kapat
10.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Hz. Peygamber'in cenaze namazını kimler, niçin kılmadılar?

İslam tarihinde meydana gelen çok önemli bir olaydan söz edeceğiz bugün... Bu olayı, Alevi ve Sünni kaynaklar, ittifakla naklederler.

Anlatacağımız, son derece önemli olan bu olay, İslam tarihinde Alevi-Sünni ayrılığının doğuşunun da temel sebepleri arasında yer almaktadır.

O nedenle nakledeceğimiz bu olayı lütfen dikkatle, vicdanla, insafla ve de adalet duygusu ile okuyalım ve düşünelim.

Eğer akıl ve mantığınızı düzgün işletirseniz, insaf ve vicdanınızı baskı altına almazsanız, adalet ve hakkaniyet duygunuzu köreltmezseniz, o zaman Alevi-Sünni sorununu kolaylık çözmüş olursunuz, kimlerin haklı, kimlerin haksız olduğunu kavramış olursunuz, ondan sonra da Şiilere, Alevilere karşı aykırı gözle bakmaz, aksine saygı duyarsınız. Şimdi konuyu ibretle okuyalım:

Hz. Peygamber vefat etti

Yüce Allah Kur'an'da "Her nefis ölümün tadını tadacaktır" diye buyurmuştur. O nedenle kişi peygamber de olsa, madem ki insandır, mutlaka ölümün tadını tadacak ve bu dünyadan bir gün göçecektir...

İşte bu ilahi fermana uyarak sevgili peygamberimiz de, hicretin 11. yılında Rebiülevvel'in 12'sinde pazartesi günü, miladi takvime göre 8 Haziran 632 tarihinde akşamüzeri vefat ettiler, ilahi emre uyarak temiz ruhu ile yüce rabbinin huzuruna uçtular.

Başta ehlibeyt olmak üzere bütün Müslümanlar sonsuz bir acıya boğuldular. Kafirler ile gizli kafir münafıklar ise büyük bir sevince kavuştular.

Bir süre ciddi bir heyecan ve panik havası oluştu, üzüntüden kim ne yapacağını bilmiyordu. Bir kısmı da Hz. Peygamber'in ölümüne bir türlü inanamıyordu. Hatta Ömer kılıcını çekerek "Kim Muhammed öldü derse başını vururum" diye haykırıyordu. Sonra sinirler yatıştı. Ebubekir, bir konuşma yaptı, "Her kim Muhammed'e tapıyorsa, bilsin ki Muhammed ölmüştür. Her kim Allah'a tapınıyorsa bilsin ki Allah ölümsüzdür ve ebedidir. Her nefis ölümün tadını tadacaktır. Muhammed de bir insan olarak ölmüştür. Bunu kabul edelim ve sakin olalım" anlamında bir konuşma yaptı. Böylece heyecanlar dindi, insanlar sakinleşti ve panik havası dağıldı.

Cenazeyi terk ettiler

Hz. Peygamber'in naaşı, vefat esnasında bulunduğu Aişe'nin odasındaydı. Üstüne bir örtü örttüler ve sakinleşen sahabeler ve ehlibeyt, cenazenin yıkanması ve defin işini düşünmeye başladılar. Tabii hanımlar yine ağlaşıyorlardı. Fakat erkekler ve bilhassa başta Hz. Ali olmak üzere ileri gelenler, cenazenin normal işlerini nasıl yapacaklarını planlıyorlardı.

İşte tam bu sırada bir haber geldi. Medineli Müslümanların yani Ensar'ın ileri gelenleri, Beni Saide gölgeliği denilen yerde toplanmışlar ve Hz. Peygamber'in yerine kimin halife seçileceğini tartışıyorlardı.

Bu haberi duyan sahabelerden Ebubekir, Ömer, Osman ve Haşimilerin yani peygamberimizin ehlibeyti ile diğer akrabalarının dışında herkes cenazeyi terk etti ve halifelik tartışmasının yapıldığı yere gittiler. Böylece Hz. Peygamber'in cenazesi bir bakıma ortada kalmıştı. Hz. Ali, aile fertleri ve yakın akrabalarının dışında cenazenin çevresinde kimse kalmamıştı. Ebubekir, Ömer, Osman ve diğer ileri gelenlerin hepsi halifelik tartışması yapılan Beni Saide gölgeliğine gitmişlerdi.

Hz. Ali, ehlibeyt ve Haşimilerden başka kimse yoktu peygamberimizin cenazesi çevresinde...

Herkes üzgündü. Bir taraftan Hz. Peygamberimizin vefatına üzülüyorlar, bir taraftan da sahabenin başta ileri gelenleri olmak üzere büyük çoğunluğunun cenzeyi terk edip, hilafet tartışmalarına gitmelerine üzülüyorlardı.

Kimler defnettiler

İkinci gün yani 9 Haziran 632 Salı günü cenazenin yıkanma ve defin işi ile uğraşıldı. Cenazeyi Hz. Ali yıkadı, Fadl bin Abbas, Usame bin Zeyd ve kölesi Şükran, yıkama işinde Hz. Ali'ye yardımcı oldular.

