kapat
18.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Bilgiyi kim saklar?

Murat Toktamışoğlu, "Kot Pantolonlu Yönetici" adlı bir kitap yazmış. Kitapta Türk tipi yöneticinin profili de yer alıyor. Birçok özelliğinin yanısıra Türk tipi yöneticinin bilgiyi sakladığı, paylaşmadığı belirtiliyor. Tabii bunun "olumsuz" bir özellik olduğu söyleniyor.

Haksız mı Toktamışoğlu? Elbette haklı. Türk yönetici bilgiyi saklar. Peki ama bunu "kötü" bir insan olduğu için mi yapar? Karakteri bozuk, mizacı yamuk olduğu için mi böyle davranır?

Hayır! Böyle bir yargıya varmak, yani bilgi dağıtımını karaktere bağlamak yanlıştır. Çünkü nüfus içinde çeşit çeşit karakterler vardır. Eğer kimileri bu gizleme tavrı içinde olursa... Kimileri de, tersine, bilgiyi açıma, yayma, paylaşma tavrı içinde olur.

Halbuki biz genel bir özellikle olarak yerli yöneticilerin bilgiyi sakladığını görüyoruz.

O halde soralım: Türk yöneticileri bilgiyi niye saklıyor? Size ekonomist Deniz Gökçe'nin yıllar önce söylediği bir şeyi nakledeyim. Bundan 10 yıl kadar önce, Tempo dergisine yazısını getirdiğinde, "Türkiye'de döviz kurunun gelecek yıl ne olacağını en iyi ben tahmin ederim..." demişti Deniz Hoca. Biz de, onu dinleyenler olarak, "Amma da kendini beğenmiş adam" diye düşünüyorduk ki cümlenin arkası geldi: "... çünkü Hazine'de, Maliye'de, Merkez Bankası'nda birçok öğrencim var. Onlara telefon edip öğreniyorum!"

Döviz kuru eğer serbest piyasa kuralları içinde belirlenseydi... Bu durumda Deniz Hoca işi bir telefonla halledemezdi. Türk ve dünya ekonomisi üzerinde çalışması, analizler yapması, tahminler yürütmesi gerekirdi. Bu da genellikle bir takım çalışmasıyla yapılırdı. Takım çalışması içinde olanlar, ister istemez bilgiyi paylaşırlardı. Aynı gemiden olanlar güç birliği içine girerlerdi.

Halbuki gelecek yılın döviz kuru, pisaya kuralları içinde değil de, üç beş kişinin kararıyla saptandığında... Bu bilgi çok değer kazanıyordu. O üç beş kişi ile ilişkiye girebilenler çok değerli bir bilgiye sahip oluyordu.

Peki siz olsanız böyle bir durumda bilgiyi paylaşır mısınız? Hayır! Peki ne yaparsınız? O bilgiyi kendi çıkarınız için kullanmaya çalışırsınız elbette. Paylaşmaz değil, gizlemek; yaymak değil, korumak işinize gelir.

İşte bu mekanizmayı tüm ekonomiye yayabilirsiniz... Ve sonuç: Mekanizma değişmedikçe, insanlar da bilgiyi saklamaya devam edecekler. Çünkü kimse aptal değildir. Bilgiyi paylaşmak işine gelirse paylaşır... Saklamak işine gelirse de saklar.

Eğer sistem paylaşmayı değil, gizlemeyi ödüllendiriyorsa, bireyler de buna uyum salayıp, bilgileri gizler. Yoksa kötü niyetli insanlar olmaları değildir bunu yapmalarının nedeni.

O halde Türk tipi yönetici diye de bir şey yoktur aslında... Sistemin, mekanizmanın gerektirdiği davranış biçimleri söz konusudur. İşte yurt dışında başarılı olan birçok Türk'ün, ülkeye döndüklerinde apışıp kalmasının nedeni de budur. Yani bilgiyi saklayan birey değil, sistemdir.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır