben yalnız hükümetlere değil, ülkeme hizmet etmişimdir.

* Toplumun bir bölümünde şeriat korkusu var. Öyle ki cumhuriyet mitingleri tahmin edilenden çok fazla kişiyi çekti... Türkiye'de bu tür korkular hep olmuştur. Ve kanaatimce bunun ortaya çıkması iyi olmuştur. Ta Atatürk zamanın da vardı böyle korkular. Gizli bir şey değildi. Ben Anadolu'da çok bulundum. İnşaat yaptım, mühendislik yaptım. Oralarda başı örtülü kadın çoktu. İstanbul benim dünyaya geldiğim yıllarda dört yüz bin nüfuslu kozmopolit bir şehir idi. Ve başı açık insanlar çoğunlukta idi. Şimdi Anadolu'dan göçlerle 16 milyon olunca başı örtülü de arttı. Bu normal bir olaydır. Ama tabii bunun bazı anayasal kuralları var. Buna da itaat etmek gerekir. Şeriat korkuları hep olmuştur ama Türkiye'de Allah'a çok şükür, gençlik, ordu bu Cumhuriyet'in koruyucusudur. Türkiye'de şeriat olamaz.

* İş dünyasının nabzını da tutuyorsunuz. Ekonomideki gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz? Bizim sorunlarımız değişik. Bugün Türkiye'de vahşi bir kalkınma var. Nasıl Asya'da, Japonya, Kore'de olmuştur. Bizde de öyle. Bu gelişme sırasında birçoğu zarar görecek. Bazıları da fayda görecek. Tekstil, elektronik ve başka sektörlerde sorunlar var. Dengeler değişiyor. Bir taraftan ithalatçıların, bir taraftan ihracatçıların lobisi var. Çarpışıyorlar.