kapat
17.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Başbakan Ecevit'in ABD gezisi

Kamuoyu üç gündür Başbakan Ecevit'in büyük bir heyetle birlikte ABD'ye yapmakta olduğu ziyarete odaklandı. Medya olayı çok yakından izliyor. Sabah gazetesinin yazarları da Washington'da.

Yazıyı Ecevit-Bush görüşmesinden önce yazıyorum. İki liderin bir araya gelmesinin son derece önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Ne konuştuklarının ayrıntılarını gazetelerden okuyacağız.

Hemen akla bir soru geliyor. Gezi bizim büyüttüğümüz kadar önemli mi? Yoksa her zamanki gibi kendi kendimize gaz mı veriyoruz? Sıradan bir olayı tarihi bir ana mı dönüştürüyoruz?

Ben çok önemli olduğu kanısındayım. Nedenlerini açıklamaya çalışacağım.

İttifaktan ortaklığa
Son sekiz yılda Türkiye'nin Batı dünyası ile ilişkilerinin doğru anlaşılması ihtiyacını çok vurguladık. Çünkü, İkinci Dünya Savaşı'nın sonundan 1990'lara kadar bu ilişkiyi soğuk savaş belirlemişti. Türkiye, soğuk savaş döneminde ABD'nin askeri müttefiki olmuştu.

Sovyetler Birliği'nin dağılması soğuk savaşı bitirdi. Dolayısı ile tüm işlevi komünizmin ve Sovyetler'in genişlemesini engellemek olan askeri ittifak da aniden boşlukta kaldı. Türkiye'yi de aynı boşlukta asılı bıraktı.

Mantığımız çok basitti. Bundan sonra ABD ile sıradan bir askeri ittifakın bir anlamı kalmamıştı. İlişkilerin arzulanan şekilde gelişmesi başka bir boyuta dönüşmelerini gerektiriyordu.

Bu yeni boyut ne olabilirdi? İttifakın yerini ne alabilirdi? Bu sorulara verdiğim cevabı dikkatli ve sürekli okuyucularım biliyor. Çözümün Türkiye'nin müttefiklikten ortaklığa terfi etmesinde yattığını söyledim.

"Ortak" sözcüğünün içeriği bence çok açıktır. Askeri ittifak iki ülkenin çok farklı siyasi ve ekonomik değerlere sahip olmaları halinde de mümkündür. Ortaklık ise aynı değerler zemininde buluşmayı gerektirir.

Yani ABD ile ilişkilerini belirleyecek olan Türkiye'nin sistem tercihidir. Demokrasi, insan hakları, piyasa ekonomisi gibi Batı dünyasının kurucu değerlerini kendi değerleri yaptığı takdirde, Batı sisteminin sıradan bir müttefiki olmaktan kurtarak ortaklık statüsüne geçebilecektir.

Önemli gelişmeler
Son iki yılda bu yolda çok ciddi adımlar atıldığını sevinerek görüyorum. Yüzeysel bir bakış günlük politikanın parazit ve gürültüleri içinde derin trendleri kaçırmış olabilir. Ama bütün işaretler bence mevcuttu.

Enflasyonla mücadele, ekonomik reformlar, AB üyeliğine doğru atılan adımlar, islam ve kürt sorunlarında siyasi kutuplaşmanın yumuşaması, Kıbrıs'ta çözüme yönelme, vs. hepsi son iki yılın gelişmeleridir.

Türkiye'nin doğru yolda ciddi adımlar atmaya başlaması üstüne gelen 11 Eylül terör olayı ABD yönetiminin bakış açısını da çok etkiledi. O bakıma belki de 11 Eylül, Türkiye için bir fırsat penceresi oluşturdu.

Hem demokrasi cephesinin kesin üyesi hem de sağlıklı ve dinamik bir piyasa ekonomisine sahip bir Türkiye'nin dünyada barış ve istikrara yapabileceği katkıların daha iyi anlaşılmasını kolaylaştırdı.

Böyle bakınca, ABD gezisinde elde edilebilecek kota artışları ya da askeri borçlarının silinmesi gibi kısa vadeli maddi çıkarlar benim için ikincil kalıyor. ABD yönetiminden bu tür küçük tavizler koparmak yararlıdır ama fazla değeri yoktur.

İki liderin karşılıklı diyaloğ3u ise çok önemlidir. ABD yönetimi Türkiye'nin sistem tercihini kesinlikle yapmış olduğunu anladığı ölçüde, anahtar stratejik konularda Türkiye'ye verecekleri destek de artacaktır. Özellikle AB ile müzakerelerde Amerikan desteğine çok ihtiyaç duyacağız.

Gezinin olumlu sonuçlar vermesini temenni ediyorum.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır