kapat
27.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
En güzel bayram çocukluk mevsimidir

Neydi sırrı o eski bayramların? Neydi o büyüklerin bize ballandırarak anlattıkları eski bayramlarda artık eksilen giz ve bir daha geri dönmeyecek olan? Bu yazı işte o sırrın çözülmesiyle ilgilidir.
O zamanlar bana ve kardeşime mutlaka yeni elbiseler dikilir, kırmızı veya siyah rugan pabuçlar alınır ve yatağımızın başucuna konurdu. Annem günlerce önceden başlayarak kan-ter içinde börekler, tatlılar yapar, arife gecesi saatlerce süren ve sonunda perma ilacından zehirlenmesiyle sonlanan kuaför serüveni yaşar, hepimizi her arife gecesi korkudan öldürürdü. Ev, günlerce ama günlerce sanki günahlarından arındırılmak istenircesine temizlenir ve nihayet bayram sabahında babam bayram namazından dönünce uykudan kapanan gözlerle Ğbiraz homurdanarak-eller öpülür, harçlıklar alınır, birlikte büyük bir kahvaltı edilir, radyodaki oyun havaları ve/ya bayram skeçleri dinlenir, sonra da büyük ziyaretlerine, oradan tiyatro izlemeye gidilirdi. Bayramın adı 'kurban'sa, o zaman günlerce bahçemizde bizimle arkadaşlık eden koyun kesilir, bu yüzden ağlanır, çok ama çok üzülünürdü. Fakat durum ne olursa olsun, bütün bu telaşın ve yorgunluğun sonunda, her zaman annemin kendi çocukluğunda yaşadığı bayramlar yine de bizimkinden daha güzel olarak ilan edilir, ne yapsak 'şimdiki bayramlar asla ve asla onun çocukluk bayramları' kadar güzel olamazdı.

Yalnız annemin mi? Bütün çocukluğum ve ilkgençliğim büyüklerin kendi çocukluklarında yaşadıkları bayramları ağızlarından bal damlayarak anlatışlarını hayranlıkla dinlemekle geçti. Onlara inandım ve anlatıla anlatıla efsaneleşen o eski zamanlara hep özendim. Zaman geçti, dünya döndü, ben de anne oldum ve bir gün kendimi, o sabahın çok erken saatinde uyandırılmaktan, kapı kapı akrabaları ziyaret etmekten, annemin arife kuaförü serüvenlerinden ve gözümüzün önünde öldürülen dostumuz koyunlardan dolayı, yaşarken pek de mutlu olmadığımız sahneleri de dahil olmak üzere oğluma 'benim çocukluğumdaki bayramlar' efsaneleri anlatırken yakaladım. Ağzımdan bal damlarken, oğlum da heyecanla beni dinliyordu. İşte o anda büyü bozuldu, anladım ki, büyümüştüm.

İnsanın ağzından bal damlayarak anlattığı unutulmaz, olağanüstü anıları, aslında ne olaylar, ne de kişiler üzerine kurulmuştur. İnsan en fazla kendi çocukluğunu, yaşı ilerledikçe hem çocukluğunu hem de ilkgençliğini özler. Çünkü anılarda asıl anlatılan ve özlenen çocukluğun saflığı, henüz düşkırıklıkları, korkular, ihanetler, yalnızlıklar ve çelişkilerle tanışmamışlılığın güzelliğidir. Çocukluğu sevgi ve güven içinde geçmiş olan şanslılarımızın özlediği, ne eski bayramlar, ne de eski aşklardır. Biz aslında o zamanlardaki kendimizi özleriz. Özleriz. Biz, çocukluğumuzun uzun, hiç bitmeyen günlerini, sonsuza dek süreceğini sandığımız arkadaşlıklarımızı, herkesten güçlü olduğuna yürekten inandığımız babamızın yarattığı güveni, hep yanıbaşımızda, asla yargılamadan ve daima affederek her derdimize deva olan tek kadın: annemizin yarattığı sevgiyi özleriz. Özleriz biz. Çok özleriz. Bazan bir kokuyla, bazan bir şarkı, bir şiir, bir filmle ya da bir rüyayla özleriz. Burnumuzun direği sızlar, anılar apansızın dökülür hafıza çekmecelerinden, gülümseyerek o günleri düşünürüz. Bayram, doğum günü gibi özel günler çocukluğumuzu unutmamamız için yaratılmış şahane ama çok hınzır tuzaklardır. İşte bu yüzden annemin (annenizin, anneannenizin, dedenizin, yakında da sizin) çocukluğunda şimdikilerle kıyaslanamayacak kadar basit ve çeşitsiz lunaparklardan 'şahane panayırlar' olarak bahsetmesini, yeni bir elbise ve ayakkabıyı fetişistce övmesini, akrabalarla yenen kalabalık aile yemeklerini kraliyet sofraları gibi ballandırmasını artık içinde hüzün de bulunan bir geniş gülümsemeyle dinliyorum. Annem çocukluğuna özlem baladı söylüyor aslında. Çocukluk duygularını anıyor. Tıpkı diğer 'bizim çocukluğumuzdaki bayramlar başkaydı' diyen herkes, tıpkı hepimiz gibi...

Çünkü bütün çocuklar güven ve sevgiye ihtiyaç duyarlar ve bunu kesinlikle hakederler. Çocuklarımıza ilerde ballandırarak anlatacakları güzel bayram anıları yaşatalım. Hem kendi çocuklarımıza hem de gücümüzün yettiği kadarıyla başka çocuklara, özellikle sokak çocuklarına.

(Kurban konusundaki tartışmalara gelince; Dünya ve değerler o kadar hızla değişiyor ki, biz istesek de, istemesek de gelecek 20 yıl içinde kurban keserek hayır yapmak, tamamen kansız hayırlara dönüşecektir. Aslolan kan ve gösteriş yerine hayır yapmaksa, bundan rahatsız olmak da gerekmeyecektir.)

Hepinize iyi bayramlar.

ÖNERİ PAKETİM

Haftanın filmi

Muson Düğünü (Yön: Mira Nair) 'Beyaz Hintliler'in bizimkine pek benzeyen aşırı duygusal yaşamlarından birkaç günlük bir kesitte aile, sevgi, aşk ve ahlak kavramlarına bakışları anlatılıyor. Hollywood'dan sıkılanlara önerilir.

Haftanın şarkısı

Benimle Oynar mısın? (ille de Bülent Ortaçgil) Bu albüm asla yaşlanmayacak ve eskimeyecek genç şarkılardan ve yıllanmış şaraptan hoşlananlara önerilir

Haftanın kitabı

Hızlı Gazeteci (Necdet Şen) Türkiye'nin en yetenekli çizerlerinden Necdet Şen'in muhalif, kara mizah dozu yüksek çizgi roman kahramanı Hızlı Gazeteci'nin yeni serüveni. Kaçırmayın, tiryakisi olacaksınız. Üçüncü Sayfa Güzeli: Cem Mumcu Kısa, etkileyici ve güzel hikayeler. Okuyunca çarpılacaksınız!

Haftanın oyunu

Tiyatroseverler bu köşede her hafta tiyatro da tanıtmam konusunda bana e-postalar yolladılar. Haftaya tiyatroya gideceğim, beğendiklerimi ileteceğim. Söz.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır