kapat
09.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Bürokratın isyanı

SPK yöneticisi Erdal Batmaz, Kılıçbalığı Operasyonu'nda gözaltına alınan 27 kişinin arasındaydı. Sabahın köründe evinden alındı, 15 saat sonra serbest bırakıldı. Ne olduğunu hâlâ anlamış değil...
Önceki sabah kapısını iki polisin çaldığını görünce oldukça şaşırdı. Hangi amaçla alındığını Mali Şube'ye getirildiğinde anladı. Emlak Bankası'nın denizcilik sektörüne verilen kredileriyle ilgili başlatılan ve "Kılıçbalığı Operasyonu'" kapsamında gözaltına alınanlar arasındaydı. Aralarında Emlakbank eski genel müdürlerinden Erdin Arı, Veysi Oral, Osman Zafer Kültürlü, Sinan Solok gibi isimlerle adliyede buluşan SPK Yönetim Kurulu Üyesi Erdal Batmaz'ın 1996 yılında altında imzası bulunan bir kredi nedeniyle ifadesi alındı. Batmaz, altı ay genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı Emlak Bankası'nda verdiği bir krediyle ilgili "zimmet"le suçlanıyor.

1997 yılında SPK'ya atanan ve iki dönemdir Sermaye Piyasası Kurulu Yönetim Kurulu'nun altı üyesinden biri olan Erdal Batmaz'ı isyan ettiren ifadesinin alınması değil, bu sırada kullanılan yöntem.

"Burada bir yanlış var. Ya şu an bulunduğum yer yanlış, ya da devletin bana yaptığı muamele yanlış. Sapla, saman karışmış durumda. Devletim ne zaman istese bilgime başvurabilir. Bunun için sabah evime polis göndermesi gerekmiyor" diyor...

Aslında Batmaz'ın SPK'da icraa ettiği görev dikkate alındığında, neden isyan ettiği de ortaya çıkıyor.

Her cuma günü SPK yönetiminin aldığı kararlarda imzası olan üyelerden biri de kendisi. Yani halka açılacak şirketlere verilen onay, işlem yasağı, ya da suç duyurularında atılan 6 imzadan biri Erdal Batmaz'a ait. Batmaz, iki dönemdir, SPK bünyesinde bazı şirketlerle ve kişilerle yapılan soruşturma ve suç duyurularında kilit isimlerden biri.

'BEN BÜROKRATIM'
Batmaz'ın ifadesine başvurulan konu ise Trabzonlu bir firmaya verilen 1.6 milyon dolarlık krediyle ilgili. 24 Ekim 1996 günü Akbaşoğlu Ailesi'ne ait Özdem Nakliyat'a kredi tahsis edilir. Batmaz, firma ile ilgili gerekli teminatların alındığını öne sürüyor. "Ben kredi verildikten 6 gün sonra hükümet değiştiği için bu görevimden alındım. Mayıs 1996'da Emlak Bankası'na atanmıştım. Ekim sonunda ise ayrıldım. Bu firma kredi verildikten üç ay sonra batmadı. Tam 4 yıl daha bu firma ile iş yapılmış ve Özdem Denizcilik sonradan batmış" diyor.

Denizcilik sektöründe gemi ipoteğinin aslında sıfır ipotek olduğu yönünde iddialara yönelik sorumuza ise şu yanıtı veriyor:

"Denizcilik sektörüne verilen kredilerde kim gemi ipoteği dışında başka bir ipotek alıyor ki! Emlak Bankası'nda 6 ay görev yaptım ve aradan geçen 6 yıl içinde bu görevimle ilgili açılan bir tek dava ya da soruşturma yok. Ben bu kredi ile ilgili neden bilgime başvurdular, neden soruşturuyorlar diye bir şey sormuyorum. Beni rahatsız eden sabahın köründe suçlu gibi evimden alınmam. Onurumuzu, gururumuzu kim koruyacak? Ben kimseye kredi vermedim, tahsis edilmesinde imzam var. İlgili şube ve bölümler uygunluk belgesi vermişler, ipotekler alınmış..."

Sabah saatlerinde alınıp sorgulanması yapılan ve gün boyunca savcılıkta bekleyen Batmaz bu sırada kötü muamele görmediğinin altını çiziyor.

Sırayla sorguları yapılıyor ve hemen hepsi bir arada tutuluyor. Gece saat 01.00 gibi de teşekkür edip kendilerini uğurluyorlar. Batmaz'ın dönüp dolaşıp geldiği nokta ifadesine neden bu şekilde başvurulduğu.

Yıllardır bürokratlık yaptığını söyleyen Batmaz, "Ben devletin bürokratıyım. Devletimin bana sorduğu hiçbir soruyu bugüne kadar yanıtsız bırakmadım. Neden bana çağrı yapmadılar? Ortada bir yanlış var... Hem de büyük bir yanlış. Bu anlayış sürdükçe kamuda görev yapacak bürokratı zor bulurlar. Ben dokunulmazlık istiyor diye Vural Akışık'ı zaman zaman eleştiriyordum. Şimdi hak veriyorum. Hiçbir bürokrat böyle bir durumda sorumluluk yüklenmek istemez."

'Vural Akışık'a şimdi hak verdim'
"Burada bir yanlış var. Ya şu an bulunduğum yer yanlış, ya da devletin bana yaptığı muamele yanlış. Sapla, saman karışmış durumda. Devletim ne zaman isterse bilgime başvurabilir. Bunun için sabah evime polis göndermesi gerekmiyor."

"Bu anlayış sürdükçe kamuda görev yapacak bürokratı zor bulurlar. Dokunulmazlık istiyor diye Vural Akışık'ı zaman zaman eleştiriyordum. Şimdi hak veriyorum. Hiçbir bürokrat böyle bir durumda sorumluluk yüklenmek istemez."

Hukukçular ve siyasetçiler tartışıyor

Ekrem Pakdemirli: Bürokrasi kilitlenir
CNN Türk'te Manşet programına katılan ANAP Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli, Devlet Denetleme Kurulu (DDK) eski Başkanı Fahri öztürk ve Devlet Denetçileri Derneği (DENETDE) Başkanı Atılay Ergüven, bankaların Cumhurbaşkanı tarafından denetlettirilmesini masaya yatırdı. Ekrem Pakdemirli denetimde ayarın kaçırıldığını belirterek, "Ayarı tutturamazsanız bürokrasi kilitlenir. Bu insanları savcılığa götürüp afişe ettiniz. Sonra serbest bıraktınız. Bu insanların haysiyet ve şerefini nasıl iade edeceksiniz? Eğer tutuklama olsaydı o zaman olayda bir doğruluk payı bulurdum" diye konuştu.

Pakdemirli, DDK elemanlarının uzman olmadığını, Cumhurbaşkanı'nın ödünç elemanlarla çalıştığını söyledi.

Denetde Başkanı Ergüven ise denetim birimlerinin siyasi etkiden kurtarılması gerektiğini vurguladı. Ergüven, Türkiye'de bürokratik bir diktatorya oluşturulmaya çalışıldığını savundu. Bu aşamada Cumhurbaşkanı'nın bankaları denetlettirmesinin doğal olduğunu ancak denetleme elemanlarının elinin kolunun bağlandığını kaydeden Ergüven, yargı ile denetimin birbirlerini tamamlayan önemli iki unsur olduğunu vurguladı. Ergüven, "Denetim tek çatı altında toplanmalı ve siyasilerden tamamen bağımsız hale getirilmeli" dedi.

DDK eski Başkanlarından Fahri Öztürk ise bankalardaki denetlemenin DDK değil BDDK tarafından yapılması gerektiğini savundu. Öztürk, DDK'nın soruşturma yapamayacağı için savunma alamadığını, dolayısıyla savcılığa gidenlerin sadece savunmalarının dinlendiğini kaydederek, "Eylemin suç olup olmadığı bu savunmalardan sonra belli olacak. Ama bana göre DDK yerine bir ombudsmanlık sistemi çok daha yararlı olur" diye konuştu.

APAYDIN: ÇOK YANLIŞ
Avukat Prof. Dr. Burhan Apaydın da, banka yöneticilerinin gözaltına alınmasını 'insan haysiyetine aykırı bir durum' olarak değerlendirdi. Apaydın, şunları söyledi: "Ara mahkeme kararı olmaksızın insanları bir caniymiş gibi apar topar evlerinden almak, insan haklarına aykırıdır. Kamuoyunda yanlış intibalar uyandırılıyor. Cumhurbaşkanı eski hatalarına bir yenisini daha ekledi. DDK'nın yapısı yeniden ele alınmalı ve yetkileri gözden geçirilmeli."

Hacer GEMİCİ



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır