Türkiye'de iyi şeyler de oluyor. Siyasi ahlâkı kurumlaştırmak amacıyla dün verilen yasa teklifi umut uyandıran bir adımdır.
Siyasi Ahlâk Komisyonu kurulmasını öngören 29 imzalı teklifi ANAP'lı Bülent Akarcalı Meclis Başkanlığı'na sundu.
Batılı demokrasilerin ahlâk kurallarını siyaset geleneğimize kazandıracak teklif, siyasetçiyi öncelikle yanlıştan koruyan tedbirler öngörüyor. Meselâ..
1. Milletvekilleri ticari faaliyette bulunamayacak, taahhüt işi kabul edemeyecek, şirketlere, sendika ve derneklere yönetici olamayacak;
2. Bakanlar kâr amaçlı bütün işlerini, birinci ve ikinci dereceden yakını olmayan bir kayyuma devredecek;
3. TBMM üyeleri iş takipçiliği, komisyonculuk ve danışmanlık yapmayacak;
4. Milletvekili ve bakanlar, kendilerine, eş ve çocuklarına, ayrıca bakmakla yükümlü oldukları ana-babalarına ait varlıkları da mal beyanlarında belirtecekler;
5. TBMM üyeleri hediye kabul etmeyecek, aylık asgari ücret tutarını aşan değerdeki hediyeleri hemen komisyona teslim edecek;
6. İzinsiz gittikleri dış gezilerin masrafları, milletvekilinin maaşından kesilecek.
Bütün partilerin verecekleri üyelerden oluşan Siyasi Ahlâk Komisyonu, milletvekilleri ile hükümet üyelerine yöneltilen suçlamaları araştırmakla görevli olacak.
Sonunda, ya iddianın yerinde görülmediğini açıklayacak veya ihlâlin ağırlığına göre uyarı ya da kınama cezası verecek. Bu cezalar, adli takibatı önlemeyecek.
Tarafsız ve saygın bir yerden geldiği zaman teşhir de etkili ve caydırıcı bir cezadır. Siyaset kurumumuz bu çağdaş denetimin nimetinden yararlanmalıdır.
Meclis Anayasa Komisyonu benzer bir teklifi geçen yıl reddetmişti. Aynı yanlış tekrarlanmamalıdır.
Meclisin saygı ve güvene lâyık olup olmadığını, milletvekillerinin bu yasaya yaklaşımları belirleyecektir.
Yalnız şunu bilmeleri lâzım:
Millet artık saygın bir meclis istiyor.
Namusuna herkesten önce kendisinin sahip çıktığı bir meclis görmek istiyor.
"Kısas" çağdaş hukukun terk ettiği bir ilkelliktir. Bu ilkellikten hiç değilse bakanlar uzak durmalı..
Sağlık Bakanı Durmuş, TÜRKSEV'le ilgili suçlamaları cevaplarken, savunma amacını aşan bir karşı saldırıda bulundu.
Geçmiş dönemde maaşa bağlanan bazı gazetecilerin parasını kestiği için hedef alındığını iddia etti.
Basın meslek kuruluşları dün haklı olarak Bakan Durmuş'u iddiasını belgelemeye ve bakanlıktan para alan gazetecilerin isimlerini açıklamaya davet etti.
Osman Durmuş bu çağrının gereğini yapmalıdır. Aksi halde, mağduru olduğunu söylediği iftira suçunu, büyük bir meslek grubuna karşı kendisi işlemiş olacaktır.
Sağlık Bakanı'nın para alan gazetecilerle ilgili iddiasını ispat yükümlülüğü her şeyin önüne geçmiştir.