kapat
17.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Beyoğlu'ndan insan manzaraları

Kravatı, kruvaze ceketi yerinde, oturduğu merdiven başıyla uyumsuz bir durmuş oturmuşluğun izlerini taşıyan orta yaşlı adam "çocukluğumdan beri keman çalarım, İngilizce ders vermek için öğrenci arıyorum" demiş...

Ama resminin altında sadece "otel müşterisi" yazıyor. Çünkü ne kemancı şu anda ne de İngilizce öğretmeni...

Arkasındaki daracık otel merdiveninin bir köşesinde poşetinden bile çıkartılmadan bırakılmış yangın söndürücü kadar "kimsesiz" kalmış.

Beyoğlu'nda bir "otel müşterisi" o... O kadar!

Elimdeki albümün sayfalarını karıştırdıkça başka başka hayatlar, çok farklı insan manzaraları, bir fotoğrafın içine sığdırılmış serüvenler çıkıyor karşıma.

Taksisinin önünde yarı tedirginlik yarı "belki iyi bir şeyler çıkar" duygusuyla poz vermiş borsazede şoförün "hayaliniz nedir?" sorusunu "hayalimizi gerçekleştirmiştik, sonra kaybettik" diye yanıtlamasına takılıyorum...

Yüzünde İstanbul dışından gelme tombul ve sıcak bir aydınlık taşıyan garson kızın Beyoğlu'ndan rahatsızlığının "kalabalık" olmasını anlıyorum...

Adı "Kelebek" konmuş mağazanın 65 yıllık korsecisine; çalıştığı tarihi oteli "makyajla ayakta tutulmaya çalışılan yaşlı bir hanımefendiye benzeten" yaşlı beyefendiye; bir kenara yığılmış Yeşilçam kostümlerinin üzerine kurulup keyfine bakan toraman kediye; clubber, rocker, web tasarımcısı ve işsiz genç insanlara bakıyorum..

Geçmiş ve gelecek birbirine karışıyor Beyoğlu sokaklarında.

Her sayfaya tekrar tekrar bakıyorum hiç bıkmadan. İki gündür elimden düşmüyor değerli fotoğraf sanatçısı Sıtkı Kösemen'in bu fotoğraf albümü!

Adı "Beyoğlu, Ben."

Kitabı hazırlayan sevgili Bülent Korman bu fotoğraflardan sanki bir Beyoğlu filmi çıkarmış.

Çok güzel ve sevgiyle yaklaşılan bir kitap.

Kitaplar ilgi isterler. Ama bazı kitaplara ilgiyle değil de, apaçık bir sevgiyle yaklaşılır ya, "Beyoğlu, Ben" onlardan...

Kitabın yayıncısı ise The Marmara oteli.

Yani bütün bu güzelliğin ortasında bir sorun var: Özel bir kitap bu. Anlaşıldığı kadarıyla bir promosyon ve anı yayını.

Keşke her Beyoğluseverin alıp elinin altında tutabileceği, kitapçılarda kolayca bulunabilen bir yayın olsaydı. Olamaz mı!

Vera'nın egosu!
Güneri Cıvaoğlu gecen pazar günkü (13 Ocak) yazısında Nazım Hikmet'in son eşi Vera ile yaptığı özel bir görüşmeyi anlattı ve Vera'nın kendisine "Nazım, Münevver'i ölene kadar benden daha çok sevdi" dediğini yazdı.

Bu bir itiraf mıydı?

"Saçları saman sarısı, kirpikleri mavi" Vera'nın, Cıvaoğlu'nun ifadesiyle; "kıskançlığın ve egosunun üstüne çıkarak böyle bir itirafta bulunması için yüce bir neden olmalıydı. Acaba ne?"

Böyle kabullenmelerin ve "itiraf"ların nedenleri ille de "yüce" olmak zorunda mıdır, ayrı konu.

Ama ne ilginçtir ki, tam da o gün hemen bütün gazetelerde aynı haber yer aldı: Nazım Hikmet ölümünden önceki birkaç gün boyunca çok kırgın ve kızgınmış. Çünkü Vera eski kocasıyla gizli gizli buluşuyormuş, Nazım bunu sonradan öğrenmiş...

Aslında bütün coşkusuna ve Nazım'la birlikte olmayı seçmesine karşın hep alttan alta başkasını sevmiş, özlemiş ve Nazım'ı "aldatmış" bir kadın için Nazım'ın da aslında en derinden Münevver'i sevdiğini "kabullenmek"den normal ve anlaşılır bir şey olabilir mi?



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır