kapat
10.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Tartışana kadar önlem alınsın

Antalya'da bu haftasonu 2 günlük önemli bir sempozyum var: 'Türkiye'de Tarihi Kent Dokularının Korunması ve Geleceğe Taşınması'. Afyon depreminin ardından, şu sıralar sadece bir deprem felaketinin yaratabileceği tahribatlara odaklandığımızdan gözümüzden kaçmış olabilir Antalya'daki bu toplantı.

Oysa sadece Türkiye'den değil yurt dışından da yüksek katılım var. Avrupa'dan bazı tarihi kentlerin belediye başkanları, bu kentlerdeki koruma kurulu üyeleri, kültürel, tarihi, doğal çevrenin korunmasından sorumlu kuruluşların temsilcileri Antalya'da bugün başlayacak sempozyumda buluşuyor... Toplantı karşılıklı bilgi alışverişi çerçevesinde geçecek. Peki bu sempozyum pratikte ne işe yarayacak?

Bundan birkaç yıl önce İtalyan'ın önde gelen restorasyon firmalarından birinde çalışan bir arkadaşımla İstanbul'u geziyorduk. Beyoğlu'nda İstiklal Caddesi'nde neredeyse bir gün geçirdik diyebilirim. Elbette bundan 50-100 yıl önceki fotoğraflardan çok daha farklıydı ama yine de yüzyıla meydan okuyan apartmanları görünce-bakımsız da olsalar- hayran olmuştu.

Bütün gün çevredekilerin meraklı bakışlarına aldırmadan başımızı havaya dikmiş binaları seyrediyorduk. Sayesinde o güne kadar fark etmediğim birçok ayrıntıyı gördüm.

Hatta bugün bile üzerinden sayısız defalarca geçtiğim bu caddede yeniden keşfettiğim her ayrıntıdan mutlu olurum.

Bir de Sultanahmet aynı mutluluğu verir bana. Çünkü sur içi diye tabir edilen bu bölge göreceli de olsa tarihi dokusunu, kokusunu hâlâ korur ve önünden geçip giderken bile gözünüzü kapattığınızda geçmişten bir sahne gözünüzün önünde canlanabilir. Hele hele biraz boş vaktiniz olur da Topkapı'dan içeri bir dolaşabilirseniz...

SURLARA NE YAPTINIZ BÖYLE?

Gelgelelim İtalyan dostumla yaptığım İstanbul turunda, sahil yolunda giderken azar işitmiştim. Zira o dönemde bir kısmı yeni onarılmış surları görünce çok şaşırdı, 'Bu da ne böyle? Ne yaptınız bu surlara?' Yapılan restorasyon çalışmasını hiç mi hiç beğenmemişti. Şimdi tam olarak hatırlamasam da yüzlerce yıllık surların restorasyonundaki, ki o buna kesinlikle restorasyon demiyordu, hataları sayıp durdu...

Mimarlık hele hele tarihi eser restorasyonu uzmanlık alanım değil elbette ama son yıllarda yapılanları görünce ben de epey şaşırıyorum. Örneğin I., II. ya da III'üncü hangi dereceden olursa olsun tarihi bir binayı son çivisine kadar söküp, yıkıp yeniden yapmak restorasyon mudur? Hele hele orijinalinden ufak tefek de olsa değişiklik yapmak herşeyi berbat eder mi etmez mi? O semtin, şehrin, bölgenin dokusunu bozar mı bozmaz mı?

TAY'DAN ÇARPICI VERİLER

İşte ümit ediyorum ki Antalya'daki toplantı, en azından bu konularda aydınlanmamızı sağlar. Hatta aydınlanmanın ya da tartışmanın ötesinde bir an önce eyleme geçilir ve önlem alınır. Aksi halde çok değil bir 10 yıl sonra doğup büyüdüğümüz kentin, çocukluğumuzdaki gençliğimizdeki hali sadece bir anı olarak kalacak. (Biz Türkler genelde konuşurken iyiyiz de iş eyleme geçmeye kalkınca orda biraz çuvallıyoruz galiba!)

Bu konunun ne kadar acil olduğunu vurgulamak için, Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri (TAY) Projesi kapsamında arkeolog Oğuz Tanındı ve arkadaşlarının yaptığı ve hâlâ devam etmekte olan bir projenin çarpıcı verilerinden söz etmek istiyorum.

Anadolu'yu adım adım gezip arkeolojik yerleşmelerin envanterini çıkaran Tanındı ve ekibi her bölge için ayrı bir rapor hazırlıyor. Örneğin geçen yıl Akdeniz Bölgesi'ndeki 63 günlük çalışmadaf 14 bin 282 kilometre yol yapmış ve 394 yerleşim yerinin taramışlar. Sonuç 341'inde tahribat belgelenmiş! Bu tahribatların 168'i tarım, 64'ü yapılaşma, 44'ü tarım ve yapılaşma, 28'i define arama ve tarım, 22'si definecilik ve kaçak kazı, 5'i yol, 5'i doğal sebepler, 2'si maden ve ocak, 3'ü de diğer nedenler yüzünden kaynaklandığı tespit edilmiş! Üstelik bu tahribat sürekli.

Yani özetleyecek olursak ben bu satırları yazarken hatta siz bunları okurken bile bir höyük, bir defineci kepçesinin ya da kazmasının altında yok oluyor. Bunun için de mutlaka acil önlem almak gerekiyor!



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır