kapat
09.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Zero cost

Siyaset biliminde "Zero cost" diye bilinen bir deyim vardır...

"Sıfır maliyetli" politika anlamına gelir...

Bazı politikacıların yaşanan ekonomik krizden, IMF ve Kemal Derviş'i sorumlu tutmaları akla bu deyimi getiriyor...

Devlet Bakanı Kemal Derviş'in, ATO Başkanı Sinan Aygün'e söylediği "Türkiye'deki şartların gerçekten bu derece kötü olduğunu bilmiyordum" sözleri malum-u ilandır...

Bu anlamda zaman tünelinden birkaç anı kırıntısı...

1990'lı yılların ortalarıydı...

Cem Boyner'den sonra bir ara YDH'nın Genel Başkanlığı'nı yapan Prof.

Dr. Canan Balkır, "Tanışmanı istediğim biri var. Değerli bir uzman...

Yurtdışında yaşıyor. Görüşmende fayda var" demişti...

Balkır'a o şahsın kim olduğunu sorduğumda, duyduğum isim Kemal Derviş'ti...

TÜRKİYE'DEN UZAKLARDA

Derviş'le, ertesi gün, öğleden sonra gazetede görüştük. Odamda iki saate yakın konuştuk. Uzun uzun küredeki son ekonomik gelişmelerden bahsetti. O günlerde gündemde olan Uzakdoğu ülkelerinin yaşadıkları değişimi anlattı...

Türkiye üzerine sorduğum sorulara hep aynı cevabı verdi:

"Türkiye'den uzaklardayım, inanın gerçekten buradaki şartları bilmiyorum!"

Aldığım izlenim, Derviş'in bu sözlerinde samimi olduğu yönündeydi...

Ki...

Derviş, o görüşmemizde ekonomi sayfalarını takip edenlerin duymaya alışık olduğu türden sözler tekrarlamıştı bana...

O sıralarda yönettiğim gazetede Derviş'in bu sözlerini büyütmemiş, Prof Dr Balkır'ın hatırına gazetenin iç sayfalarında bu söyleşiyi değerlendirmiştik...

Bu bakımdan...

Kemal Derviş'in Türkiye'de art arda yaşanan ekonomik krizin içinde rotasını şaşırmış kaptan edası ile reel sektörün bir temsilcisine yaptığı bu itirafı duyunca pek şaşırdığımı söyleyemem...

Çünkü, Türkiye'nin sorunları İstanbul'un trafiğinden farksızdır...

Yıllardır ekonomistlerin anlattığı ve bir türlü halkın anlayamadığı ekonomi reçetelerinin ötesinde hadisenin birçok boyutu vardır...

BİR AVUÇ DOLAR İÇİN

Nitekim...

Şu anda önünde avuç açtığımız IMF, hiçbir ülkenin kalkınma programı ile uğraşmaz. Görevi, finansman darboğazına giren, ülkelerin likit sorununu çözmektir...

Aynı zamanda, borç para veren devletlerin paralarını, borç alanlardan tahsil etmek...

Ödeme güçlüğüne düşene, nefes alıp borcunu ödemesi için yol göstermektir...

IMF, hiçbir ülkenin reel sektörünü adam etmek için uğraşmaz...

Nasıl bir bankadan borç aldığınızda, sizden faizi ile geri alıyorsa...

Ödeyemediğinizde tüm malvarlığınız dahil, her şeyinize el koyabiliyorsa...

IMF de devletlerarası süreçte, benzer bir işlev üstlenir...

Ödeme güçlüğü çeken ülkelere akla hayale gelmeyecek diyet programları uygular. Tarımdan, Meclis'e, Ordu'dan, devlet memurlarına, mali sektöre dek her alana el uzatıp, size borç ödeyebilmeniz için yol gösterir...

IMF, karargah kurduğu ülkelere özetle "Zayıflayın, borç ödemek için her türlü konforunuzdan vazgeçin" der.

GERÇEK BOYUT

"Siz işe yürüyerek mi gidersiniz, evde çorbayı zor mu bulursunuz, soğukta sobasız mı oturursunuz, doğalgazı pahalıya mı satın alırsınız orası bizi ilgilendirmez" der...

Bunun dışındaki söylemler gerçeği yansıtmaz...

IMF'nin kimi istekleri o ülkenin sosyal gerçekleriyle bağdaşmayabilir...

Bu IMF'den ziyade, borçlu ülkenin yöneticilerini bağlar...

Çünkü, dünyada politika yapan ve icraat üreten kurumlar bellidir...

Türkiye'de de Parlamento ve Hükümet vardır...

Aksi mümkün değildir...

Yoksa, IMF o ülkenin iç işlerine müdahale etmiş olur...

Bunun için dönem dönem yaşanan başarısızlıklardan Ankara ve benzeri başkentlerin "Biz değil, IMF başarısız" ya da "Biz vermek istiyoruz ama IMF izin vermiyor" türünden mazeretlerin ardına saklanması hiç gerçekçi değil...

Sorun Türkiye'nin bu krizi nasıl çözeceğinde...

Gerçekten içine düştüğümüz bataklıktan kurtulmak istiyor muyuz?

Yoksa hala ayaklarımız yere basmıyor mu?

Ankara'dan aldığım izlenim, politikanın konuşulduğu, lahmacun kokan masalarda...

Ne yazık ki, hala eskiye özlem duyanların çok olduğu yönünde...

Bakalım zaman ne gösterecek...

Bekleyip göreceğiz...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır