Biz hakemi tartarken, "Önce yürekli olsun" diyoruz. O değerde kalmışız. Ama olaya "Önce beceri" diye bakmayınca sağlıklı değerlendirme olur mu?

Dünya Kupası'nda ise roller değişiyor. Hakem olmak orada çok farklı. Çünkü, "Organizasyonun yararına hakem" deyimi geçerli. Hele hele bizim kuradaki 'C' Grubu sanki özel koğuş. Finallerde 4 adet 'C' ile başlayan ülkeden yarısı, Çin ve Kosta Rika, Brezilya ile birlikte bizim grupta. Daha kura çekilirken, "Futbolda yeni ve acemi olan Çin, dünya futbol ailesini seyir zevki ve coşku açısındn zenginleştirecek" sloganı Uzakdoğu'da üfürüldü. Çinliler hemen, 'fakir' oldukları için Japonya'da masrafta ezilmesinler diye maçlarını kolay ulaşımlı Güney Kore'de yaparak, "FIFA ailesinin ne kadar cüsseli olduğunu" belgeleyecekler.

Avrupa Birliği'nin ayrılıkçı baskılarına karşı, "Sporun evrenselliği", adeta gövde gösterisiyle ortada dolaşacak. Bunun karşılığı olarak da, "Doğru yolu aramadan istenilen sonuca kestirmeden nasıl varılır?" felsefesi öne çıkacak. Yani, "Ver elini hakemlik müessesesi." Zaten Pele dahil, uzmanlar, "Türkiye oyunu bozabilir" diyor. Dillerinin altında hem Çin, hem de son Dünya Kupası'nda final oynayan Brezilya var. "Acaba Brezilya 6 ayda bu alaca bulaca görüntüden sıyrılamazsa ne olur?" paniği yaşanıyor. Gözler gene hakemde.

Biz de, "Futbolcular konuşma alışkanlığı ile hakeme yardımcı olmasalar bari" diyoruz. Görünen köy bu. Ayrıca son Dünya Şampiyonu Fransa'da, futbolcu ve yöneticiler, kendilerine uygulanan ankette Belçika, Çin ve Amerika'yı dişlerine göre rakip seçtiler.

Dengeler değişecek
Çin'in kendi hesabı farklı. Alıştığı iklim ve maç saatleri Türkiye'nin bütün dengelerini bozacak şekilde ayarlanmış. Futbolcular hem aşırı öğle sıcağında, hem de vücutlarının alışmadığı doğa düzeninde maça çıkacaklar. Yani vücudumuzun doğal alışkanlıklarını değiştirmeye çalışacağız. En zor taraf da bu. Bir de örneğin, Kore'de 'köpek eti' en makbul yiyecektir, Japonya'da da 'balina eti'. Siz buradan koyun eti de götürseniz, futbolcuların kafasını yıkamadan o eti bünyelerine sindiremezsiniz.

Nihat ne dedi ?
Nihat Kahveci kendisine yakışmayan bir söz etti: "Toshack kovmadan Beşiktaş'a dönmem." Türkiye zaten kaçanlarla, hortumlayanları kovalıyor. Nihat, senin gibilerle biz onur duyuyor ve özlüyoruz, yanlış anlama.

Milli sporcu olmak
Dünya Şampiyonu olan Küba Boks Takımı sporcuları ülkelerine döner dönmez köylerdeki kolektif çalışma merkezlerine gidip madalyalarının onur zevkini çiftçilerle bölüştüler. Fransa Milli Boks Takımı, Küba'da kalite testi için kamp yaparken kokulu sabunlarını Küba şampiyonları ile paylaştı. Dünyanın en büyük yüksek atlayıcısı Sotomayor, kendisine hediye edilen lüks arabasıyla Küba'da dolaşamadı, yadırgandı. Profesyonel sporcular milli görevde iken başka bir misyonu önde tutmak sorumluluğunu unutmasınlar.

Bravo Denizlispor
Aferin Denizlililer'e. Demir parmaklıkları indirdiler. İnsan orada rahat rahat, "Bazı futbol sahaları bizde de hayvanat bahçesi değildir" demeye başladı. Misafir takımla mahalli takımı aynı hanım, aynı ses tonuyla takdim ediyor. Alkış ve teşvik var. Küfür, pek az bir grupta titreşimli dolaşıyor.

Dünyadaki spor alanlarında ise gönüllü kuruluşlar saldırıları engelliyor. ABD'de 19 bin üyeli, 'Spor Görevlileri Ulusal Birliği' kurulmuş. Bunlar, hakemler, antrenörler, spor adamları ve gönüllüler. Türkiye sahalarında ise aynı kalabalık görevi karaborsacılara terketmişiz. Ayrıca Amerika'da bir de 'Saldırı sigortası paketi' geçerli Çünkü hakemlerin maç yönetmek zevki yerine, hastaneye gitme riski artıyor. Alman tenisçi Steffi Graf'ı seven bir hayranı, onu yenmesin diye rakibi Monica Seles'i bıçaklamadı mı? Bir kez de İngiltere'de Kournikova tenis oynarken bir İngiliz çırılçıplak korta atlamadı mı? Aşkını bu eylemle ifade etmeyi seçmiş. Norveç'te de bir başka genç bu kez futbol maçında yine Kournikova için soyundu. Neyse ki Türkiye'de tenis maçları pek vitrinde değil!