kapat
18.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Önemli olan kendimden iyi not almaktır!

Harika çocuk Fazıl Say 'Yapmam gereken her zaman en iyiyi istemek, çıtamı her gün daha yukarıya kaldırmak ve hep dünya seviyesini inatla kendi toprağımda aşmaya çalışmak. Bunun da sonu yok, mücadele sürekli' diyor...
Genç sanatçılara tavsiye edeceğim bir şey var. Hayatta bir kere yaşıyoruz iz bırakarak yaşayalım. Bach'ı herhangi bir şekilde çalmaktan çok, kendi kişiliğinden bir çizgi çek ona, kanınla yap. Kötü yap ama kanınla yapın

Fazıl Say'ı artık uzun uzadıya anlatmanın alemi yok. Onu zaten dünya tanıyor; nam-ı diğer piyanonun yaramaz çocuğu! 1994'te dünyanın en prestijli yarışmalarından Genç Konser Piyanistleri'nde birincilik ödülünü almasıyla dikkatler üzerine çevrildi. Uluslararası kariyeri belki de gerçek anlamda o zaman başlıyordu ve aynı anda Türkiye'de de geniş kitlelerin Fazıl Say adından haberi oldu.

SÜREKLİ PARLAYAN YILDIZ
1998'de çıkan ilk albümü 'Mozart Piyano Sonatları' büyük yankı uyandırdı. Fransız La Marseillais'in yazarı Michel Faure övgüyle bahsediyordu kendisinden: "Say, önümüzdeki yüzyılın en önemli piyanistlerinden biri olacak. Piyano dokunuşları inanılmaz hafif, çalışı renkli ve süratle parıldıyor."

Say'ın Bach yapıtlarını içeren ikinci albümünü Gerschwin'e adadığı üçüncü albüm izledi.

GRAMMY ALACAĞIM!
Stravinsky'nin Bahar Ayini'ni dört el piyano için yorumladığı albüm de büyük yankı uyandırdı. Zira bilgisayar tekniği kullanılarak dört eli de Say'ın çalması sağlanmıştı.

Albüm bu kez sadece Batıda değil Japonya'da bile büyük ilgi görmüştü. Adeta uluslararası bir bestseller vaziyetindeydi! Ardı ardına gelen ödüller sonrasında Say, "ABD'deki Grammy'i de almayı ümit ediyorum" diye iddialı konuşuyordu.

Geçenlerde Teldec'ten çıkan son albümünde Çaykovski'nin 1 Numaralı Piyano Konçertosu'yla Franz Liszt'in B Minör Piyano Sonatı'nı yorumluyordu. Şu sıralarda TV ekranlarında bir reklamda görüyoruz Fazıl Say'ı. Garanti ve Osmanlı Bankaları'nın birleşmesini anlatan reklamda çok doğal görünüyor, zira kendini canlandırıyor.

HARİKA ÇOCUK
* Yetenekli olduğunuzu ilk ne zaman düşünmüştünüz?

Yetenek aslında her insanda mevcut. Önemli olan onu değerlendirmek. Aile ortamı, çevre, iyi hocalar, yol kat etmek ve en önemlisi kendine karşı dürüst olmak.

Kendimi bildim bileli müzik yapıyorum. Üç yaşımdan beri hatırladığım kadarıyla oyuncak enstrümanlar çalardım. Beş yaşındayken piyanoya başladım, eve piyano alındı. Bilinçli bir anne baba önemli tabii. Bütün insanlarda olan yeteneğin keşfedilmesi, hangi yönde olması çocukluk yıllarında biraz da anneye babaya kalan bir şey. 6-7 yaşında sorduklarında "Kesinlikle besteci olacağım, müzisyen olacağım" diye cevaplar veriyordum.

* 'Harika çocuk'ların hep biraz yalnız olduğu düşünülür. 'Çocukluğumu yaşayamadım' diye düşündüğünüz oldu mu hiç?

Ben 13-14 yaşıma kadar aşırı çalışkan biri değildim. Ankara'da geçirdiğim çocukluğumu gönlümce yaşabildiğimi söyleyebilirim. Çok oyuncuydum. Ama 18-25 yaş dönemim -yani Almanya'da geçirdiğim yıllarda- gençliğimin pek tadını çıkaramadım diye hayıflanırım. Belki "Dünya Yarışı"na başlamış olmanın omuzlarıma binen ağır yükü yüzünden, belki de benim hassaslığım ve abartılarım; kim bilir?

* Siz de söylüyorsunuz; dünyada yüzlerce piyanist var diye. Onların arasından sıyrılmayı bekliyor muydunuz?

Ümit ediyordum diyelim. Bu sadece bana bağlı bir şey değildi. Benim yapmam gereken her zaman en iyiyi istemek, kendimi, kendi çıtamı her gün daha yukarıya kaldırmak ve hep dünya seviyesini inatla kendi toprağımda aşmaya çalışmak. Bunun da sonu yok, mücadele sürekli...

* Kariyerinizde sizi ne yönlendirdi?

Klasik müzikte zaten mecbur olduğunuz şeyler var. Sadece New York'ta 10 bin piyanist olduğunu düşünün! En iyi 100, en iyi bin, en iyi 10, hatta en iyisi diye bir şey yok bence. Belli bir aşamadan sonra zevk meselesi, insanların seçim meselesi. Ama çok üst düzeyde bir seçim. Dünyada yapılan yarışmalar var. Ben bunlardan 3Ğ4 tanesine katıldım. Başka müzisyenlerle kıyaslama imkanı oluyor. Kıyaslamayı yaptığınız vakit yeni bir platforma geliyorsunuz. Başarınızla bu sefer seyirci size konser imkanı tanıyor. Washington'da NY'ta, Boston'da Avrupa'da. Bu imkanlar role hazırlayacak atak demektir. O role kendini hazırlamak zorundasın. Öyle bir iletişim kurmak zorundasın ki bir sanatçı olarak; kişilikli, enteresan, teknik olarak mükemmel, etkileyici şeyler yapabilmelisin ki buralara ulaşabilesin! O seyirciyi tavlayabilesin, inandırabilesin. O zaman kariyer başlıyor..

* Dinleyicinin sizi zorladığı oldu mu?

Öyle dinleyici var ki, "Mozart'ını dinledim beğendim ama Bach'ını, Çaykovskisi'ni Beethoveni'ni dinlemeden inanamam" diyor. Daha 3-4 aşaması var olayın. Ama en önemlisi birinci aşamada en azından yenilmemek, 3., 4. aşamalara köprü açmak.

* Bunlar sizi ürkütmüş müydü?

Oluyor, insan korkabilir. Doğal, ama kendine hakim olmak, inat etmek zorundasın başka yolu yok. O aşamaya gelip de kaybeden çok insan var, belki yüzde 90'ı öyle. Yılda 100 konsere gidiyoruz, siparişler, Paris-NY-Tokyo derken yol yorgunlukları da ekleniyor, düşünsenize!

* Bu koşuşturma içinde eşiniz ve çocuğunuz da sizinle birlikte mi?

Bazen geliyorlar. Çocuğumuz da var, zor oluyor tabii. İki günde bir konser, uçak değiştir, yeni bir şehre git filan. Bütün bunlar çocuklu bir ailenin yapabileceği bir şey değil. Benim de kaldırabileceğim bir şey değil. Çok zor geçti o yüzden konserler. Mükemmel geçti, ama harcadığım enerji normalin üç katıydı. Sonra karar verdik, ya çocuğumuzu anneannesine bırakacağız ya da ben yalnız gideceğim bir süre. Ayaklandığından beri iyice zor. Peşinden koşuyoruz.

KLASİK MÜZİKTE ŞANSA YER YOK
* Başarılı olmak bir müzisyene göre nedir? Çok albüm satmak mı, kalabalıklara konser vermek mi?

Hayır değil. Başarılı olmayı önemsememdir. Hedeflerimi iyi gerçekleştirdiysem, kendimden iyi not aldıysam en önemlisi budur. Prensip olarak her insan bir yere kadar başarılıdır, yeteneğini kullanıyorsa, yeteneği keşfedilmişse, çalışma azmi, hırsı, arzusu, bağlılığı bir araya geldikçe yollar zaten kendiliğinden açılıyor. İnsanın kariyer başarısından çok daha önemli olan şey benim için kendi kendini talim edip başarı elde etmek, insanın kendisiyle mücadelesini kazanması.

* Başarının içinde şansın olduğuna inanır mısınız, başarının ne kadarı sizce şanstır?

Şans var ama klasik müzikte çok az. Yüzde 1 bile değil. Kimse "şans eseri" iyi piyanist olmaz...

* Kendinizi eleştirir misiniz?

Bundan beş yıl önce yorumladığım bazı konserleri bugün dinlediğimde kendime çok kızıyorum. Nasıl bu kadar düşüncesizce çalmışım diye. Kişisel hataları oluyor insanın ve geri dönüp düzeltmek istiyor. Keşke yapmasaydım ama bunlar yapmadan da öğrenilmiyor.

* Herkesin zor zamanları vardır. Hayatınızda hiç umutsuzluğa kapılıp, başaramayacağınızı düşündüğünüz oldu mu?

Çok fazla hem de...

KUMRU'YLA BAMBAŞKA
* Takdir edilmekle birlikte eleştirilmek nasıl bir duygu?

Her zaman sevenleriniz de olacaktır, sevmeyenleriniz de. Bach'tan Picasso'ya kadar bu böyledir. Mesela ben çok fantezi, spontane duygu seven biriyim. Ama bir dinleyici kitlesi vardır, akademik çalış sever, daha kuralcıdır, eski bildiği gibi olsun ister. Birisinin gelip kendisine yeni mecra açmasından hoşlanmaz. O kitlenin beni sevmediğini, o eleştirmenlerin benim için ne yazdıklarını biliyoruz. Bu böyle sürüp gidecek.. "Yeni yorum getiriyor, fikir üretiyor, bu çok değerli çok da iyi yapmış" diyenler de her zaman coşkulu biçimde benden memnun olacaktır.

* Peki baba olmak müziğinizi nasıl etkiledi?

"Hadi Kumru'nun babası olarak çal, kızın gurur duysun" gibisinden bir içtenlik eklendi... Benim kişiliğimde bir fark oldu. Biraz daha liberal görmeye başlıyor çocuğu olan insan herşeyi. Daha hoşgörü var. Kızımı çok seviyorum, benimle arkadaş gibi. Çok saf, o saflık insana eskilerden bir şey hatırlatıyor.

FAZIL SAY KİMDİR?
* 1970'de Ankara'da doğdu.

* Ankara Devlet Konservatuarı'nda piyano ve kompozisyon eğitimi gördü.

* 17 yaşında devlet bursuyla Düsseldorf'a gitti. Robert Schumann Enstitüsü'nde David Levine'in yanında beş yıl boyunca eğitim gördü.

* 1992-95 yılları arasında Berlin Müzik Akademisi'nde ders verdi.

* 1994'te New York'ta Genç Konser Sanatçıları Uluslararası Seçmeleri'nde birinci oldu.

* Yorumculuğunun yanı sıra besteci kimliği ile de biliniyor.

YEŞİM NUR



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır