kapat
10.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

İşte! bu mektup

SABAH, Irak lideri Saddam Hüseyin'in Başbakan Bülent Ecevit'in bu ay başında yazdığı mektuba, cevap niteliğinde kaleme aldığı mektubu tam metin olarak yayınlıyor. Dışişleri Bakanlığı'na Irak'ın Ankara büyükelçiliği tarafından iletilen mektubun içeriğinin, bazı kesimlerin öne sürdüğü gibi sert ifadeler içermediği görülüyor.
3 sayfalık cevap mektubunda Başbakan Ecevit'e BM denetçileri hakkındaki düşüncelerini, Amerika'nın kendilerine olan düşmanca tutumunu anlatan Saddam'ın, mektubuna "Bismillahirrahmanirra-him" diye başlaması dikkat çekti. Mektupta dikkat çeken bir diğer önemli nokta da Saddam'ın, Başbakan Ecevit'e bu mektubu gönderdiği günlerde Birleşmiş Milletler'e gönderdiği bir diğer mektubun içeriğinden hiç bahsetmemiş olması. Saddam, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'a yazdığı bu mektupta Türkiye'yi Irak'a karşı düşmanca tutum sergilemek, iç işlerine karışmakla suçlamış ve sonunda "Aksi taktirde sonuçlarına katlanırlar" ifadesini kullanmıştı. Ancak Ecevit'e gönderilen mektupta, BM'ye gönderilen bu mektupta yer alan sert ifadelerden tek kelime bahsedilmiyor. İşte Saddam'ın kaleme aldığı mektubun çevirisi:

Bismillahirrahmanirrahim

Başbakan Bülent Ecevit'e /Ankara

Selamün Aleyküm;
2/2/2002 tarihinde Bağdat'ın Türkiye büyükelçiliği tarafından Dışişleri Bakanlığımıza iletilen mektubunuzu okudum.

İlk olarak, size prensip olarak bu husus konusundaki bakış açımızı açıklamak isterim. İnanıyoruz ki, bizim de içinde bulunduğumuz bölgede istikrar sağlamak, Türkiye, Irak ve bölge ülkeleri için yararlı olacaktır. Kendi güçlerini yasal olmayan bir hakkı elde etmeyi sağladığını düşünenler ya da hakları olmayan şeyleri almak için zorlayanlara cesaret vermek yarar sağlamayacaktır. Ortak olarak çalışmamız gereken önemli konulardan biri de bölgemizi (Ortadoğu) kitle imha, kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlardan arındırmaktır. Bu amacı elde etmeye yarayacak yöntem, 1991 yılında BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan 687'nci Kararı'nda yer almaktadır. Bu karar, ABD'nin önderliğinde güç ve maksadına göre BM Güvenlik Konseyi'ndeki ülkeler tarafından alınmıştır. Irak, bu kararın yazımında yer almamış, karar hakkında sonra da bir yorum yapmamıştır.

Bununla beraber, Irak'ın bu kararı yerine getirmesini denetleyen Güvenlik Konseyi'nin etki altında kalmış üyeleri, özellikle Amerika, Irak'ın kararın gerektirdiklerini yerine getirdiğini bilmektedir. Ancak bu ülkeler, karşılık olarak, kararın 14'üncü paragrafında da belirtildiği gibi, Irak'a uygulanan ambargoyu kaldıracağına, bu yükümlülüklerini yerine getirmemek için BM denetçilerine problem yaratılıyormuş gibi hikayeler ürettiler.

Dahası, Amerika'nın "BM denetçileri (Bağdat'a) geri dönsün" isteği, geçmişte yaşanan tecrübelerle kıyaslanarak değerlendirilmeli. Tecrübelerden ders çıkartılmalı. BM denetçileri, Irak'ta Mayıs 1991 ile Aralık 1998 arası incelemelerde bulundu. Bu yıllar arasında BM ekibi ziyaret etmek ve incelemek istediği her fabrika ve merkezi kontrol etti. Bunlar arasında yüzlerce askeri, bilimsel ve endüstriyel bölge vardı. Ancak UNSCOM'un (BM Silah denetleme ekibi) eski başkanı Ekeyus'un Irak'ta incelenmesi gereken yerlerin yüzde 95'inin incelendiği yönündeki açıklamasına rağmen, silah denetçileri Amerika'nın etkisiyle merkezlerin tam olarak incelendiği yönünde BM Güvenlik Konseyi'ni hiçbir zaman dürüst ve adil bir rapor sunmadılar. Uluslararası Atom Enerjisi Merkezi de Haziran 1998'de BM Güvenlik Konseyi'ne Irak'ın artık nükleer bir kapasitesi olmadığı yönünde bir rapor sundu.

16/12/1998 tarihinde BM denetçileri, Güvenlik Konseyi ile Genel Sekreterin haberi ya da onayı olmadan Amerika'nın emri ile Irak'tan geri çekildiler. Aynı gece, Amerika ve İngiltere, Irak'ın BM denetçileriyle ortaklaşa çalışmadığı yönünde sahte açıklamalar yaparak saldırgan tutumda bulundu. Bu saldırı, Güvenlik Konseyi'nin onayı olmadan gerçekleştirildi. Bu, Amerika ve İngiltere'nin ortaklaşa aldığı, kaynağı hak ve hukuk olmayan, aksine güç ve çıkar olan bir karardı. Bu nedenle, Irak konusu, agresif Amerikan kibiri karşılığında değil, hukuk ve doğrular kaynağıyla ele alınmalıdır. Amerika, ambargoyu dayatan, Kuzey ve Güney Irak'taki askeri saldırıları devam ettiren, Irak'ın iç işlerine karışmayı öngören saldırgan politikalarından vazgeçmelidir. Bu saldırgan politikalar var oldukça, uluslararası hukuk, adaletin temeli ve Güvenlik Konseyi kararları üzerine kurulu kapsamlı bir sonuç hiçbir zaman elde edemeyiz.

Amerika, eskiden olduğu gibi istediği zaman ve koşulda, BM ekiplerini etkisi altına alacak sahte hikayeler üretebilir. Bu nedenle, bize göre, bölge ülkeleri Amerika'nın bu politikasını görmek için beraber çalışmalı ve buna izin vermemeli.

Kitle imha silahları konusu, ki Irak'ın artık elinde böyle silahlar ve silah üretmek için niyeti de yoktur, bölgemizin kitle imha silahlarından arındırılmasını isteyenlerin öncelikli konusu olmalıdır.

Bu bağlamda Türkiye'den; iyi komşuluk ilişkileri için gerekli olan şeyler ile uluslarası hukukun kurallarına bağlı olmasını, bölgede istikrar ve güvenliği sağlamak için atılan ciddi adımlarda yer almasını ve özellikle bölgedeki ve dünyadaki bazı ülkeler gibi, ki bu ülkelerin çoğu Amerika'nın müttefiki, Amerika'nın tehditlerine dengeli ve geniş açıdan bakmasını isteriz. Türkiye, hiçbir zaman saldırı ve kibir içeren Amerikan tehditlerine resmen karşı çıkmamıştır.

Tüm içtenliğimle;

Saddam Hüseyin, Irak Devlet Başkanı /Bağdat 7/2/2002



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
PARLAMENTO
DSP   129
MHP   127
ANAP   78
DYP   85
AKP   53
SP   48
TDP   3
BAĞIMSIZ   15
BOŞ   12
TOPLAM   550

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır