kapat
27.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Metreslik olayı ya da hödük bayan

Oturmuş konuşuyoruz. Dört kadın. Yoksa dört BAYAN mı demeliydim? Direnmenin alemi yok, savaşı "Bayancılar" kazandı! Bayan aşağı bayan yukarı.
Gazete manşetleri bile bayanlı mayanlı... Biz "Kadıncı"ların durumu kabullenmekten başka çaresi yok. "Bayan bayana laflamak"tan, "bayan bayana meyhaneye gitmek"ten sonra ev kadını yerine EV BAYANI lafını da duydum ya geçenlerde... Olay bitmiş yani... Teslim oldum. Lobimi değiştirerek durumdan keyif almaya karar verdim. "Bayan Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Hamdi Angut" tabelasını tez zamanda görmek istiyorum. Tabipler Odası bu konuyu bir an önce gündeme alsın, karar çıkartısın. Biz bayanları daha fazla rencide etmesinler. Bu da jinekologlara ve BAYANLAR lobisine küçük bir hizmetimiz olarak tarihe geçsin.

Neyse.. Bayan mevzuunu daha önce irdelediğimiz (Hatırlayınız: Şişme Bayan Bulunur! yazısı) ve de sadık okurlarımızı sıkmamak adına konuyu kesip devam ediyorum. (Sadık okurlarım da dört değil 44 taneymiş bu arada, Allah hepinizden razı olsun. Siz 44 neferimin pardon okurumun bayramını en içten dileklerimle Ğbu da ne demekse, en içten HANGİ dileklerimle?- kutlarım. Diğerlerininkini kutlamıyorum. İmza: Dağ küskünü Tavşan)

Evet biz dört BAYAN, BAYAN BAYANA laflıyorduk. Mevzu ise şuydu: (Şükür girebildik) "Ekonomik kriz şartlarında evli olmayan ve de iyi para kazanamayan genç, güzel ve entelektüel -bu çok önemli- kadınlar pardon BAYANLAR için yeni eko-derman olarak "Metreslik" kurumunun tekrar gündeme getirilmesi, teşvik edilmesi ve hatta kurumsal hale getirilmesi".

Bu sohbete inanın hiçbir katılımım olmadı. Ben, çeşitli tonlarda habire "aaa, aa-aa, a-a-a-aaa" diyen, mahallenin hiçbir halttan haberi olmayan şişman teyzesi rolünü oynuyordum. Bunu bilhassa söylüyorum ki sonra "SABAH PAZAR'ın ahlaksız yazarı Tömbelekçi hanım" demeyesiniz... Üstüne üstlük ben evli bir baa-yanım. Dolayısıyla mukaddes evlilik müessesesini yıkma ihtimali olan bu tip hain planlarda bir parmağımın olması eşyanın tabiyatı gereği mümkün değil.

HEDEF: KOLEJLİ ESNAF

Neymiş efendim bu yeniden canlandırılmış metreslik modeli vesilesiyle, aşka ve kültüre susamış ancak sosyal çevreleri gereği bu susuzluklarını gideremeyen bazı erkekler mutluluk bulurken, entelektüel kızlar da rahata erip, yıllardır erteledikleri öykülerini, romanlarını, resimlerini böylece yazma, çizme olanağına sahip olabilirlermiş. Aman işte yok feminist olacağız, yok sadece aşık olduğumuz adamlarla beraber olacağız diye sürüm sürüm sürünmüyorlar mıymış. Zaten aşk adına, evlilik umudu adına erkeklerden hep darbe yemiyorlar mıymış. Üstelik üç kuruş para kazanacağız diye çalıştıkları işlerden dolayı bütün yetenekleri de körelmiyor muymuş. Özgür kadın, özgür kız diye ortalarda fellik fellik dolaşıp, işte efendim bir takım naneler de yiyip sonra gene tek başlarına, üstelik hırpalanmış ve de örselenmiş Ğlaflar da böyle yani- kalmıyorlar mıymış mış mış...

Böyle bir kumpasa alet edilecek erkek modelini de saptamışlar. Kolejli esnaf! Esnaf olsunmuş çünkü onların oturmuş bir düzenleri olurmuş. Şehir değiştirmeleri, karılarını boşamaları pek mümkün değilmiş. Ama bir renkliliği olması için bir "ecnebi tedrisatı"ndan da geçmiş olması gerekiyormuş.

Yani şöyle olsunmuş: Fransız liselerinden birinde tahsil yapmış olsun, iyi kötü işletme tahsili yapmış olsun, bu arada kolej tahsilinin de etkisiyle dünyayı da görmüş olsun, iki kalem bir şeyler okumuş, hepten de cahil kalmamış olsun, sonra gelsin babasının işini devralmış olsun, babasının işini bir heves geliştirmiş, bu da ondaki kariyer hırsını tatmin etmiş olsun, akabinde aile, cemaat baskısıyla evlenmiş olsun, iki de çocuk patlatmış olsun, yaşı biraz ilerleyince kanı bitlenmiş olsun ve kanını en bitlendiği günlerden bir günde bizim tabu devirenlerden biriyle karşılaşmış olsun, aşık olsun ve olaylar gelişsinmiş.

İstedikleri de çok şey değilmiş. Oturdukları evin kirasını versin, limiti çok da yüksek olmayan kredi kart borçlarını ödesin, tuvaldi, fırçaydı, CD'ydi, kitaptı gibi hediyeler getirsin. Bu kadarmış yani. Karşılığında neşe, muhabbet...

İşte tam bu noktada erkekler dünyasından büyük alkış alacağımı umduğum soruyu patlatıyorum: Erkeklerin aptal olduklarını nereden çıkartıyorlarmış?

Nasıl ama? Bir de bana erkek düşmanı derler...

Klasik cevabımı aldım tabii: Ben aşktan ne anlarmışım... Uğrunda neler yapılırmış.

Sohbet benim hödüklüğümün oybirliğiyle kabul edilmesiyle kapandı. Bana bundan sonra HB (HÖDÜK BAYAN) da diyebilirsiniz... Lobime bir katkı daha...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır