Zirkaç gün önce BDDK Başkanı Engin Akçakoca İstanbul'da banka genel müdürlerine bir brifing verdi.

Konu Dünya Bankası'ndan alınacak 4 milyar dolara yakın kredinin sermayesi zayıflayan bankalara enjekte edilmesi idi. Veya, toplantıya katılan bankacı bir arkadaşımın deyimiyle, "özkaynakları erozyona uğramış olan bankaların sistemik risk yaratmadan faaliyetlerini sürdürebilmeleri için özkaynaklarının takviye edilmesi."

Kulağıma geldiğine göre toplantıya katılan genel müdürlerden biri Akçakoca'ya ilginç bir soru sormuş:

Bankalarının sermayesini eriten banka hissedar ve yöneticilerine ne olacak? Yöneticiler görevlerinde kalacaklar mı? Sermaye transferi yapmadan önce BDDK bu yöneticilerin değiştirilmesini talep edecek mi? Hissedarlar konusunda ne yapacak? Akçakoca bu sorulara cevap vermemiş. Ne düşündüğünü -eğer bu konuda herhangi bir şey düşünüyorsa-f çok merak ettiğimi itiraf etmeliyim. Çünkü başarısız banka yöneticilerinin yerlerinde kalmamaları BDDK'nın rehabilitasyon planının başarısı için kritik bir unsur olabilir.fAynı şey hissedarlar için de geçerlidir.

Sektördeki bazı bankaların sermaye enjeksiyonuna ihtiyacı yoktur. Bu bize şunu gösteriyor: Türkiye'de, fırtınalara rağmen gemiyi su almadan götürmek mümkün. Ekonomik krize, rüşvet ve yolsuzluğa, siyasi baskılara, kişilik zaafiyetine sırt çevirebilmek, hem kârlı hem sermaye yapısı güçlü banka olabilmek mümkün.

O zaman, mümkünü gerçekleştiremeyenler cezasını ödemeli. Aksi takdirde, başarısız olanların cezasız kalması, başarılı olanlara verilen bir ceza olur.

Kamu vicdanı, Akçakoca'dan ve Ekonomiden Sorumlu devlet Bakanı Kemal Derviş'ten buna izin vermemelerini talep ediyor. Kamuoyunun hakkaniyet duyguları daha fazla rencide edilmemelidir.

Tedbirsizliği ile bankasını zora sokan bir yöneticinin ve hissedarın takviyeli sermayeyi de kediye yüklemeyeceğinden kim emin olabilir?

Derviş ve Akçakoca, BDDK'nın bankalaraf transfer edeceği sermayenin "müdebbir" yöneticiler tarafindan kullanılmasını mümkün olduğu kadar garanti altına almak zorundadır. Çünkü o sermayenin bir kısmı özel sermayedarların değil, vergi mükelleflerinin, yani halkın olacaktır. Hissedarlara gelince:fOnlar da alacakları kredi kadar hisselerinden kaybetmelidir.fDiğer bir anlatımla, Dünya Bankası'ndan sağlanacak kaynak, sermaye ihtiyacında olan bankaya kredi şeklinde değil, sermaye şeklinde verilmelidir. Karşılığında, Hazine konacak sermaye kadar hisse senedi almalıdır. Banka, finans sektöründeki iştirakleri zaman içerisinde elden çıkararak sermayesini takviye etmelidir.

Bankacılık sektörünün sağlığına kavuşması için ihtiyacı olan bankalara sermaye takviyesi yapmak doğru bir iştir. Ama seçilecek yöntem hakkaniyete, akla ve serbest rekabet kurallarına uygun olmalıdır.