Yılmaz, Türk Ceza Kanunu'nun 159 ve 312'nci maddelerindeki değişikliğe, demokratikleşmeye direncin ana kaynağını şöyle anlatıyor:
"Türkiye'de yaşayan herkesi vatan haini olarak görmeye kimsenin hakkı yoktur. Bugün 70 milyona giden nüfusumuzun içinde herkes, devleti ele geçirmek, Cumhuriyet'i yıkmak, milleti bölmek çabası ve niyeti içinde olamaz. Elbette her yerde olduğu gibi Türkiye'de de vatan hainleri vardır. Elbette memleket, millet, Cumhuriyet düşmanları vardır. Elbette bölücü ve yıkıcı düşünce içinde olanlar vardır. Ama bunlar fevkalâde marjinal gruplardır ve genel nüfusumuza oranları, dünyadaki başka ülkelerden daha fazla değildir."
Çağdaş dünya nasıl yapıyor
Avrupa ülkelerinin birçoğunda, Yılmaz'ın sözünü ettiği "tehlike"ler bulunmaktadır. İspanya'da Bask milliyetçilerinin, Fransa'da Korsika milliyetçilerinin halen terör eylemlerine devam eden örgütleri bulunmaktadır. İngiltere'de İrlanda sorunu çözülmüş değildir, IRA'nın teröre devam etme yanlısı olan kanadı halen faaliyettedir.
Bütün bu ülkelerde bu terör örgütlerinin varlığı demokratik ilkelerden vazgeçme, halkın büyük kesimini potansiyel suçlu olarak görme gerekçesi olmamaktadır.
Mesut Yılmaz "tehlike"lere nasıl yaklaşılması gerektiği ve toplumdaki "güvensizlik" noktalarının nasıl aşılacağını da şöyle anlatıyor:
"Hastalıklı üç beş ağacı kurutmanın yolu, koskoca bir ormanı ateşe vermek olamaz. Her problemi kendi gerçek boyutu içinde değerlendirmek zorundayız. Esas olan, sorunlu bölgenin diğer alanlardan tecrit edilip çözümün orada geliştirilmesidir. Çağdaş dünyada uygulanan yöntem budur. Kabul etmeliyiz ki, Türkiye'nin yaşadığı sorunların temelinde, devletle toplumun frekansları arasında hep varolan, kimi zaman fevkalâde derinleşen ayrılığın da önemli bir payı vardır.
Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde atacağımız ekonomik, sosyal ve demokratik adımlar, devletle toplum arasındaki kaynaşmayı da sağlayacaktır."
Geçiş sürecinin kilidi de buradadır. Bu geçişi sağlamış olan toplumların ulaştıkları "rahatlık" ve "güven" ortamı gözümüzün önündedir. Türkiye ise bu geçişi hâlâ yapamamaktadır. Neden yapamadığını; kimlerin, neden direndiklerini de Mesut Yılmaz söylemektedir: Kimilerinin gözünde toplumun büyük kesimi potansiyel suçlu, potansiyel hain durumundadır. Bunlar her an suç işleyebilirler, o yüzden de "vidaları asla gevşetmemek gerekir."
Bu aşamada halka sorulsun: Türkiye Avrupa Birliği'ne, AB standartlarına sahip bir ülke olarak üye olsun mu, olmasın mı? Halktan hiçbir şeyin gizlenmesine gerek yoktur, her şey açıkça söylensin ve sorulsun: Türkiye'de de Avrupa Birliği ülkelerindeki bütün demokratik özgürlükler olsun mu olmasın mı?
Sorulsun ve ilerlemeye karşı direnenlerin her gün yeni bir gerekçeyle toplumu frenlemeleri, her ileri adımı bir kulp takarak engelleme çabaları da sona ersin. Onlar da artık sussun, ülkeyi çelmelemeyi bıraksınlar.