kapat
26.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Metropol manzaraları

İstanbul'u sevmek için: KAHİREArka planda birbirine karışmış ezan sesleri yükselirken güneş doğuyor.
Kamera yavaş yavaş şehri görmeye başlarken ezan sesi azalıyor ve yerini oynak bir Arap müziği alıyor. Müziğe, konuşmalar, klakson sesleri, satıcıların bağırışları karışıyor. Görüntüde kızıl-sarı, kalabalık, tozlu, bol camili, bol arabalı, az kadınlı sokaklardan oluşan bir şehir.

Kahire'yi filmlerde böyle seyrettik. Bayramda gidip gerçeğini gördük. Aynen öyleydi!

Bizim bir türlü patlatamadığımız turizmi, çok daha geri olmalarına rağmen geçtiğimiz yıllarda başarılı kampanyalarla patlatan Mısırlılar, 11 Eylül'le durgun günlerine dönmüşler. Mağazaları, sahiplerinin uyandığı saatte açılan, Lübnan mezeleri ve Arap tatlıları (bizdeki versiyonlarının taklit olduğunu kanıtlayacak kadar iyi kaymaklı kadayıflar, akıllara durgunluk verecek lokmalar) dışında mutfağı olmayan, az restoranlı Kahire, turistik ününü pek hak etmiyor. Tarihi zenginliklere paralel bir sosyal-kültürel hareketlilik yok.

Nobel ödüllü yazar Necip Mahfuz'un büyüdüğü ve hala yaşadığı şehir burası mı?

Turistlerin de, "Kahire sosyetesinin" hayatı da büyük otellerde geçiyor. Modanın, trendlerin takip edildiği kadın dergisi Cleo'nun cemiyet sayfaları ilginç: "Rania Bilmemkim, Hilton Oteli'nde arkadaşlarına sahur partisi verdi". Arap gençleri objektiflere gülümsüyor

Filmde başka bir sahneye atlıyorum: Dumanlı bir gazino. Güzel Arap dansöz kendinden geçerek göbek atarken sahnenin kenarındaki masada oturan erkek grubu "Bravo, aşkolsun doğrusu" manasında Arapça laflar atarlar.

Bu da aynen böyle! Kahire, dünyada oryantalist önyargılara en çok uyan şehir!

Mısır'ın en ünlü dansözü Deena'yı seyrediyoruz. Kahire'nin Günay'ı gibi bir mekandayız! Saat olmuş sabahın üçü. Çünkü Mısır'da dansözler bizimi assolistler gibi. En son sahne alıyorlar. Arkalarında 40 kişilik saz heyeti, orkestra şefi, şarkıcılar. İki şarkıda bir kulise gidip kıyafet değiştiriyorlar.

Deena transparan bir tuvaletle dansöz kıyafetinin karışımından oluşan giysisiyle çoğunlukla titremelerden oluşan ilginç dansını sergiliyor. Çalan şarkıya playback yapıyor, ve bence danstan çok her saniye değişip dramatik ifadeler alan yüzüyle işi götürüyor. Fransız yönetmen Jean-Luc Godard'ın ilginç bir çalışması var. Genç kız ve erkekleri günlerce videoya alan Godard, şu tespiti yapmış: "Erkeklerin yüz ifadeleri durağan. Kadınlar ise mimikleriyle her saniye ifade değiştiriyorlar. Mutsuzluktan neşeye, hüzünden korkuya, kızgınlıktan sakinliğe çok hızlı geçebiliyorlar. Onları çekici kılan da bu." Deena'nın bu çalışmadan haberi olduğunu sanmıyorum, ama bunu sonuna kadar kullanıyor. O yalvarır gibi, kahkaha atar gibi, küser gibi mimikler yaptıkça ön masalardan bağırış, çağırış, alkış, kıyamet...

Türk olduğumuzu öğrenenler hemen "Yavaş yavaş" diyorlar. Türkler'den bunu öğrenmişler. Özellikle Khan El Halil çarşısında öyle bir kıyamet kopuyor, satıcılar öylesine ısrarlı ve gürültücü ki, Türkler'in en çok kullandığı kelime "yavaş" olmuş. Teorim bu!

İstanbul'u pis, kalabalık, trafiğini ümitsiz, insanları gürültücü buluyorsanız, tavsiye ederim, Kahire'ye gidin.

Dönüşte İstanbul, size Cenevre gibi gelecek!

Moda neden çuvalladı?

Bu sezonun giysileri modacıların elinde patladı! Kadınlar bu yıl alışveriş yapmadılar... Ne dantel, ne sönük biçimde geri dönen mini etek, ne smokin takımlar, bu yılı kurtaramadılar. Tamam, Türkiye'de kriz vardı.

Ama mesela Londra'da ilk kez zamanından çok önce ucuzluk başladı.

Paris, son yılların en durgun sezonunu yaşadı.

New York tarihinde asla görülmemiş indirimlere sahne oldu.

1994-95 yıllarında Amerika'da çok daha ciddi bir kriz vardı. Ama New Yorklu kadınlar bir Prada çanta edinmek için mağazanın önünde kuyruk oluyorlardı.

Kadınlar bu yıl hiç birşeyi önüne geçilemez şekilde istemediler.

Moda, "arzu nesnesi" yaratamadı bu sene. Şöyle sivri, kadınların kendilerini içinde görmek isteyecekleri, seksi, yeni, pratik, illa ki alınması gereken birşey çıkmadı...

90'ların başında kadınlar boru paça pantolonlar için birbirlerini vuruyorlardı mesela. Pantolonların belleri aşağı inmiş, paçaları bollaşmıştı. Bacaklar olduğundan daha uzun görünüyordu. "Joseph" markası, aralarında -toprağı bol olsun- Caroline Besette Kennedy ve Elizabeth Hurley'in de bulunduğu binlerce kadına bu pantolonlardan satarak bugünkü ün ve itibarına erişti.

Veya Tom Ford'un Gucci için yaptığı, 70'lerin sonunu hatırlatan, bol paçalı pantolon ve geniş yakalı ceketlerin içine giyilen saten gömlekler. Charlie'nin Melekleri gibi görünmek isteyen, saten gömleklerin içinde kendi göğüs dekoltelerine hayran kalan kadınlar sayesinde, Gucci en tepeye çıktı...

Sezonun belirgin trendi "80'lere dönüş" sessizce uğrayıp geçti. Kadınlar tüm zamanların en zevksiz, en rüküş yıllarını henüz unutmamışlardı. Onları kısa gösteren vatkalar, kalçalarını ortaya çıkaran parlak taytlar, hala kabuslarında taptazeydi!

Hatayı tekrar etmediler.

Bu yılın tasarımları, istisnai birkaçı kadınlarla duygusal bir bağ kuramadı... Geriye ne kaldı? Siyah, beyaz, temel parçalar. O da herkeste vardı zaten.

Bir not düşmeden edemeyeceğim. Marc Jacobs, Tom Ford, Michael Kors, gibi tasarımcıların "uyuya kaldıkları" bu sezon, yurtdışında çalışan Türk modacıların en parlak senesiydi bana kalırsa.

Atıl Kutoğlu yıllardır beklediğim koleksiyonu çıkarmış, kırmızı-beyaz gibi az görülmüş bir kombinasyonu, seksi tasarımlarla birleştirip, her kadının giymek isteyeceği kıyafetler yaratmıştı. Dice Kayek'in harika kızları Ayşe ve Ece Ege ise yenilikçi, iyi tasarlanmış, hem kolay giyilebilir, hem cesur, şahane bir koleksiyon hazırlamışlardı. Benim bu sezonki "arzu nesnelerim" Türk modacılarının yarattıkları oldu...

Dahi tasarımcılar ise bu yıl çuvalladı!

SADECE İSTANBUL'DA

"Seviyeli Meyhane"
"Bilmemneli Meyhane" eğlence kültürünün geldiği noktayı (siz de benim gibi bu konunun cahiliyseniz, ve en son peçete/garson ceketi yakma haberlerinde kaldıysanız) ibret-i alem içinkısa süre önce duyduklarımla aktarmak isterim:

Mekan, "neşeli" şarkıcıların sahne aldığı, meyhanelerden biri. Seyircilerden istek parça geliyor. Sahnenin arkasında bilgisayara bağlı bir dev ekran var. Mehmet Bey'ler "İçin için yanıyor" şarkısını mı istiyor? Ekranda hemen "MEHMET BEYLER, İÇİN İÇİN YANIYOR" yazıyor. Teknoloji değerli müşterileri peçeteye yazıp gönderme zahmetinden kurtarıyor!

İş bununla kalmıyor. Şarkı başlıyor, ve mesela nakarat bölümü gelince, şarkıcı coşuyor "Unut onu gööönlüüüm, yaz çocum"! Powerpoint, tasarlandığı günden beri ilk defa böyle bir amaca hizmet etmek için şaşkınlıkla devreye giriyor! Ekranda nakarat: "UNUT ONU GÖÖNLÜM". Derken seyircilerden biri şarkıcıyı sinirlendiriyor: "Yılmaz Morgül bu şarkıyı daha iyi söylüyor"! Şarkıcı cevap veriyor: "Yılmaz Morgül halt etsin, yaz çocum!" Powerpoint çalışıyor, dev ekrandan herkes okuyor: YILMAZ MORGÜL HALT ETSİN!.. İnsanlar çılgın gibi eğleniyor.

Ayniyle vaki. Hatta ekrandaki son cümle tarafımdan sansürlenmiştir! Dolayısıyla, anladığım kadarıyla "Bilmemneli Meyhane" ekürisi kendi arasında bir kapalı kulüp oluşturmuşlar, bu "kültürü" geliştirdikçe geliştiriyorlar. Bir tür yüzük (ya da peçete) kardeşliği. Sizin bu saatten sonra onların arasına girmeniz sözkonusu bile değil. Alternatif düşünelim.

Zarifi, Beyoğlu'nda yeni açılan bir tür "trendy meyhane". Rum, Musevi, Arap müzikleri, acid jazz, Ajda Pekkan, Tarkan, hatta bazen Orhan Gencebay çalınıyor. Fena olmayan mezeler yeniyor. Diğer masalardaki ünlü ve yarı-ünlüler çekiştiriliyor. Haftasonları geç saatte mekan bir gece kulübüne dönüşüyor ve herkes geceyi masaların üzerinde dans ederek bitiriyor.

Zarifi, önce anlattıklarım göz önüne alındığında çok "zarif"bir yer, ve janr olarak son zamanların en karmaşık mekanı.

Şarkıcı yok, yanıcı cisim yok, Powerpoint yok!



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır