kapat
11.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Tartışmasak da, öğrensek biraz!

Geçenlerde Radikal gazetesindeki köşesinde, günün birinde çikolatalı sufle tarifi veren Nur Çintay'a bir okuru yememiş içmemiş, eleştiriyi yapıştırmış: "Zaten sufle çikolatalıdır, ayrıca "çikolatalı sufle" demek yakışır mı?"

Nur Çintay'ın "Sufle Savaşları" adlı yazısından öğrendim ben de olup biteni.

Kendine ve bilgisine(!) güvenin şahikasındaki okur bir de şöyle sormuş: "Kendisi hiç çikolatasız sufle gördü mü, yedi mi acaba?.."

İşin beni ilgilendiren yanı ise şurası: Okur köşe yazarına "haddini bildirmek" isterken çok basit bir şeyi yapmamış...

Sufle konusundaki bilgisini bir daha gözden geçirme ihtiyacı duymamış...

Bir ya da birkaç bilene sormamış.

Kendi deneyimini "evrensel" ve "esas" saymış besbelli...

Kendi bilgisini tartışılmaz görmüş...

Ve karar vermiş ki, sufle zaten çikolatalı olur, başka türlü olmaz!

Nedeni, nasılı yok; öyle karar vermiş bir kere...

Üstelik damak kültürü, yemek tarihi gibi şeyler "annemizin mutfağı"ndan çooook ötede bir zenginliğe ve karmaşıklığa sahiptir.

İnsan hiç değilse iki dakika durur, kuşkulanır, öğrenir. Değil mi?

Hayır! Yapmamış...

Sufle sözcüğünün "havayla kabarma"; "üfleme", "puf gibi olma" (ki "puf" da, püffff!) anlamları taşıdığını; ana malzemesinin sandığı gibi çikolata değil, çırpılmış yumurta olduğunu, bu yüzden kabak suflesi,. ıspanak suflesi, peynir suflesi gibi örneklerinin de olabileceğini basitçe bir ansiklopediye bakarak bile öğrenebilirdi oysa...

Ama birine "ders vermenin" dayanılmaz cazibesi belli ki; birçoğumuz gibi onun da gözünü kamaştırmış!

"Oraya çıkmışsın ama doğruyu sen değil, ben biliyorum!" demenin iktidar egzersizini kaçırmak istememiş.

***
Neden bu olaya uzun uzun yer verdim?

Başka tartışmalarımız, başka iddialarımız, başka "had bildirme" çabalarımız da bundan farklı değil de ondan...

Sufle örneği hiç değilse yumuşak, tatlı, renkli bir örnek.

Ama konu Avrupa Birliği, İslam'da reform, Salkım Hanım'ın Taneleri, yolsuzluk ve rüşvet gibi şeyler olduğunda... Sanki başka türlü mü davranıyoruz?

Yalnız okurun veya tartışma programına tribünden katılanın değil, köşe yazarının, uzman yerine konulanın, siyasetçinin de hali aynı... Onlar da ağızlarını açtılar mı, had bildiriyor; yetmezse, hakaret ediyorlar!

Ben bıktım!

Okumadan, öğrenmeden; bilgisini yenilemeden ve yeniden değerlendirmeden son derece iddialı tezlerle yalın kılıç ortaya çıkanların halini izlemek, benim artık tepemi attırıyor...

Sahip oldukları üç kuruşluk bilgiyi de başkalarını hırpalamak için kullanan ve bu yolla başkalarını ya hain ya da ahmak ilan etmeyi marifet sananları baş tacı yapmamız umutsuzluğa sevkediyor beni...

Babadan kalma sloganları bilgi sananları; milyonlarca insanın karşısına çıkıp en berbat klişeleri saatlerce tekrar edenleri daha ne kadar izleyeceğiz?

Biraz kendi kendimize kalsak...

Bir süre okusak, öğrensek, düşünsek...

Bilenleri dinlesek..

Bildiklerimizden bir parça kuşkulansak...

Ölmeyiz! Korkmayın!

Tam tersine, asıl o zaman yeniden hayata gelmiş gibi olacağız.

Asıl o zaman konuşacağız; tartışacağız ve bu çok hoş olacak!

ALTYAZI
Gazeteci: Başarı hayatınızı değiştirdi mi?

George: Evet!

(Artık aramızda olmayan George Harrison, Beatles'ın hayatını anlatan 1964 yapımı film A Hard Day's Night'da böyle diyordu.)



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır