kapat
27.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Garson bira getir!

Mekanları birbirinden ayıran, servis personelidir. Bu yüzden garson hikayeleri hiç bitmez. İşte size John Steinbeck'le bir garson arasında yaşanan gerçek bir diyalog
Bütün dünyada lokantaların, her seviyeden yerin kendine has, karakteristik özellikleri arasında müşteri açısından en belirleyici tercih sebebi, servis personeli olmalıdır. Neden mi? Çok basit: Bir müşteriyi ilgi alanına göre mutfak marifetleri ile, ya da dekorasyon ya da lokantanın konumu ile cezbedebilirsiniz. Ama şundan kesinlikle emin olun. Elinizde tutamazsınız. Şayet servis yetersizse. Çünkü belirleyici olan insani-ilişkidir. Şundan şüphe etmeyin, büyük bir maharetle pişmiş yemeği daha önümüze getirenler sizin o yemekten alacağınız zevki yok edebilir, ya da artırabilir. Çünkü yemek işi aynı zamanda bir "ruh hali"dir. Keyfe bağlıdır.

Biliyorsunuz eğlenceli garson hikayeleri dünyanın her yerinde revaçtadır. Bunların bir kısmı geniş bir muhayyilenin ürünü iken, bazılarına herkes rastlamış olabilir. Geçenlerde elime bir kitap geçti: "Can Boğazdan Gelir" Ephraim Kishon'un yazdığı öyküler. Yazarın sunuşuna göre "Dünyanın En Güzel İkinci Zevki Hakkında". İçinde daldan dala atlayan öyküler yer alıyor. Tabii ki garsonlar da nasiplerini almışlar: "Garsonların tutumu hakkında söylediklerime küresel açıdan da bakabilmek için, dünyaca ünlü yazar John Steinbeck ile adı verilmeyen bir İsrailli garson arasında geçen bir diyaloğu burada vermek istiyorum. Bu diyaloğun kelimesi kelimesine gerçek olduğu, o zaman bana John Steinbeck'in şahsen yazmış olduğu mektuptan anlaşılmaktadır.

Garson! Şef!

Buyrun, Bay Sternberg.

İki kişilik kahvaltı, lütfen.

Derhal. İki kişilik kahvaltı. Şimdi... Bir şey soracağım... Şey... Bay Sternberg. Siz, o ünlü Amerikalı yazarsınız, değil mi?.. Hani gazetelerde sözü edilen?..

Oğlum, benim adım Sternberg değil. Benim adım, John Steinbeck.

Demek öyle? Dün gazetede resminizi gördüm. Bana mı öyle geliyor, yoksa yanılıyor muyum, resimde sakalınız daha uzundu değil mi? Ülkemizde biraz kalmak istediğiniz ve rahatsız edilmemek için sade bir turist olarak geldiğiniz filan yazılıydı. Yanınızdaki kızınız mı?

Yanımdaki eşim, Bayan Steinbeck.

Sizden bir hayli genç görünüyor da...

ZORBA'NIN BÖYLESİ!

Ben kahvaltı ısmarladım.

Derhal Bayan Sternberg. Otelimize her zaman sizin gibi ünlü yazarlar gelir. Geçen hafta Exodus'un yazarı buradaydı. Siz Exodus'u okudunuz mu?

Okumadım.

Ben de okumadım. Çok kalın bir kitap. Ama Aleksis Zorba'nın filmini gördüm. Aleksis Zorba'yı siz mi yazdınız?

Hayır, ben yazmadım.

Çok beğendim de... Hele bir yerinde gülmekten çatlıyordum. Neresinde biliyor musunuz?..

Kahvaltıda bana kahve, eşime de çay getirin lütfen.

Gerçekten de Aleksis Zorba'yı siz yazmadınız mı?

Yazmadım dedim ya!

Peki size neden Nobel Ödülü verildi?

Gazap Üzümleri için.

Demek bir kahve, bir de çay.

Evet.

Merakımdan soruyorum Bay Sternberg, böyle bir ödülde kaç para verirler? Bir milyon dolar verildiği doğru mu?

Bu sohbetimizi kahvaltıdan sonra sürdürsek nasıl olur?

O zaman da benim vaktim olmaz. Bir şey daha sormak istiyorum. Neden ülkemizi ziyarete geldiniz, Bay Sternberg?

Benim adım Steinbeck.

Ama siz bir Yahudi değilsiniz, değil mi?

Değilim.

Anlamıştım. Amerikalı Yahudiler hiç bahşiş vermez de. Yazık ki kötü zamanda geldiniz. Bu mevsimde durmadan yağmur yağar. Yani böyle bir havada nereyi doğru dürüst görebilirsiniz ki?

Yumurtam rafadan olsun.

Üç dakika kaynayacak, değil mi?

Evet.

Derhal. Biliyorum. Amerika'da garsonlarla böyle samimi konuşulmazmış, öyle mi Bay Sternberg? Ülkemizde samimi bir hava eser. Ben iki yıl ortopedi tahsili yaptım, ama ne çare ki devam edebilmek için bizde torpil şart. Torpil olmadı mı, böyle yerimizde sayarız.

Rica etsem, yumurtamızla birlikte kahvaltımızı getirir misiniz?

Yumurta üç dakika kaynayacak, biliyorum. Yani Aleksis Zorba da hani filmlerin şahıydı, şahı! Son sahne biraz arabeskti, ama gene de dört dörtlüktü. Bizim aşçı sizin de iki filminiz olduğunu söylüyor. Doğru mu?

Doğru.

Örneğin hangisi?

Örneğin, Cennet Yolu.

Aaa gördüm onu. Yemin ederim ki gördüm. Amma da komikti. Hele ormanın içinden ağaçları nehre kaydırıp şehre götürmeleri yok mu?..

Öyle bir sahne Aleksis Zorba'da olacak.

Tamam, tamam, haklısınız, peki daha başka neler yazıyorsunuz?

Örneğin, Fareler ve İnsanlar hakkında.

Mickey Mouse hakkında mı?...

Serviste saygı ve sevgi duyduğumuz arkadaşlar sakın alınmasınlar. Her mesleğin böyle eğlenceli mensupları olabiliyor. Kishon'u, biraz da "Bayram Şekeri" niyetine naklettim. Bayramınızı kutlarım.

Mükellef sofralara Susuz Kebap

Malzemeler

1 kuzu budu ve kol 1 tatlı kaşığı tarçın 1 tatlı kaşığı tuz 7-8 tane biber, yanında 1 adet defne yaprağı

Yapılışı

Kuzu budunu yıkayınız. Süzgeçte suyu iyice süzdürünüz. Tarçın ve tuz ile ovunuz ve tane biberleri üzerine saplayınız. 30 dak. dinlendiriniz. Büyük bir tencereye yerleştiriniz. Üzerine bastırması için ağırlık koyunuz ve kapağını kapatınız. Çok hafif ateş üzerinde 4-5 saat kapağını sık açmadan pişiriniz.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır