kapat
26.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Huysuz Kadın İzmir'den bildiriyor

Saçlarım diken diken... Burnumda Harry Potter'deki bebek ejderhanın burnundan çıkan mavi kıvılcımların benzerleri çakıyor..
Nerede benim her daim elimin altında bulunan küçük aynam...

Evet evet işte! Strese girince yüzüm de düşüveriyor hemen!

Sabahları duşta türkü söyleyemeyen ve yüzünde güller açması öğleyi bulan bir kadına böyle erken bir saatte, telefonda bu kadar önemli bir haber verilir mi?

- Öncel Hanım günaydın...

- Peki...

- Ben İstanbul Sabah'tan arıyorum, yeni projemizden haberiniz var herhalde, değil mi? Ne de olsa siz de bir parçasısınız ya??

- Ne, nasıl, proje, kim?

- Sabah'ın Pazar gazetesinde siz de yazacaksınız ya... Zaten isminizi anonslarda görmüşsünüzdür!

- Anons, yazı, Sabah, Pazar, kim, neyi gördü???

Ben böyle kekelerken, Emre İskeçeli ardı ardına kroşeleri indiriyor:

- Yeni Asır'daki köşenizin boyutunda olacak. Bir büyük, iki küçük konu yeter. Bir de köşenize iki üç kelimelik bir isim... Tek kelime olunca klişede güzel durmuyor. Yalnız mümkünse enteresan bir konu olsun. Malum ilk sayımız. İlgi çekecek bir şeyler olmalı... Kusura bakmayın size ancak bir gün önce haber verebildik. Eh, size günün sürprizi de bizden oldu bakın! Akşama yazınızı bekliyoruz. Hoşçakalın.

Hiç de 'hoş' olmayan bir yüz ifadesi ve ruh haliyle kapattım telefonu...

Tamam üç yıldır haftanın altı günü Sabah'ın Ege Gazetesi; Egeli Sabah'ta ve Yeni Asır'da ahkam kesiyorum gönlümce!

Ama şimdi tüm Türkiye okuyacak beni...

Ya yeteri kadar ilginç konular bulamazsam...

Ya kuşları yazının uygun yerlerine konduramazsam...

Ya birden bire yazı yazmayı unutursam...

Tuşlara basan parmaklarım romatizmaya tutulur, ekrana bakan iki gözüm önüme akarsa...

Ya bu iş patlıcanlı, safranlı pilavı evde yalnızken tane tane pişirip, misafir geldiğinde lapaya çevirmeye benzerse...

Eve gitmek istiyorum ben!

Yatak odasına kapanıp, telefonları fişten çekip, yorganın altına girmek istiyorum.

Çünkü, Egeliler artık alıştı ama, bu huysuz kadını ya sevmezsiniz diye ölesiye korkuyorum!

Haa, unutmadan bir de ben bu yazıyı size huyu güzel, suyu güzel kentim, İzmir'den yazıyorum.

Bitti.

Zor tabii!

Mutsuzluğunuz artık tavan da yapsa bir evliliğe son noktayı koymak kolay değil. Hele artık sevilmediğinizi, onu yeteri artık etkileyemediğinizi, üzerindeki etkinizin, hatta otoritenizin kalmadığını, kısacası sizi artık 'sallamadığını' farkettiğinizde üzüntünün içine hırçınlık da girer.

Tüm bunları hissettiğinizde gururunuz incinir, bunu tamir etmenin en kısa yolu da tası tarağı toplayıp çekip gitmektir. Ondan sonra kendine acımamak için başlarsın savunma kalkanlarını çalıştırmaya...

"Zaten beni aldatmıştı, kötü biri o, hatta öyle kötü ki bana verdiği hediyeleri bile geri istedi, cimri şey, anlayışsız, bencil, oh olsun, terkettim işte. Bulsun şimdi benden iyisini de görelim..."

Fakat tüm bunlar hikayedir çünkü adam, ya da kadın seni artık istemiyorsa bunun bir tek sebebi vardır: Seni Artık İstememesi... Bu kadar!

Yeşim Salkım'ın yaşadığı tam da böyle bir durum anladığım kadarıyla. Hangi gazeteyi açsam yüz ifadesi yaptığına bin pişman, içi kan ağlayan ama dili, "ben çok mutluyum, en doğrusunu yaptım, en güçlüyüm, dizi dizi inciyim, güzellikte birinciyim" diyen bir kadın görüyorum...

Durumu pek iç açıcı gelmiyor bana. Zaten bir röportajında günde dört ilaç içtiğini falan söylemiş...

Allah şifasını versin, ne diyeyim?



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır