kapat
26.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Hong Kong İstanbul'u sollar!

Hong Kong, 24 saat koşan tek şehir olma unvanı ile bence her anı dolu yaşanan İstanbul'u solluyor.
En şık oteller, restoranlar da otelcilerin, aşçıların iyi bir kariye için mutlaka çalışmak istedikleri Hong Kong'da

Hani biz İstanbul'daki havaalanımızla çok övünüyoruz ya! Ki bence de övünülecek bir tarafı var. Yeni ve ferah, oldukça ferah. Ama ne olur Hong Kong'la kıyaslamayalım. Neden mi? Çünkü Chek Lap Kok mimari olarak da çok güzel. Her detayın nasıl çözüldüğünü görüyorsunuz. Sir Norman Foster yaptı. Sadece güzel değil, müreffeh. Üstelik bizde para ile satılan çoğu hizmet orada bilabedel, emre amade.

Aslında Hong Kong sözkonusu olunca bitaraf da olamıyorum. Uyumadan yaşayan, 24 saat koşan, belki de tek şehir. Bizim aklı evvel tanıtım dehalarımız İstanbul için bir slogan bulmuşlar ya, Der Spiegel'de gördüm: "Stadt mit Rhytmus" diyorlar. Lütfen, ama lütfen! Bu sıfatı gerçekten hak eden belki de tek şehir Hong Kong... Peki ama Hong Kong'u benim gözümde benzersiz kılan ne? Bir mutfak ki önü açık deniz, arkası Çin. Her malzemenin en alası, Hong Kong'da...

Ama önce bu şehri, mutfağı da dahil olmak üzere tarif eden baştan çıkartıcı terkibi söylemeliyiz. Batı'nın nizam ve intizamı, Doğu'nun his dolu zerafeti, rengarenk kargaşası. Hepsi bir arada, sokaklarda dolaşan inanılmaz hacimdeki uluslararası sermaye de bu durmak bilmez koşuşturmanın cilası.

İnsanı alışverişe bu kadar kışkırtan bir şehir daha bilmiyorum. Benim gibi bütün paranızı hattat fırçalarına da yatırabilirsiniz, 13. yüzyılın bleu- blanc çaydanlıklarına da. Her niyet ve bütçeye, fevkalade baştan çıkartıcı sayısız alternatif var.

Uzakdoğu, otelciliğin de yeniden tarif olunduğu bir coğrafya, biliyorsunuz Hong Kong otelcilerin, aşçıların iddialı bir kariyer için mutlaka çalışmak istedikleri tek şehir.

ÇITA HEP YÜKSEKLERDE
Peninsula, Mandarin Oriental, Grand Hyatt, Regent, hemen arkasından Ritz Carlton, Shangri La, Conrad... Herbirinde çok iddialı lokantalar var. Her ne kadar gastronomi dünyasında otel lokantalarını snobe ettiysek de çıtayı her açıdan yüksekte tutmayı uzun vadede çoğunlukla müesseseler sağlayabiliyor. Oteller bu "fine dining room"larda nelere kadir olduklarını sergiliyorlar.

Örneğin Kowloon'un "Grand Lady"si Peninsula Hong Kong'daki Gaddi's bir Fransız Lokantası. Burası dünyanın en şöhretli aşçısı Paul Bocuse'un bana en iyi 10 Fransız lokantasından birisi olarak önerdiği bir yer. Konsept bütün olarak o kadar zevkli ki: Otelin içinde, adeta amiral gemisi, ayrı bir girişi, ayrı asansörü var. 7-8 metre yüksekliğinde bir mekan. Mutfak marifetleri ayağınızı yerden kesmiş bile olsa, Gaddi'sten çıkıp da Peninsula'nın roof'una çıkarsanız, dünyanın en "in" adreslerinden, sansasyonel Felix'in içine düşüyorsunuz. İçine diyorum, çünkü burası başka bir dünya, günümüzün en gözde tasarımcısı Philip Starck yapmış, hoppa zıppa... Mutfak performansı olmasa da, manzarası nefes kesici. Hong Kong "Ada" elinizin altında. Sadece içkinizi, kahvenizi yudumlarken 21. yüzyılın tekrar şehir devletlerinin zamanı mı olacağını da düşünebilirsiniz!

HER KÖŞESİ YEMEK KOKUYOR
Hong Kong adadaki Yung Kee 1942'den beri şöhretli bir esnaf lokantası. Bana Üsküdar Kanaat'ı hatırlatıyor. Her gelir seviyesinden Canton Mutfağı meraklılarının Mekke'si gibi. Mönüden değil, "Çinli Komşular"ınızın yediklerini görüp anlayarak tercih etmelisiniz. Şehirdeki en iyi Pekin Ördeği burada.

Aynı tarzın mütevazı bir adresi Andy's Kitchen, tencere mutfağı sunuyor, bir one man show gibi.

Yine Wanchai'de Victoria Seefood buharda yengeç ve dim sum denilen mantı benzeri tadımlıklarla şöhretli. Bir de Fook Lam Moon var. Hong Konglu tycoonlar yemeğe buraya geliyorlar. Fiyakalı dekorasyonu, çok başarılı servisi, olağanüstü mutfağı var. Ne yazık ki çok pahalı... Ama Hong Kong aynı zamanda her köşesi yemek kokan bir şehir. Sadece iddialı lokantalarda, işi zorlayarak olmayacak şarapların peşine düşmek yazık olur. Tuhaf ama yemekte çoğu zaman çay, bira bazen de konyak içiyorlar.

YEDİKLERİNİZE DİKKAT!
Seçim işinde şaşmaz kriter şudur, içerinin orta gelirli Çinlilerle dolu olması... Eğer mümkünse, açık mutfağa yakın ve hakim bir yere oturun. Ne nasıl hazırlanıyor seyredin. Unutmayın bu "orta dünya" bir semboller alemi. Her şeyin kendisi kadar, nasıl yapıldığı da önemli. Konfüçyüs'ün tavsiyesine uyun "icab ettiği gibi kesilmeyen şeyi yemeyin!" Yemek konusundaki iddianız, ben her şeyi yerim noktasında değilse, ne sipariş ettiğinizi de anlamaya çalışın. Çünkü Hong Kong'da her şey ama her şey yeniliyor. Ve sırf bunun için bile oraya gitmeye değer...

Düşündü taşındı, pişirdi
Choshohaizen (Hong Kong usulü kızarmış kalamar ve jumbo karides)

Malzeme: t 3 adet jumbo karides t 50 gr kalamar t 1 adet kırmızı biber t 1 adet sarı biber t 120 cc tavuk suyu t Tuz, biber t 30 gr şeker t 10 gr nişasta

Hazırlanışı: Malzemeleri kesin ve 100 C'de Çin tavasında kızartın. Tavuk suyu, tuz, biber, şeker ve nişasta ile sosu hazırlayın. Sosunuzu kızartmış olduğunuz malzemelerin üzerine dökün.

ŞEFİN TABAĞI
Hong Kong'ta en sevilen yemeklerden birisini sizler için pişirmesini İstanbul Swissotel'in Ku Kong Restaurant'ı aşçısından istedim. 10 kere düşünerek hazırladı. Çünkü Genel Müdür'ün eşi Rose Hoffmann, Hong Konglu...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır