Türkiye, Telsim ve Uzan ailesi sayesinde tarihin en büyük tazminat davalarından birinin hedefi oldu.
Telekomünikasyon devleri Motorola ve Nokia, Uzan ailesine karşı 3 milyar doları bulan alacakları için Manhattan Bölge Mahkemesi'nde dava açtı.
Haber, dünyanın en saygın gazete ve televizyonlarında geniş yer buldu.
Suçlamalar çok ağır.. O nedenle dava, dolandırıcılık ve organize suçları kapsayan bir yasa olan RICO çerçevesine oturtuldu.
Uzan'ların iyi niyetinden ümidi kestikleri için dava açtıklarını söyleyen Motorola sözcüsü "Uzan ailesinin, önceden planlayarak ve yasadışı olarak Motorola ve Nokia'nın mal varlıklarını soyma eylemine karşı bu yola gittik" dedi.
Dava dilekçesinde Uzanlar'ın 3 milyar doları "geri ödememek" niyetiyle aldıkları, bu ilişki süreci içinde Uzanlar'ın dolandırıcılık, hile ve yıldırma gibi suçları sistemli ve örgütlü bir şekilde işledikleri iddia ediliyor.
Kötü şöhret yayıldı
Dava dilekçesinde belirtildiğine göre iki şirket bu parayı Telsim'e baz istasyonları kurmak, sistemi geliştirecek ekipmanları sağlamak ve GSM lisansı almak için verdi.
Fakat Uzanlar bu paraları kendilerine ait şirketlere kaçırdılar, Telsim'i dolandırıcılık amacıyla kullandılar.
Gizli kapaklı bir genel kurulla, borçlarına karşılık iki şirkete rehin verdikleri hisselerin payını indirdiler. Motorola'nın Telsim'deki hisseleri yüzde 66 idi 22'ye, Nokia'nınki yüzde 7.5 idi 2.5'e düşürüldü.
Tertipler ortaya çıkıp yükümlülükler hatırlatılınca da yıldırma yöntemleri başladı.
Haberi veren The Wall Street Journal gazetesi şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Uzan ailesi Türkiye'de saldırgan taktikleri ile tanınıyor. Ellerindeki TV kanalları ve gazete Uzan ailesinin çıkarlarına ters düşen kişilere saldırmak amacıyla kuruldu.."
Financial Times gazetesi de bu rezaletin, Türkiye'ye yabancı sermaye girişini engelleyeceği yolunda derin endişeler doğurduğunu yazıyor.
Terör silâhı kırıldı
Dava dilekçesinde yer alan suçlamaların hemen tümü, Türkiye'deki iş çevreleri, siyaset ve bürokrasi kesimi için sürpriz yaratan iddialar değildir.
Ama şantaj, iftira ve tehdit terörü, bu alanda başlayan soruşturmaları önlemiştir.
Riskli bir tahminde bulunuyorum:
Uzanlar'ın gazete ve televizyonları şimdi bizi bu konudaki haberleri vermekten caydırmak amacıyla Dinç Bilgin'i yargılayan mahkeme üstünde şüphe uyandırarak baskı kuran yayınını, bunun ağır bir suç olduğunu önemsemeden yoğunlaştıracaktır.
Uzanlar'ın röntgenini çıkaran bu dava yazık ki Türkiye'nin saygınlığına ve dış ekonomik çıkarlarına ağır bir darbe indirmiştir.
Ama bu şerden bir hayır çıkacaktır:
Artık maske düşmüştür.
Tehdit ve şantaj terörü, saldırganın kimliği ortaya çıktığı için etkisini kaybedecek, siyaset, bürokrasi ve adalet daha özgür olacaktır.
Sinmek, şantaja hedef olan kişi ve kurumları düne kadar koruyordu, artık korumayacak!