BİZE doğruları söyleyecek siyasiler, seçilmişler ve seçkinler ne kadar çok prim yapacaklarını bir bilseler... Hastanın öleceğini yüzüne söyleyebilecek kadar katı yürekli ama dürüst davranabilseler...
Örnek mi istiyorsunuz;
"Bizi bu halimizle Avrupa Birliği'nin kapısından içeri sokmazlar kardeşim" diyebilseler...
"Adam senin 65 milyonluk pazarını tepe tepe kullanıyor... Dilediği malı dilediği fiyata satabiliyor... Yani bu imkan elinde varken neden seni eşit ortak olarak arasına alsın..." deme yürekliliğini gösterebilseler...
Biri çıkıp enflasyonun düşmeyeceğini, düşürülemeyeceğini, çünkü bu ekonominin, bu sistemin enflasyon üzerine bina edildiğini haykırsa... "Size yalan söylüyorlar; enflasyon düşerse asıl o zaman ekonomi hasta olur" diyerek bağırsa..
Veya "Ne üretiyorsun ki?
Neden ürettiğinden fazla tüketiyorsun ki?
Neden bir santim karı görünce tatile giriyorsun ki?" diye sorsa...
"Sen; dini ve resmi bayramlarla hafta sonu tatilleri dahil iki gün çalışıp, bir gün dinleniyorsun.. Yani karpuz gibi yatıyorsun" deme yürekliliğini ortaya koysa...
İşte böyle davranacak, doğruları yüzümüze haykıracak siyasileri tanıma imkanı bulduğumuz gün bilin ki herşey değişecek... Bu tarih Türkiye için milad olacak... Ülke asıl o zaman çağ atlayacak...
Kol saati!
SON gazetesinde bir haber:
"İGDAŞ bir yıl önce 13 milyar lira ödeyerek satın aldığı Rolex marka 4 saati kimlerin koluna taktı?"
Haber belgeli... Akmerkez'deki saatçinin İGDAŞ'a kestiği fatura herşeyi gözler önüne seriyor...
Peki; bu saatlerden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'nın haberi var mı? Eğer varsa bu saatlerin neden alındığını ve kimlerin bileklerine takıldığını açıklamalı... Eğer haberi yoksa olay çok daha vahim; o zaman "Ben bostan korkuluğu değilim" diyerek istifayı basmalı...
Bu saatlerin satın alındığı tarihte İGDAŞ'ın Genel Müdürlüğü koltuğunda oturan Prof. Dr. Necdet Aral da susmamalı... Bu saatleri satın alma emrini kimin verdiğini hatırlamalı... Hatta bu saatlerden birinin Erbakan'a hediye edilip edilmediğini de hatırlamalı...
Haydi Beyler!
Susmayın, anlatın... 15 milyon İstanbullu'ya hiç değilse bir kez dürüst davranın...
KAR yağınca, rüzgar biraz sert esince, sıcaklık sıfır dereceye inince okulların tatil edilmesinden öğrenciler memnun... Eminim ki anne ve babaların bir kısmı da "İyi oldu, çocuğum sıcacık evinde oturuyor" diyor...
Ama ya müfredat? Bir daha geri gelmeyeceği bilinip cömertçe harcanan günler?
Doğu'da, Orta Anadolu'da, Doğu Karadeniz'de adam boyu karda saatlerce yürüyerek okula giden yüzbinlerce, milyonlarca öğrenciyi görmezden gelip 3 santim kar yağdığı için İstanbul'da okulların tatil edilmesi ne kadar doğru?
Bu sorum İstanbul Valisi Erol Çakır'a değil, Çakır'ı tatil kararını almaya zorlayan, almadığı zaman asan medyaya...
Milli Eğitim Bakanı'na değil, ülkeyi idare etmeye kalkan, son olarak da okullara el atan medya mensubu kardeşlerime bir önerim var; bu yıla mahsus sömestr tatilini öne çeksek ne dersiniz?
Hem zırt pırt okullar tatil edilmez, hem de milyonlarca öğrenci ve veli gece yarılarına kadar televizyon karşısında oturup "Yarın tatil mi, değil mi" diye beklemez...
1. Şu doğalgaz kaça alınıyor Allah aşkına? Neyi, kimden saklıyorsunuz?... Benim paramla, benim adıma benim için alınıyor bu gaz!.. Lütfen açıklayın şunun fiyatını?
2. Türkmenbaşı 40 dolardan bahsediyor? Bu ne iştir? Beni kimlere peşkeş çekiyorsunuz? Ne oluyor?
3. Gazı belediyelere kaça veriyorsunuz?
4. Allah aşkına doğru söyleyin; gazın 6-7 cente alınıp 16-17 cente satıldığı iddiası gerçek mi?
5. Senin işçin 125 milyon, memurun 300-400 milyon, emeklin 200-300 milyon lira alıyor. Bu adamların tüm maaşı gaza yetmiyor...
Bünyamin Yüksel