Cenaze namazı uzun sürdü, önce erkekler sonra kadınlar ve çocuklar gruplar halinde odaya girip imamsız olarak cenaze namazlarını kıldılar.

Vefat ettiği Aişe'nin odasında bir mezar kazıldı ve ancak bir gün sonra, çarşamba günü seher vakti defin yapılabildi.

Hz. Ali, ehlibeyt ve diğer Haşimiler, cenazenin yıkanması, namazının kılınması ve defin edilmesi hizmetleri ile meşgul olurlarken, diğer sahabeler halife seçimi için tartışıyorlardı.

Ebubekir, Ömer, Osman ve diğer birçok ileri gelen sahabe, Hz. Peygamber'in cenaze törenine, cenaze namazına ve cenazenin gömülme işlerine katılmamışlardı.

Bu durum; başta Hz. Ali olmak üzere, ehlibeyt mensuplarını, yani peygamberimizin akrabalarını derinden yaralamış ve fazlasıyla üzmüştü... Gerçekten çok acı bir durumdu bu...

Ebubekir Halife

Hz. Peygamber'in cenaze törenine katılmayan ve Beni Saide gölgeliğinde hilafet tartışması yapan Mekkeli ve Medineli sahabiler, uzun tartışma ve çekişmelerden sonra Ebubekir'i halife seçmişlerdi. Bu sırada Hz. Peygamber'in cenaze töreni sona ermişti. Ebubekir, mescide toplanan halka bir hitabede bulunarak, nasıl adaletle muamele yapacağına dair bilgiler vermişti...

Tabii, halife seçimi işine Hz. Ali ve Haşimiler katılamamıştı. Daha doğrusu, Hz. Ali ve Haşimiler, Hz Peygamber'in cenaze işleriyle meşgul olurlarken, diğerleri cenaze törenini terk ederek seçim yapmışlardı. O nedenle de Hz. Ali, seçilen Halife'ye biat etmediler, yani seçimi kabul ettiklerini, onun emrine girdiklerini açıklamadılar. Kısacası kabul etmemişlerdi... Hz. Ali, ancak aradan 6 ay gibi bir zaman geçtikten sonra kerhen biat etmişlerdir.

İnsafla düşünelim

İşte sevgili okuyucularım Alevi-Sünni ihtilafının temel olaylarından birini yukarıda aktarmış bulunuyoruz. Şimdi biraz insaf ve vicdan ölçüleri, adalet ve hakkaniyet kuralları içinde düşünelim, bu yapılan halife seçimi doğru mu?

Diyelim ki devlet başkanını öncelikle seçmek lazımdır, o nedenle cenazeyi kaldırmadan bu seçim yapılmalı idi. Tamam, olabilir. Çünkü 'belki bir karışıklık çıkar' korkusu ile böyle bir aceleye gerek duyulabilirdi.

O zaman yapılacak iş şuydu: Hz. Ali ve Haşimiler de seçim olayının içine alınırlardı. Gelip, "Ya Ali, ey Haşim oğulları siz de gelin, önce bir halife seçelim, sonra peygamberimizin cenaze törenini yapalım" diyebilirlerdi... Ama böyle yapılmıyor, Hz. Ali ve Haşimiler dışlanıyor, Hz. Ali'nin halife adayı olması önleniyor, Haşimilerin ise seçime katılıp oy kullanmalarına fırsat verilmiyor... Yani Hz. Ali ve Haşimiler bilinçli olarak dışlanıyorlar. Hem de onlar peygamber cenazesinin işleri ile meşgul olurken yapıyorlar bunu.

Peki bu seçimde adalet var mı? Böyle bir seçim hakkaniyete sığar mı? İnsaf ve vicdan böyle bir seçime onay verir mi?

İşte Alevi-Sünni ayrımının temel olaylarından birisi bu seçimdir. Eğer biz akıl ve mantığımızı, insaf ve vicdanımızı, adalet ve hakkaniyet duygumuzu köreltmeden bu seçimi düşünürsek o zaman Alevi-Sünni ihtilafını kolayca çözeriz. Ve de kucaklaşırız... O halde bu seçimi özellikle ve de öncelikle Sünni kardeşlerimiz akıl ve mantıklarıyla insaf ve vicdanlarıyla, adalet ve hakkaniyet duygularıyla iyice düşünmelidirler...

Ehlibeyt dışlanıyor

Hz. Peygamber'den sonra gelişen olayları şöyle bir gözden geçirdiğimiz zaman, Hz. Ali ve ehlibeytin sürekli dışlandığını görüyoruz. Yukarıda anlattığımız Halife seçiminden tutun, Kerbela faciasına kadar gelişen olayları şöyle bir düşünelim; hep aynı şeyi görürüz, Hz. Ali ve ehlibeytin dışlanması olayı ile karşılaşırız...

Burada işleyen sosyolojik ve psikolojik arka planı anlamak zordur, ama mümkündür.

Yarın: Ehlibeytin dışlanmasına bir örnek: Fedek Hurmalığı...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır