Şarap savaşlarında son hamle

Tarım ürünlerimizi markaya dönüştürerek satmak istiyorsak, uluslararası şarap savaşlarından öğreneceğimiz çok şey var
Geçenlerde ciddi bir gazetemizde çıkan bir haber beni çok şaşırttı. "Çiftlikte diplomasi" başlığı altında kaleme alınan haber ABD Başkanı Bush'un Rusya Devlet Başkanı Putin'i ağırladığı "çiftlik günlerini" konu ediniyordu.

Gelelim işin şaşırtıcı kısmına: Bu "gazetenin haberine" göre Teksas'taki "çiftlikte" "Fransız Şaraplı Acılı Yemek" sunulmuştu. En azından alt manşet böyle diyordu. "Amerikan Ekonomisi"nin işleyişini, "Başkan"ın işlevini bilen herkesi çok şaşırtacak bu haberin tekzibi de hemen yanında idi...

Nasıl mı, çünkü küçültülerek basılmış olan mönü fotoğrafından servis olunan şarapların (Backer Vineyards Chardonnay 2000 ve Reserve Cabernet 1999) Fransız değil, Amerikan şarapları olduğu açıkça okunuyordu...

Bakın son 10 yıldır, kim ne derse desin Amerika ile Eski Kıta, ama özellikle Fransa arasında dillere destan bir şarap savaşı var. Gün geçmiyor ki bu savaşın detayları dergi ve gazetelere konu olmasın. Mutfak kültürü ile meşgul olan basından söz ediyorum sanmayın. Nerede ise ekonomi basını, Wall Street Journal, Financial Times gibi mecralar dahi her gün bunlardan söz ediyor... Bu savaşta taraflar kim, stratejiler neler, mevcut hal nedir, muhtemel merhaleler neler olacak? Ortalıkta dönen paranın astronomik olduğunu söylemeye gerek yok... Ve gelelim bu savaşın muhariplerine: İnanır mısınız bu savaşta von Clausewitz'in klasik savaşçıları da yer almıyor. Mustafa Kemal'in "hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var" stratejisi ile yürüyor savaş: Ve tabii ki George Bush da en önde gelen savaşçılardan...

KOPYA TİCARETİ
Elbette Amerikan Başkanı'nın, karısı ya da yakın arkadaşları ile birlikte iken Fransız, İtalyan ya da Avustralya gibi, gönlünden ne geçiyorsa, o şarabı içmeye hakkı var... Ama dünya basının objektifleri önünde Putin'le yemek masasında ise, işte o zaman Kaliforniya Şarabı dışında şarap içmek şansı yok! Sakın unutmayın, henüz çok olmadı, sanıyorum Bill Clinton bizimkilerden Hollywood'un yasal haklarını korumamızı, kaçak kopya ticaretini önlememizi talep etmişti. Şimdi şarap konusunda farklı olabileceklerini, daha pasif ve liberal davranacaklarını düşünmeyin...

Geçen yıl Hayri Molu beni bir şarap deneme-yemeğine davet etti. Amerika'dan Sutter Home, İtalya'dan M. Trinchero ve Avustralya'dan ise Hardys'leri getiren Molu yine kendi ithal ettiği iddialı Avustralya Şarapları'nın eşlik ettiği, özenle hazırlanmış bir mönü oluşturmuştu. Swissotel'in çok beğendiğim La Corne d'Or adlı, Fransız Mutfağı servis eden restoranında bir Avustralya - Okyanus Mutfağı hazırlanmıştı.

Bu olağanüstü geceden önce Arzu Molu benimle tanışmak isteyen bir diplomat olduğunu söyledi: Avustralya'nın Ankara Büyükelçisi. Ve elçi fevkalade ölçülü bir üslupla ülkesinin şaraplarının kulisini yaptı, mutlaka Avustralya'daki bağları, şarap imalathanelerini görmemi istedi. Nasıl? Kafanızdaki 19. yüzyıl diplomatına uymuyor değil mi? Durun daha şaşırmayın, yeni yıl hediyesi olarak Avustralya'nın Chateau Reynella ve Classic Leasingham Shiraz ve Cabernet Sauvignon'ları yollanınca şaştım kaldım. Emin olun bizim bu "uluslararası savaş konusunda" öğrenecek çok şeyimiz var.

Şayet tarım ürünlerimizi tarladan toplayarak değil de, katma değerli halleri, hatta markaya dönüştürerek dünyadaki butik fiyatları ile satmak istiyorsak bu oyunu kurallarına uygun bir şekilde oynamalıyız.