Ağustos ayında döviz kurunda balon oluşmuştu. O nedenle her ekonomi için büyük önem taşıyan bir ayırımı hatırlatma ihtiyacını duyduk. Bu kez aynı sorun enflasyon beklentileri ile karşımıza çıktı.
Bir yanda ekonominin objektif gerçekleri vardır. Bunlara ingilizcede "esaslar" (fundamentals) denir. Öte yanda ise ekonomik aktörlerin şu yada bu şekilde oluşturdukları beklentiler vardır. Bu ikilinin karşılıklı etkileşimi ekonomiyi dengeye taşır.
"Esaslar" sözcüğü ile neleri kastediyoruz? Bütçe dengesi, cari işlemler dengesi, tasarruf-yatırım dengesi ve parasal büyüklüklükler makro "esasları" oluşturur. Buna ek olarak rekabet koşulları, kamu yönetimi etkinliği, finans kesiminin durumu gibi mikro "esasları" sayabiliriz.
Her ekonominin nihai belirleyicisi yukarıda sayılan objektif eğilimleridir. Ancak, eğer beklentilerle esaslar arasında büyük bir fark mevcutsa, kısa dönemde ilginç bir durumla karşı karşıya kalırız.
"Esasların" sağlam ama beklentilerin kötümser olduğunu düşünelim. Bu takdirde ekonominin "kötü" bir noktada dengeye gelmesi ihtimali yüksektir. Halbuki aynı esaslar ile beklentiler iyimser olsa, ekonomi "iyi" bir noktada dengeye gelebilecekti.
"Çoklu denge", aynı "esaslar" ile beklentilere bağlı olarak biri iyi diğeri kötü iki farklı dengenin mümkün olması haline denmektedir. Yaz aylarında "kötü" beklentiler "kötü" dengeye yol açmıştı. Enflasyon beklentileri bugünkü yüksek düzeyini koruduğu takdirde 2002 yılında da aynı şey olacaktır.
Önce "iyi" dengeye bakalım. Enflasyon beklentilerinin program hedefi yüzde 35'le tutarlı olduğunu varsayalım. Bu durumda gerçekleşen enflasyon Merkez Bankası'nın hedefine uygun çıkacaktır.
Dolayısı ile para politikasını sıkmaya ve faizleri yükseltmeye ihtiyaç kalmayacaktır. Demek ki iç talep o oranda canlı seyredecek ve ekonomi planlandığı şekilde yüzde 4 ve üstü büyüme düzeyini tutturabilecektir.
Ya "kötü" denge? Enflasyon beklentilerinin bugünkü gibi yüzde 50 ve üstünde kalmaya devam ettiğini düşünelim. Bu durumda fiili enflasyon Merkez Bankası'nın hedefinin üstünde seyredecektir.
Hedefin üstünde enflasyon Merkez Bankası'nı para politikasını kısmaya ve faizleri yükseltmeye mecbur bırakacaktır. İç talep o oranda artmayacağından büyüme hızı hedeflenen yüzde 4'ün altına inecektir.
Sonra ne olur? Talepteki düşüş üreticilerin zam yapmasını zorlaştıracaktır. Dolayısı ile enflasyon Merkez Bankasının arzuladığı düzeye gerileyecektir. Ama bu arada büyüme daha düşük düzeyde gerçekleşmiştir.
Bir hususa özellikle dikkatinizi çekerim. Her iki dengede de enflasyon Merkez Bankası'nın hedeflediği gibi yüzde 35 çıkacaktır. Ama birinde büyüme yüksek, diğerinde büyüme düşüktür. Bilmem anlatabildim mi?