kapat
31.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
İngiltere'nin tepesine nasıl geldik..

Eve gelip, hemen Eurosport News'u açtım.. Avrupa Kupası kuralarını görmek için.. Ekranın sağında bir kolon vardır, Eurosport News'de.. Yazılı haberleri verir.. Bizim gurubu sıralıyordu, yukardan aşağı..

En tepede Türkiye.. Altında, ikinci sırada İngiltere'de..

Neden?..

Biz, Avrupa'nın en iyilerinin yer aldığı birinci torbada idik.. İngiltere, futbolu icad eden İngiltere, daha sonraki sekizde yer aldığından ikinci torbada..

Ne güzeldi bu.. Ne anlamlı.. Ve ne gurur vericiydi, Avrupa Klasmanı'nda İngiltere'nin üstünde olmak....

İngiltere'yi bir maçta yenebilir, iki maçta eleyebilir, bir gurup liginde üstüne çıkabilirdik.. Bu o değildi.. Bu uzun süren bir izlemenin sonucu ortaya çıkan klasmandı.. Biz İngiltere'nin tepesine, şansla, talihle, bir kısa devrenin formu ile değil, uzun bir başarı sürecinin sonunda çıkmıştık..

Ekrana bakarken, gözlerim nemlendi.. Görüşüm dağıldı, sislendi.. Tıpkı filmlerde olduğu gibi, daldım, gerilere gittim..

***
13 Ekim 1987 sabahı, erkenden, Hyde Park'ın hemen yanındaki o ünlü Park Otel'e yürüdüm, kaldığım, o zamanki Londra Turizm Müşavirimiz Selami Karaibrahimgil'in evinden.. Almanya'dan Aachen'dan bu maç için gelen arkadaşım Vural Gürsoylu da, milli takımın kaldığı bu otelde.. Onunla buluşup, vedalaşacağım.. Öğleden sonra, ülkelerimize dönüyoruz ya..

Otelde baktım, takım kahvaltı ediyor.. Az sonra onlar da havaalanına hareket edecekler.. Mustafa Denizli, takımın teknik direktörü ortalarda yok.. Vural da yakın dostu, hocanın.. "Nerde Mustafa" dedim.. "Dün gece maçtan sonra gelmiş odasına kapanmış, bir daha gören olmamış" dedi..

"Hemen odasına gidiyoruz" dedim..

Kapıyı çaldık, çaldık, sonunda açıldı..

Bozulmamış gibi duran bir yatak.. Masa.. Başında boşalmış bir koca viski şişesi.. Ve Mustafa Denizli bitkin, perişan..

..ve hüngür hüngür ağlıyor..

Sabah erkenden, Türkiye'yi, evini aramış.. O zamanki eşi Jülyet, gazeteleri okumuş ona telefonda ve yıkılmış, çökmüş Mustafa Denizli..

8 gol yemiş, İngiltere'den, bir gece evvel.. Orası önemli değil.. 14 Kasım 1984'te İstanbul'da sekiz yemişiz İngiltere'den.. Wembley'de yesek ne olur?..

Bu defa bir fark var ama..

Mustafa Denizli, milli takımın başına geçen bu gencecik hoca, göreve geldiği günden beri hep birşeyi haykırmış:

"Onurlu beraberlikler, şerefli yenilgiler devrine paydos.. Kazanmak için oynayacağız.. Hücum futbolu oynayacağız.. Londra'ya, İngiltere'yi Wembley'de yenmeğe gidiyoruz.."

Hücum futbolu..

1982 Dünya Kupası'ndan döndüğüm günden beri ortaya attığım bir deyim.. Milli takıma yıllarca oynatılan anti futbola, oynamak değil, rakibe oynatmama düşüncesine bir başkaldırı.. Sahaya "Yenilmemek" için değil, "Yenmek" için çıkma düşüncesini beyinlere çakmak..

"Futbol oynamaya niyetlenmezsek bir adım ileri gidemez, hep bu şerefli yenilgilerle avunur, beraberliklerle bayram yaparız.. Ama yenilme, hatta hezimete uğrama riskini göze alırsak, eksiklerimizi, gediklerimizi görmekle kalmaz, üstün yeteneklerimizin de farkına varırız.." diyorum..

"Alt yapıda bizden çok ileri olabilirler. Ama üst yapıda, milli takımı oluşturan 22 kişide biz o kadar geri değiliz" diyorum..

"Hücum futbolu" diyorum.. "İlle hücum futbolu.."

Önce bana telefon edip "Hıncal, yanlış yapıyorsun.. Futbol futboldur.. Hücumu olmaz" diyen Doğan Ağabey'i de ikna ediyorum.. Yıllarca savunma oynatılmış, ötesini aklına bile getirmemiş insanların kafalarında bir düşünce devrimi yaratmak için bu radikal deyişe ihtiyaç var.. Doğan Ağabey de müthiş bir hücum futbolu savunucusu oluyor ve sonunda, bizi anlayan bir genç, bir yürekli, bir devrimci lider, Mustafa Denizli milli takımın başına geçiyor..

"Biz hücum futbolu oynayacağız" diyor.. "Bundan sonra kazanmak için oynayacağız.."

Wembley maçına sıra geldiğinde de, gürlüyor..

"Beraberlik bize hiçbir şey kazandırmaz.. Muhakkak kazanmak zorundayız ki, finallere gidelim.. İşte bu sebeble İngiltere'ye kazanmaya gidiyoruz.."

Türkiye'de müthiş tutucular, korkaklar, kabuklarını bir türlü yırtamayanlar medyaya hakim.. Hücum futbolu deyişi ile alay ediyorlar.. Mustafa Denizli'ye ve onu her yerde, her zaman destekleyen "Türkiye layık olduğu yere gelecektir. Gelmesi için bu devrimi yapacaktır" diyen bana, Doğan Ağabey'e isim takıyorlar..

"Umut Tacirleri.."

..ve de pusuya yatmış, bu hezimeti bekliyorlar, içlerindeki, kini, nefreti, öfkeyi, ama asıl önemlisi "Kıskançlığı" kusmak için..

8-0 onlara bu fırsatı veriyor.. Jülyet bu kusmukları okuyor ve Mustafa Denizli ağlıyor..

Mustafa Hoca'ya iki kez bağırdım hayatımda.. Zamanı gelir, ikinciyi de anlatırım.. İlki o sabahtı işte..

"Devrimciler, işe yenilgi ile başlamaya hazır olmalı.. Hücum futbolu derken, takımı Wembley'de kazanmak için sahaya sürerken bunları göze almamış mıydın?..

8-0 yenilmeyi göze alamazsan, bir gün yenecek günlerin gelir mi?.. Bunu söylemiyor muydun?.. Söylediklerine mi inanmıyordun, kendine mi güvenmiyordun?.. Kendin inanmazsan, milleti nasıl inandırırsın?.. Şimdi duşunu al, traşını ol, çık takımın başına geç.. Onlara bu ilk adımın arkasını anlat.."

***
Türk Milli Takımı'nın zafer yürüyüşü, işte o 8-0'ı getiren düşünce devrimi ile başladı.. Bize "Umut Taciri" diyenler, ilerleyen yıllarda, Dünya Kupası finalisti Hollanda'yı Hollanda'da, Dünya Şampiyonu Almanya'yı Almanya'da niye yenemediğimizin hesabını sorar oldular..

O Hollanda'yı da, Almanya'yı da, dize getirişimizi izlediler.. Avrupa Kupası finallerine katılmayı adet haline getirdik. Gene Denizli yönetiminde, turnuvayı ilk sekizde bitirdik. Şenol Güneş'e rağmen, Dünya Kupası finallerine kalmayı başardık..

..Ve hepsinden önemlisi.. Şenol Güneş'in bizden çok aşağılardaki takımlara, Türkiye'de kaybettiği 7 puana rağmen, Avrupa Klasmanı'nda ilk sekize girip, adımızı İngiltere'nin tepesine yazmayı başardık..

Bize "Umut Taciri" diyenler utandılar mı?.. Günah çıkardılar mı?.. Özür dilediler mi?..

Mustafa Denizli'ye kin, öfke, nefret kusmaya devam ederken, onun yerine getirilen Tınaz Tırpanlara, Şenol Güneşlere, hem de ne payeler vererek sahip çıktılar.

Türkiye değişti, büyüdü, onlar küçük dünyalarında, küçücük kalmaya devam ettiler.

***
Eurosport News ekranına bir kere daha baktım..

"Dünya üzerinde milyarlarca insan, bugün benim gibi bu tabloya bakacak.. Milyarlarca insan, Türkiye'nin adını, futbolu icad eden İngiltere'nin tepesinde görecek" dedim..

"Ne mutlu sana, Mustafa Denizli, ilk adımı sen attın" dedim..

..ve eğer çok görmezseniz, kendimle de hem de nasıl gurur duydum!..

Biraz özen!..
Eurosport News, Allah sizi inandırsın en çok seyrettiğim televizyon kanalı.. Dünya sporunu en son haberleri ile izliyor, en kritik özet görüntüleri buluyorsunuz.. "Bu kanal niye kablolu TV'de yer almaz.. Bir yandan gençleri abuk sabuk kanalları izliyor diye eleştirir, bir yandan da en 'Gençlik' kanalını nasıl es geçersiniz" demeye hazırlanıyordum. İşe bakın..

Kuralar çekildiği gün, bu kanalın başındayım. Türkçe yayına da başladılar ya.. Bir kız.. Ne kuralları biliyor, ne de hangi dilden çeviriyorsa onu.. 15 dakika boyu her haberde "Fransa 2000 şampiyonu olduğu için kuraya girmedi. 2004'te doğrudan katılacak" dedi..

Yahu o kural değişti.. Hadi bilmiyorsun.. Görüntüde, kura çeken adamın elinde kağıt.. Üzerinde "Fransa" yazıyor.. Görüntüde gurup listeleri.. 1. gurup birincisi, en tepede Fransa yazıyor.. Yandaki koca kolonda Fransa teknik direktörünün açıklamaları.. "İşimiz kolay değil" diyor..

Bir hata bir defa yapılır, düzeltilir.. Her 15 dakikada ayni hata tekrar eder mi?.. Bu yayını kontrol eden bir sorumlu yok mu?.. Bu ne özensizlik, bu ne gayri ciddiliktir..

O zaman biz ciddi ciddi, nasıl "Telekom hey" deriz..

Ucuz adam çalıştırma uğruna, böyle rezillik olur mu?..

Ayıptır yahu!..

Spor Duvarı
* Yılmaz Karakoyunlu müjdeyi vermiş: Milli Takım'ın Dünya Kupası maçları TRT'de. Karakoyunlu filminde kimi öpecek belli değil ama eğer maçlar naklen yayınlanırsa milyonlarca taraftarın Bakan Bey'i öpeceği kesin.

* F.Bahçe, Lorant'e rağmen kan kaybetmeye devam ediyor. Radyolarda anons yapmak şart oldu:

"Acele.. Kanamalı bir takım için 'Kadıköy' ya da 'Birleşik Grubu' taze kan aranıyor."

* Beşiktaş ve Galatasaray yakında borsada da kapışacak. Amigolar şimdiden İMKB salonunda yerini almış bile.

* Daum mutsuz, Lorant mutsuz, Brigel mutsuz... Yakında Almanya'da da Türkiye için "Acı vatan" demeye başlarlar.

* F.Bahçe 34 yaşında bomba transfer yaptı. Hani sağda solda patlamamış eski bombalar bulunur ya herhalde bu da onun gibi bi şey..

* Hakan Şükür, Parma'da bir gol attı diye yere göğe konulmuyor. Hakan Parma-tik tıraşlara inanmasın...

* Bu hakemlerle lig bitmez. Ama bu ligle hakemler biteceğe benzer...

* F.Bahçe hakemin düdüğüyle uğraşacağına, biraz da güdük futboluyla uğraşsa ya...

* F.Bahçe yöneticileri "G.Saray bizi Avrupa'ya rezil ediyor" diyor. Yorum yok.

* Futbolda her daim güncelliğini koruyan klasik bir film: "Düdükler kimin için çalıyor?"

hakanutku@hotmail.com



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır