Şehit Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın eşi, mezarına bıraktığı sitem dolu mektupta, "Seni unutturmaya çalışıyorlar... Keşke birçok Emniyet mensubu gibi yan gelip yatıp reklamını yapsaydın. El etek öpseydin de, şimdi aramızda ve yanımızda olurdun" diyor...

Eyvah! Çok yazık!..

Yanlış anlamayın; Zerrin Okkan'ın görüşlerine değil, onu böyle düşünmeye sevkedenlere... Çünkü Türkiye'de ilk kez bir şehidin eşi böyle isyan ediyor... Bir zamanlar kocası ile birlikte omuz omuza mücadele edenleri kamuoyu önünde böyle mahkum ediyor...

Bu sitem, "Yüreği acı dolu bir kadının isyanı" denilerek geçiştirilemez... Eğer bir şehit eşi 1 yıl sonra bunları yazıyorsa, söylüyorsa en azından sezgileri ve hatta şüpheleri var demektir...

Devlet bu sezgileri sormalıdır, öğrenmelidir... Şüphelerin üzerine gitmelidir... Bunu sadece Zerrin Okkan'ın nasırlaşmış yüreğini yumuşatmak, bu ülke uğruna 49 yaşında toprağa giren şehit Gaffar Okan'ın ruhunu rahatlatmak için değil, 65 milyonun aklına düşen soru işaretlerini silmek için yerine getirmelidir...

İçişleri Bakanı ile Emniyet Genel Müdürü'nü görev bekliyor... Benden uyarması...

İkramiye hakeden Maliyeciler
İstanbul'da son 3 yıl içinde kaçak çalışan, devlete vergi, SSK'ya veya Bağkur'a prim ödemeyen 100 bin esnaf kayıt altına alındı... Bunun devlete sağladığı gelir 100 trilyon lira...

Yine geçen yıl içinde 200 eğlence mekânı 855 kez incelendi, denetlendi ve 8 trilyon lira eksik beyan tespit edildi...

İstanbul'a giriş yapılan 9 noktadaki yol kontrolleri sırasında 802 trilyon liralık kaçak belirlendi...

Sadece sifonlu bira satan yaklaşık 6 bin birahane taranınca trilyonluk vergi kaçağı ortaya çıkarıldı... Her birahaneye en az 15-18 milyar liralık faturalar yazdırıldı...

Sonuçta 2002 için 24.3 katrilyon liralık vergi tahsilatı öngörüldü...

Ve bütün bunları İstanbul Defterdarı Kadir Boy'un yönetiminde 250-300 milyon lira maaşla çalışan bir avuç vergi memuru gerçekleştirdi...

Dikkat edin; 250 milyon lira maaş alan bir Maliye elemanı katrilyonluk vergi kaçağını ortaya çıkarıyor... Ve ne yazık ki bu insanları devlet ödüllendirmiyor... Çıkarıp bir maaş ikramiye vermiyor, prim tahakkuk ettirmiyor... Hatta teşekkür bile etmiyor.. Sonra da Maliye Bakanı Sümer Oral halkın karşısına çıkıp ağzını yaya yaya övünüyor...

Halk böyle dinlenir!
Bu fotoğrafı; politikacıların, bu ülkeyi yönetmeye talip olanların, kısacası "Küçük dağları ben yarattım" diyerek caka satan seçkin(!) ve seçilmişlerin görmesi için yayınlıyorum... Tek isteğim; Atatürk'ün sıradan bir vatandaşı nasıl dikkatle dinlediğini görmeleri, sonra da kendileri ile vatandaş arasında ördükleri duvarı düşünmeleri... Kısacası; bugün halkın Ankara'ya güvenmemesinin, seçtiklerini kendisinin yanında görmemesinin sırrını bu fotoğrafa bakıp çözmeleri...

Çeçenler'i sefil ettik!
Korumak, barındırmak, doyurmak için İstanbul'a getirdiğimiz Çeçenler'i sefil ettik, süründürdük... Aç, açık bıraktık...

Aksini savunacak, "Devletin şefkatli kolları herkesi sarar" diyecek biri çıkarsa buyursun Fenerbahçe'deki DDY tesislerine gidelim... Buradaki çoğunluğu çocuk ve kadın Çeçenler'in neler çektiğini görelim...

Günde iki saat su verilen, soğukta sobasız, camları kırık kulübelerde yaşama mücadelesini sürdüren bu insanlara yardım eli uzatacak bir kurum, kuruluş veya yetkili yok mu?

"Bizi bırakın, yalnız çocuklarımıza içecek süt alın" diyecek kadar onurlu olan bu insanlara Vali Erol Çakır, Belediye Başkanı Gürtuna ve en önemlisi televizyonlarda şov yapan böyyük işadamlarımız kol kanat geremez mi?

Köpekler ve taşlar!
Meclis Adalet Komisyonu'nda kabul edilen "Mini Demokrasi Paketi", yazarın çizerin kalemini tutacak... Fikri olanın da ağzına kilit vuracak... Herkes görüşünü yazamayacak, açık açık anlatamayacak... Örneğin ben bu köşede hükümeti eleştiremeyeceğim... "Bu hükümet milleti rezil etti" diyemeyeceğim... Benden topladığı vergileri çarçur ettiğini ilan edemeyeceğim... Yani doğruları yazamayacağım., savunamayacağım... Beyzadelerin istediklerine göre sadece Ankara'ya yağ yakacağım... Aksi halde Türk Ceza Kanunu'nun 159'uncu ve 312'nci maddelerinden hapise atılacağım. Adaletsizliği görüyor musunuz? Ülkenin içine edenler elleri kolları serbest gezecekler, bunları yazanlar, söyleyenler hapise girecekler... Tıpkı hikayedeki gibi, köpekleri salacaklar, taşları bağlayacaklar...

Fıkra

Tecavüz!
Genç rahibelerden biri koşarak gelir ve başrahibenin önünde diz çöker:

- Değerli hemşire sormayın başıma neler geldi...

- Neler geldi kızım?

- Arka bahçede çiçek topluyordum, birden bahçıvanın oğlu ortaya çıktı ve maalesef bana...

- Tecavüz mü etti?

- Evet...

- Peki kızım sen şimdi git mutfaktan bir limon al, kes ve yala.

- Limon hamileliği önler mi?

- Hamileliği önlemez de en azından sırıtmanı engeller...

Kırmızı kart
Üsküdar Amerikan ve Alman Lisesi gibi iki saygın okulu bir anda satanistlerin üssü gibi gösteren medyaya!

Halkın sütunu
Gürtuna, özürlülerin, yaşlıların otobüslere parayla binmesini emretmeden önce İGDAŞ'ın satın aldığı 4 Rolex saatin kimlerin kolunda olduğunu öğrensin. Sevim Genç

Hay ağzını ÖPEYİM!
Eğer bir yasa maddesini müzakere edemeyeceksek buraya Adalet Komisyonu demenin ne anlamı var! (Erkan Mumcu)

ALKIŞ
Bence halk bu hükümet için hükmü verdi, infaz edeceği zamanı bekliyor... Türkiye'yi perişan edenlere halk adına hesap soracağız.. (Deniz Baykal)

DOĞRU SÖZ
Sular bulanmadan durulmaz..