kapat
10.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Galatasaray nerde oynayacak?..

Arsenal, dünyaca ünlü Highbury Stadını çağdaşlaştırma kararı aldı. Yönetimin onayladığı projenin maliyeti 215 milyon dolar..

215 milyon dolar.. Yani Galatasaray'ın kıyametler koparan Modern Ali Sami Yen projesinden 100 milyon dolar fazla..

Fenerbahçe'nin gecekondu sistemiyle inşa edilen stadını örnek göstererek, Galatasaray'ın dünya güzeli projesinin yolunu kesenler, acaba utanırlar mı diye, bu haberi köşeme aldım..

126 milyon dolara çok diyenlerin kaçı, projeyi inceledi?..

Ne demek pahalı?.. 1 milyon liraya saat satılıyor diye, 100 milyar liralık Rolex'e "Pahalı" deme hakkımız var mı?.

Yolu kesilmese, o proje, planlandığı tarihte yol alsa, bugün Galatasaray'ın geleceğini garanti eden bir harika tesis bitmiş olacaktı.

Galatasaray maçlarını dünyanın en güzel on stadından birinde oynarken, bu stadı kucaklayan entegre alışveriş merkezi, otoparklar ve iş yerleri, her yıl birkaç Hagi'nin transferini sağlayacak geliri, dünya durdukça sağlayacaktı. Muhalefet yol keseceğine, destek olsa, Galatasaray'ın ihalesini kazandığı Bira Fabrikası arazisinin ön ödemesi de yapılıp, ihale tamamlansa, bugün Galatasaray'ın yolunu kesecek takım dünyada kalmayacaktı. Öyle bir gelir akacaktı.

Ama muhalefet adına, Faruk Süren'i yok etme adına yola çıkıldı.. Bugün gelinen noktaya bakın.. Galatasaray'ın bir hafta sonra maçı var, nerde oynayacağı belli değil!..

Bazı vicdanlar, hem de nasıl Galatasaraylı olduklarını bildiğim vicdanlar sızlıyor mu acaba?..

***
Benzeri bir engellemeye de şimdi hazırlanılıyor.. Yüz karası, utanç verici, Beşiktaş Belediye Başkanı olsam derhal yıktıracağım o rezil Ada'nın hem Galatasaray adına layık bir güzelliğe, hem de Galatasaray'dan götüren değil, getiren bir tesis haline dönmesini sağlayacak anlaşma imzalanmış..

Şimdi yıllardan beri, bedava denize girmek için burayı bir "Dilenciler kampı"na çeviren üç beş kongre üyesinin oyu, şantaj aracı yapılarak, bu sözleşmenin iptali için baskı yapılıyor.

Bakın bu çirkinlik anıtı, bu sefil ve rezil göz bozucu duba bozuntusu, yıllığı 16 milyar liraya, dikkat edin, sadece 16 milyar liraya bir işletmeciye kiralanmış.. Yapılan anlaşma ilginç. Adada çalışan kulüp görevlilerin yemek meselesi kimsenin aklına gelmediği için, işletmeci, bu 16 milyardan fazlasını "Yemek parası" diye geri alıyormuş.. Yani, dünya cenneti olabilecek bir ada, Galatasaray adına bu çirkinliği ile Boğaz'da bir devasa çöplük gibi dururken, bir de para götürüyor.

Peki anlaşma ne?..

Adanın tam karşısında bir otel yapılıyor. Otelin patronu, en başta müşterilerinin göz zevkinin içine edilmemesi için, Ada'ya talip oluyor. Görüşmeler.. Anlaşma.. Adam 1 milyon doları peşin ve pat diye ödüyor.. Ayrıca her yıl, 500 bin dolar garanti ederek, kardan hisse.. Ayrıca kürek şubesine sponsorluk. Yılda 250 bin dolar tahsis edecek, Alman Milli Takımı'nın hocasını getirecek ve olimpiyatlarda final koşacak düzeyde, Galatasaray kürek takımı yaratacak. Ayrıca Ada'da Galatasaray üyeleri için ayrı bir salonu hazır tutacak.

Şimdi muhalefet buna karşı.. Niye karşı.. Yazın üç beş üye gelecek ve beleş havuza girecek diye.. Böyle bir ihanet olur mu, olabilir mi?.

Zamanında yönetim, bu ülkenin en önde gelen işletmecilerinden Ferit Volkan'a vermişti, Ada'nın yönetimini.. Volkan 5 yıldızlık mutfak, harika bir disko yaptı.. Ama battı.. Çünkü gittim gördüm, nerdeyse 50 metre uzunluğunda ve sudan ucuz açık büfe konduğu gibi kaldırılırken, Galatasaray'ın sosyetik(!) üyeleri, naylon torbalarından getirdikleri ekmek içi beyaz peynir ve domateslerinin yanına gene o torbadan çıkardıkları kola kutuları ile öğle yemeğini geçiriyor ve Ada'ya, ya da Galatasaray'a tek kuruş bırakmıyorlardı.

Şimdi Mehmet Cansun Başkan, bu harika anlaşmanın arkasında dahi duramıyor, altında imzası olduğu halde.. Rezil, iğrenç, utanç verici, yüz karası eskiye dönüş yolları arıyor.

Neden.. Martta kongre var ve Cansun üç beş oy uğruna bu şantaja boyun eğecek kadar, ihtiraslı.. Önemli olan Galatasaray Başkanı olmak onun için.. Galatasaray batsa da..

Neden acaba bu kadar istiyor başkanlığı dersiniz?.

Yok canım.. O kadar saf olamazsınız!..

Bir spor yazısı yazmak..
DÜnyanIn en büyük golcülerinden ikisi, Milanlı Andrey Schevchenko ve Interli Ronaldo, Pazar günü, kendilerine milyonlarca dolar ödenmesine sebeb olan şeyi yaptılar.

Schevchenko, hemen her hafta gol atıyordu zaten, gene attı.. Ama bu defa San Siro'da Juventus'a attığı, apaçık bir virtüozite gösterisiydi. Ronaldo, Brezilyalı da gol attı. Onunki çok daha zayıf bir rakip Brescia'ya atılmış basit bir şuttu.

İki gol haberi ve sonuçlar dünyaya yayıldığında, manşetlere taşınan Ronaldo oldu.

Haklı mıydı?..

Schevchenko, Davids'in yanından hızla geçmiş, Iluano ve Pessotto'yu saf dışı bırakmış, sonra kaleyi iyice çaprazdan gören uzak sağaçıktan kaleci Buffon'u tam üst köşeden mağlup eden harika bir şut atmıştı. Bu dünyaca ünlü golcünün futbol sanatının tam bir gösterisi idi.

Bu gol maçı kurtarmadı. Çünkü Juve, bir penaltı golüyle beraberliğe ulaştı. Schevchenko için tatsız bir sonuçtu bu, ama futbol da buydu zaten.

Bir başka zamanda, Schevchenko'nun bu muhteşem golü en az 100 ülkede ekranlara gelir, yazılır, alkışlanırdı. Hatta, "Yılın Golü" olarak kayıtlara geçerdi. Ama bu defa gerçek başka oldu. Ronaldo'nun golü, onunkini gölgede bıraktı. Schevchenko isyan etmedi, anladı, hatta belki, kendisi de alkışladı.

Brescia'da olup bitenler, çok güzeldi, ama olağanüstü değildi. Ronaldo ile Vieri paslaşmışlar, sonra da Brezilyalı, topu nerdeyse boş ağlara yollama fırsatını çok rahat kullanmıştı. Buna rağmen, İtalya ve dünya Ronaldo'yu kutladı.

Niçin?.. Çünkü, Allaha şükür, burada bir başka keyif, insancıl duyular vardı.

Bu, fantastik yeteneklerle donatılmış, ama, kariyeri iki yıldır, diz sakatlığı yüzünden tehlikeye girmiş bir futbolcunun, kendisini yeniden bulmaya başlamasının keyfiydi.

Çoğu zaman biz futbolda en kötüyü düşünürüz. Rakip takımlardaki olağanüstü futbolcuları, seyredip alkışlamak yerine, onların sakatlığına bayram etmek bir salgın hastalık gibi yayılıyor. Para sportif değerlerin önüne geçiyor. Yıldızlara saygı, yerini öfkeye bırakıyor. Klasa ve futbol gösterisine gözler kapanıyor. Kazanan herşeyi alıyor.

Bu yüzden İtalyanlara bravo.. Özellikle Roma ve Laziolular'a.. Bu ikisi de, bu yıl şampiyonlukta iddialı. En büyük rakipleri de Inter.. Onun yolu kesilmeli.

Roma'da, Ronaldo'nun bir daha sahalara dönemeyecek derecede ağır sakatlandığı Olimpik Stadda Lazio'nun maçı var o sırada.. Ronaldo'nun Brescia'ya gol attığı anons edilince Lazio taraftarları ayağa fırlayıp çılgınca tezahürat yapıyorlar. Ronaldo'nun dönüşü, belki de Lazio'nun şampiyonluk hayallerine veda etmesi anlamına gelebilir.. Dünyanın en ünlü holiganlarını üreten bu stadda o an, şampiyonluk değil, futbol sanatının bir büyük oyuncusunun dönüşü düşünülüyor.

Roma'da Batigol diye bilinen Arjantinli Batistuta, sakatlığın, oyun dışı kalmanın acısını biliyor. "Gol attığını duyunca mutluluktan uçtum. Çünkü Ronaldo futboldur!.."

..Ve Ronaldo, "Bu golü atmayı tam iki yıl hayal ettim" diyor. "Top ağlara değerken, kendimi mutlu bir bebek gibi hissettim.."

***

Hayır.. Okuduğunuz satırları ben yazmadım.. Keşke yazsaydım.. Yazabilseydim.. Türk okuyucusu bu tür yazıları okuyabilseydi spor sayfalarında, herşey çok daha güzel olabilirdi..

Rob Hughes yazarın adı.. Yabancı gazete okuma şansına sahip birkaç mutlu tiryakiyiz onu okuyabilen.. Bu yazısını İngiltere'de iken okumuş ve size nakletmeye karar vermiştim.. Üzerinden tam bir ay geçti.. Futbol, spor deyince, çoktan eskimiş olmalıydı değil mi?.. Ama hayır.. Ne kadar lezzetle okuduğunuzu tahmin ediyorum..

Ne yazık ki, Türkiye böyle yazıları yazmayı ve okumayı unuttu..

Sonucu herşeyin üzerinde tutan yorumcu ve yazarlar, Türk insanının futbol zevkini yok ettiler.. Tribündeki adam, güzellikleri değil, sadece golü izler oldu. Yazılar sporu değil, tabelayı yazmaya başladı..

Maç yazılarını kaleme alanlar, izledikleri güzellikleri değil, golleri, pislikleri, çirkinlikleri ve hakem hatalarını yazar oldular. Yorumcular bu güzelliklerin altını çizeceklerine, tuttukları kulüplerin sözcüsü ve amigosu olarak kulüple özdeşleştiklerini itiraf eden "Biz" öznesi ile yazdıkları ve söyledikleri ile, tahrikçiliği, kavgayı doruklara çıkardılar.

Türk halkı, İslam Çupilerin, Kahraman Babçumların, Kurthan Fişeklerin yazdıkları olağanüstü güzel, olağanüstü güzelliklerle dolu, insana sporu sevdiren, içini ısıtan, coşturan yazıları unuttu.

Sonuç, ille de sonuç herşeyin önüne geçti..

Örnek mi?.

Hagi gibi yüzyılda az gelir bir futbol ustasını son sezonda mümkün olduğu kadar seyretmenin keyfini yaşamak yerine, kameralar, yorumlar ve yazılarla hedef yapılıp, çileden çıkarılması, çıldırması ve ağır cezalar alması sağlandı. Bu cezaları yaratanlar, bir futbol sanatı keyfini ebediyyen kaybetmekte olduklarını düşünmeden zil takıp oynadılar. Hagi'nin yarattığı güzellikleri seyretmek değildi ki, amaç.. Galatasaray'ı durdurmaktı sadece.. Futbolu en güzel oynayan Türk takımını aşağılara çekmek..

Halk da neyi kaybettiğini bilemedi.. Çünkü ona, futbolun güzellikler oyunu olduğu çoktan unutturulmuştu.

En yakın örnek mi?.

Salı gecesi, Galatasaray'ın golünü izlediniz mi?..

Ümit Karan'ın kendisini kilitlemiş üç rakip savunma adamı arasından, topu nasıl ters ve kıvrak bir ayak hareketi ile Sergen'in önüne düşürdüğünü, dün herhangi bir gazetede okudunuz mu?. Ya da Sergen'in topu olağanüstü kontrolüyle ayni anda rakibinden kurtulup dönüşü ve kalecinin uzanamayacağı köşeye muhteşem vuruşunu..

Eurosport sunucu ve yorumcusunun anlata anlata bitiremediği Sergen, bu ülkede, böyle muhteşem şovlar yaptığında değil, tıpkı Hagi gibi, hatalarında, yanlışlarında, bir de mizansenler hazırlanarak manşete gelir sadece.. Daha güzel oynaması değil, yok olması istenir.

***
Rob Hughes, iklim koşulları izin verseydi, Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin Antalya'da düzenlediği seminere katılacak ve bu ülkenin spor yazarlarına, bir spor yazısı nasıl yazılır konulu bir konferans verecekti belki.. Olmadı.. Gelemedi..

Güzeli yazan, güzellikleri yazan, güzeli ve güzellikleri yaratanlara sahip çıkan, sporu, futbolu yücelten yazıları okuma şansımız da bir başka bahara kaldı..

İşte ikinci yarı başlıyor..

Çirkinlikler, kavgalar, saldırılar, hakaretler, aşağılamalar, çirkefler bataklığına hoş geldiniz!..

Şans
Şirin şakayı Nafi Aykan göndermiş..

Bir Fenerli'ye sormuşlar:

- Şansa inanır mısınız?

- Tabii inanırım. İnanmasam, Galatasaray'ın başarılarını nasıl açıklardım!..



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır